15 Kasım 2023 Çarşamba

İNSAN VE HAYAT


Uzun bir zamandır yazmak isteyip yazamadığım bir süreç oldu. Hayatın akışı içerisinde bazen yapmak istediklerimizi erteledikçe çoğunlukla gerçekleştirmek istediğimiz ne varsa sanki daha da uzaklaşıyor bizden. Birazda bu düşüncenin etkisiyle tam bugün artık yazmaya başlamalıyım dedim kendi kendime.

İnsan ve hayat konusunu - çokça geniş bir konu olsa da- ele alarak biraz da karşılıklı sohbet edasıyla değerli okuyucularımla bu yazıda buluşmayı istedim.

Evrende bir çok değişken dinamik mevcut. Gördüğümüz her şey hızla değişip, gelişiyor. Bizlerde bu değişime uyum sağlamaya gayret ediyoruz. Zamanın hızına uyum sağlamaya çalıştıkça bocaladığımızda oluyor elbette. Neticede insan denen varlık kusursuz değil.

İnsanlar, gündeme dair bir olumsuz haberi henüz sindirememişken hemen akabinde başka bir gündeme dair sorunla karşı karşıya kalıyor. Bahsi geçen bu durum artık o kadar çokça oluyor ki, bu sayede insanlar olaylar karşısında hissizleşmeye başlıyor. Üzerine düşünüldüğünde aslında oldukça üzücü bir durum.

Hatırlayın, bir dönem kadına karşı şiddet olayları her gün haberlere konu oluyordu. İçimizi parçalayan, yüreklerimizi burkan bu haberler paylaşıldıkça tüm bu şiddet olaylarını kınayıp, lanetledik. Suçluların en ağır cezalarla cezalandırılmasını istedik. Ancak ne ölçüde tüm bu yaşananlar caydırıcılık noktasında etken olabildi? 

Bununla birlikte adeta bir şiddet haberi, bir diğer şiddet haberi ile yarışıyor gibi toplumun kanayan yarası olan kadın cinayetleri dur durak bilmedi.

Özetle, olayların biri bitmeden bir diğeri başlıyor. 

İnsanlar hangi acıya ne kadar üzüleceğini neye yas tutacağını neye sevineceğini bilemez hale geldi. Adeta robotlaştık, hissizleştik. Bunun sonucu olarak tepkisizleştik.

Günlük yaşamda, etrafımıza bakındığımızda suratlar asık, moraller bozuk, endişe ve kaygı çok fazla... Çoğu insanın bir şeyler yapma konusunda motivasyonu kalmadı. Hatta bazı yükümlülüklerini zorla yerine getiren insan topluluğu haline geldik. 

Zihinler çok yorgun ve artık insanlarda kitlesel duyguları taşıyacak yer kalmadı... 

Toplumsal olarak savaşları, ekonomik krizleri, küresel salgınları, yangınları, depremleri, şiddet ve istismar olaylarını peş peşe yaşadık.

Bir diğerinin ağırlığı altından çıkamadan bir başka olay çıktı karşımıza. Tüm bu olaylar karşısında elbette herkes nasibini öyle ya da böyle aldı. Artan kira ve daire fiyatları, yüksek enflasyon, TL 'nin değer kaybı, gelecek kaygısı, belirsizlik ve insan ilişkilerindeki değişim herkesin dilinde olan ortak konular...

Bir yandan her yer, herkes, her şey gürültülü... Her yerden bir ses çıkıyor, herkes bir şeyler söylüyor. Ortalık bilgi, endişe, kaygı, üzüntü, öfke sesleriyle dolu... 

Hepimiz bu tür duyguların yorgunuyuz. Biraz dingin ve sakin kalmayı başarmak lazım. 

Yaşam denilen bu yolculukta bıkmadan, usanmadan kendi yolunda ilerleyip gelişen herkese buradan selam olsun. Sevgi, merhamet ve vicdan en büyük kılavuzunuz olsun. 

Sevgiler...

SİNEM SAÇKAN


18 Aralık 2022 Pazar

MARTİN EDEN- JACK LONDON İNCELEME


İlk inceleme yazımın Jack London’un yazmış olduğu “Martin Eden” isimli eser özelinde olacak olması bu satırları yazarken beni heyecanlandırıyor. Çünkü şimdiye kadar okuduğum kitaplar arasında beni bu denli etkileyen bir başka kitap olmadı. Başlangıçta belirtmem gerekir ki kitabı spolier vermeden incelemesini yazmak oldukça zor.

Bu nedenle eser ile ilgili birtakım detaylara yer vereceğimi şimdiden ifade etmeliyim. Aslında Jack London ile tanışmam “Beyaz Diş” İsimli eseriyle olmuştu. Kitabı okuduğumda adeta okuduğum ortamdan uzaklaşıp kitabın büyüleyici dünyasında kendimi bulmuştum. Bu kesinlikle yazarın başarısıydı. Jack London ilgimi çekmeyi bu kitapla başarmıştı zaten.

Martin Eden kitabını Türkiye İş Bankası Kültür yayınlarından okumuştum. Kitap 517 sayfadan oluşuyor. Kitabın kalınlığı okurun gözünü kesinlikle korkutmamalı. Çünkü okudukça okuyucuyu içine alacak olan bu eser bitmesine yakın bir aşamada okuyucuya içten içe keşke kitap hiç bitmese dedirtiyor. Bu sebeple kitabı elinize aldığınızda şimdiden önyargılarınızdan arınmanızı öneririm.

Martin Eden aslında yarı otobiyografik bir eser. Bu açıdan Jack London ile Martin Eden arasında birtakım benzerlikler olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum ise okuyucu tarafından eseri daha ilgi çekici hale getiriyor.

Peki, tüm bu methiyeleri sıraladığımız eser neleri içeriyor?

Eser konu itibariyle aslında oldukça kapsamlı. Sosyal sınıf farkı, statü ve servetin insanlar arasında yarattığı ikilem, çatışma ve hayal kırıklıklarını barındırdığı gibi aşk, umut, sevgi gibi duyguları da okuyucuya fazlasıyla aktaran bir eser.

Bir kadının yüzüne bakıp sarhoş olacağımı hiç sanmazdım.” diyen Martin Eden’in kuvvetli duygular beslediği büyük aşkı Ruth Morse’a karşı hissettiklerine gıpta edip sonrasında bu duyguların nasıl ağırlığı altında kaldığını gözler önüne seren bir yapıt.

Martin Eden, yabani bir denizcidir. Ancak ilk gördüğü anda Ruth’a karşı olan yoğun duyguları onu aslında hayata karşı eğitir. Aşkı uğruna kendine bir çekidüzen verip kitaplara merak salar ve bütün gücün kitaplarda olduğunu düşünmeye başlar. Bu şekilde kendini sıkı bir eğitime sokar ve bir yazara dönüşür. Konuşması, giyim tarzı, hayata karşı yönelimleri değişime uğrayan Martin artık oldukça donanımlı biri haline gelmiştir.

Bir zamanlar kitap alabilmek için parayı denkleştirmek konusunda zorluklar yaşayan ve o dönemde aşkına karşılık bulamayan Martin artık yazmış olduğu yazılar sayesinde ekonomik olarak rahata kavuşmuştur. Bu noktadan sonra Martin’in değer görmeye başlaması ise aslında Martin’in ne yazık ki sonu olmuştur.

Martin’in yazmış olduğu kitapların ilgi görmesinden sonra büyük aşkı Ruth’un kendisiyle evlenmek istediğini söylemesi Martin için çok acı vericiydi. Tam olarak o an gerçekten sevilmediğini düşünmüştü. Oysaki kitapları ilgi görmeseydi Martin gene aynı Martin’di fakat kitapları ilgi görmeseydi Ruth yanında olmayacaktı.

Martin için para, o anda alabileceği şeyler dışında hiçbir anlam ifade etmiyordu. Haritasız ve dümensiz kalmış gideceği limanı olmayan bir gemiydi artık. İçini acıtan bir şey varsa o da yaşamaktı. Hayat onu kaygılandırıyor, sıkıyor, zaman ise eziyet gibi geliyordu.

İşte Martin Eden tüm yaşadığı mücadeleler sonucunda ulaşmak istediği hedefe vardığında aslında çabasının amaçsız olduğunu tüm çıplaklığıyla görmüştü. Martin Eden bitmişti ve okuyucusu yarım kalmıştı.

Bu eseri herkesin okumasını öneririm çünkü Martin Eden bu anlattığım kurgudan daha fazlası…

Martin Eden karakteri, kitabı okudukça bir arkadaşınız bir dostunuz gibi kendinize yakın hissedeceğiniz biri oluveriyor. Kah yaptıklarına gülüp kah yaptıklarına duygulanacağınız bir dert ortağınız gibi belki de…

Kitabı bitirdikten sonra bir süre boşluk ve eksiklik hissettim hayatımda. Yakın bir dostumu kaybetmişçesine hüzünlendim. Eminim sizlerde okuyunca bana hak vereceksinizdir.

Şimdiden iyi okumalar dilerim. Kitapla ve sevgiyle kalın…

23 Ocak 2022 Pazar

AVUKAT MUSTAFA ERDİNÇ USTAOĞLU İLE AVUKATLIK MESLEĞİ ÜZERİNE RÖPORTAJ




KENDİNİZDEN KISACA BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ? 

Ben Avukat Mustafa Erdinç USTAOĞLU, 1991 Yılının Nisan ayında doğdum. Ankaralıyım. İlkokul ve ortaokulu Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde; lise ve üniversiteyi ise Ankara’da okudum. Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 2016 yılında mezun olarak Ankara Barosunda stajımı başlattım. Öte yandan Ufuk Üniversitesi Özel Hukuk Tezli Yüksek Lisans programına da kabul aldım. 2018 yılında ise kendi hukuk büromu açtım. Halen Ankara’da kendi ofisimde mesleğimi icra etmekteyim. 

 HUKUK FAKÜLTESİNİ OKUMAYA NASIL KARAR VERDİNİZ?

Aslında çocukluk hayalim değildi. Hep uzay ve gök bilimine ilgim vardı fakat zamanla ayaklarım yere bastı ve hayatımı idame ettirebileceğim meslekleri düşünmeye başladım. Ben hukukçu bir aileden geliyorum, dolayısıyla avukatlık, hâkimlik ya da cumhuriyet savcılığı en gerçekçi seçenekler arasındaydı. Karakterime daha uygun olduğu için motivasyonumu avukatlık üzerine kurdum ve hukuk fakültesini kazandım. 

HUKUK FAKÜLTESİNİ OKUMAK İSTEYENLERE TAVSİYENİZ NELERDİR? 

Hukuk Fakülteleri ülkemizde popülerliğini uzun süre korumuş olsa da gelişen teknoloji ve yeni dünya düzeni ile birlikte birçok yeni meslek ortaya çıktı. Hukuk Fakültesi okumak isteyenler öncelikle bu mesleğe uygun olup olmadıklarına karar vermeli, daha sonra ise yeni mezunlar ile iletişime geçerek mesleğin mevcut durumu ile ilgili bir kanıya varmalı ve bunu göze alarak fakülteye gelmeliler. Aksi takdirde emeklerinin karşılığını alamadıklarında, hayal ettikleri mercilere gelemediklerinde veya arzuladıkları saygınlığı göremediklerinde hayal kırıklığına uğrayabilirler.

TÜRKİYE’DE AVUKAT OLMANIN AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI SİZCE NELERDİR?

 Avantajı, her şeyi bildiğimizin sanılması; dezavantajı ise gene her şeyi bildiğimizin sanılması. Her ne kadar mezun sayısı artsa da halen saygınlığını koruyan bir meslek. Öte yandan mesleki sorumluluğun yüksek olması avukatların psikolojisini olumsuz yönde etkileyebiliyor. Türkiye’de avukat olmanın zorlukları olsa da avantajlarının dezavantajlarından daha fazla olduğunu düşünüyorum. 

İDEAL MÜVEKKİL-AVUKAT İLİŞKİSİ SİZCE NASIL OLMALIDIR? 

Şeffaf, etkin ve mesafeli. Müvekkillerin beklentisini ve haklarını doğru tespit edip, hukuki sürecin riskleri ile maddi külfetine ilişkin gerçekçi bilgilendirme yapılarak iş ilişkisi kurulmalı. Her önemli gelişmede müvekkilin anlayacağı dilde kısa ve öz bilgilendirme yapılmalı. Öte yandan müvekkiller ile mesai saatleri dışında görüşmemeye özen gösterilmeli. Yaşı ve konumu ne olursa olsun hitap kurallarına dikkat edilmeli. Ben kendi profesyonel meslek hayatımda bu sınırlara dikkat ediyorum. 

AVUKATLIK MESLEĞİ İLE İLGİLİ EN TEMEL SORUN SİZCE NEDİR? BU SORUNUN GİDERİLMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER NELERDİR? 

Günümüz itibarıyla en temel sorun gelir kaygısı. Bunun önüne geçilmesi adına Avukatların katılımının zorunlu olacağı iş kalemleri geliştirilebilir. Örneğin tapuda ya da noterde yapılacak bazı işlemlerde avukatın zorunlu olması gibi. Bunun dışında özellikle yeni meslektaşlarımızın faydalandığı CMK tarifesindeki düşük ücretler AAÜT seviyesine artırılabilir. Uzlaştırma tarifesi artırılabilir. Zorunlu arabuluculuğun kapsamı daha da genişletilebilir. Bunlar gelir ile ilgili aklıma ilk gelenler. Haricinde, avukatların yetkileri daha da artırılarak , memura bağımlılıktan kaynaklanan gecikmelerin önüne geçilmesi de hem avukatlar hem de taraflar için faydalı olacaktır. 

A R A B U L U C U L U K SİS T E Mİ H A K K I N D A Kİ O L U M L U / O L U M S U Z DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR? MEVCUT SİSTEMİ DOĞRU BULUYOR MUSUNUZ? 

Mevcut sisteme olumlu bakıyorum. Mahkemelerin iş yükü ve davaların uzun yıllar sürdüğü de dikkate alındığında arabuluculuk oldukça etkili bir yöntem. Güçsüz tarafın haklarının suistimal edilmemesi adına arabuluculuk müzakerelerinden önce bir avukata danışılması daha sağlıklı olacaktır.

 AVUKAT OLARAK KENDİNİZE ÖRNEK ALDIĞINIZ BİRİLERİ VAR MI? 

Öğrenciyken vardı. Birçok avukatın ofisini ziyaret ettim, telefonlar ile iletişime geçtim. Tecrübeye her zaman saygım vardır. Meslek hayatıma geçtiğimde ise daima kendim ile yarıştım, başka avukatları örnek almaktan öte kendimi geliştirmeye ayırdım mesaimi. 

ALDIĞINIZ EN İLGİNÇ DAVA NEYDİ?

Kedi tahliyesi davası, sitede kedilerden rahatsız olan birtakım şahıslar süreç başlatmak istemişti. Şu anki aklım olsa kedilerin vekili olurdum. İnsanları anlamak zor.

Kıymetli Meslektaşım Av. Sinem SAÇKAN’a bana bu fırsatı verdiği için teşekkür eder, başarılarının devamını dilerim. Sevgi ve Saygılarımla…

                                                                              Katılımınız ve katkılarınız için teşekkür ederiz.

AVUKAT SELMAN KAYA İLE AVUKATLIK MESLEĞİ ÜZERİNE RÖPORTAJ

 


KENDİNİZDEN KISACA BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?

Ben Selman KAYA. 1994 yılı Şanlıurfa doğumluyum. Ocak - 2015 yılında Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesine başladım Haziran - 2018 yılında mezun oldum. Daha sonrasında ise Ocak - 2020 yılında avukatlık ruhsatımı aldım ve halen serbest avukatlık yapmaktayım. 

HUKUK FAKÜLTESİNİ OKUMAYA NASIL KARAR VERDİNİZ?

Çok hatırlamamakla birlikte 10-11 yaşlarında iken annemle bir konuşmamı aktarmak istiyorum. Bir gün annemin yanına giderek "anne, bana hep doktor ol diyorlar ama ben doktor olmak istemiyorum savcı olmak istiyorum" dedim. O günden sonra hukuk fakültesini okumayı hayal ettim ve sonunda hayallerimden birine kavuştum.

HUKUK FAKÜLTESİNİ OKUMAK İSTEYENLERE TAVSİYENİZ NELERDİR?

Hukuk fakültesinde okumak isteyenlere en büyük tavsiyem fakültede okurken bile bir hukuk bürosunda çalışmaları olacaktır. Çünkü çalışmak en büyük erdemdir. Okudukları konuların ve olayların pratiğini yaptıktan sonra hukuk sistemini daha iyi kavrayabileceklerdir.

TÜRKİYE’DE AVUKAT OLMANIN AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI SİZCE NELERDİR?

Ben açıkçası küçüklüğümden beri Savcı olmanın hayalini kuruyordum. Mezun olduktan sonra bu fikrim değişti. Çünkü avukatlığın o aksiyonu o heyecanını savcılık mesleğinde göremedim. Benim için avukatlık heyecandır. Her koşulda çözüm üretebilmektedir. İşte bence avukatlığın en büyük avantajı aksiyonudur. Çünkü kendini hukukun her alanında geliştirme şansın her zaman devam etmektedir. Avukatlık mesleğinin dezavantajı olarak ancak şunu söyleyebilirim ki gecemizin gündüzümüzün olmamasıdır.

İDEAL MÜVEKKİL-AVUKAT İLİŞKİSİ SİZCE NASIL OLMALIDIR?

Her insan farklıdır. Bu nedenle her insan için ideal ilişki kıstasları değişmektedir. Fakat ne olursa olsun samimi olmak gerekmektedir. Müvekkili yanıltmamak olanı olduğu gibi söylemek gerekmektedir.

AVUKATLIK MESLEĞİ İLE İLGİLİ EN TEMEL SORUN SİZCE NEDİR? BU SORUNUN GİDERİLMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER NELERDİR?

Mesleğimizin en büyük sorunu bana göre protokoldeki yerimizin belli olmamasıdır. Bu sorunun çözülmesi gerekmektedir. Bu nedenle avukatlık mesleği için yeni kanuni düzenlemeler yapılması gerektiğini düşünüyorum.

ARABULUCULUK SİSTEMİ HAKKINDAKİ OLUMLU/OLUMSUZ DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR? MEVCUT SİSTEMİ DOĞRU BULUYOR MUSUNUZ?

Arabuluculuk sistemine kesinlikle olumlu bakıyorum. Fakat arabuluculuk sistemi maalesef süre uzatmak için kullanılmaktadır. Bu nedenle yeterince verimli kullanmamaktayız. Bu süre uzatma kültürünün değişmesi ile mahkemelerdeki iş yükü azaltacaktır. Bu kültürü de ancak biz avukatlar değiştirebiliriz.

AVUKAT OLARAK KENDİNİZE ÖRNEK ALDIĞINIZ BİRİLERİ VAR MI?

Yanında stajımı yaptığım, bana avukatlığı sevdiren, üstadım Avukat Ufuk Uzunoğlu’dur. Yukarıda söylemiştim benim çocukluk hayalim savcı olmaktı. Fakat Ufuk Beyin yanında çalışmaya başladıktan sonra avukat olarak devam etme kararı aldım.

Katılımınız ve katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.

 

22 Ocak 2022 Cumartesi

AVUKAT HATİCE NURDAN SET İLE AVUKATLIK MESLEĞİ ÜZERİNE RÖPORTAJ

 


KENDİNİZDEN KISACA BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?

Ben, 1993 yılında Kadıköy/ İstanbul’da vergi denetmeni bir anne ve yeni avukat bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldim.  Doğuş Üniv.i 2011’de sayısal puandan giriş yapmış olup 2016da mezun oldum. 2 kardeşim vardır ve ikisi de avukattır. Halihazırda ailemle birlikte yaşamakta olup babam Av. Zakir Set’in kurucusu olduğu büroda 2017 başı stajyerliğim ve 2018 başı avukatlığım olarak 5 yıldır çalışmaya devam etmekteyim.

HUKUK FAKÜLTESİNİ OKUMAYA NASIL KARAR VERDİNİZ?

Şöyle ki bu soruya cevabım olursa olur olmazsa olmaz olarak hukuk tercihini yaptığım için yani öncelikli fakülte tercihim hukuk olmadığı için karar verdim diyebilir miyim bilmiyorum. Ama üniversite tercihimde tercih listesine yazma sebebim danışman öğretmenimin, babamın ve iki kuzenimin yönlendirmesiyle olmuştur. 

HUKUK FAKÜLTESİNİ OKUMAK İSTEYENLERE TAVSİYENİZ NELERDİR?

Hukuk fakültesini okumak isteyenlere tavsiyem, öncelikle bu bölüme yalnız meslek kazandırma amaçlı bakmamalarıdır. Nitekim öyle olması birçok felsefe, sosyoloji gibi dersleri alırken derinlemesine değil yüzeysel bakmalarına sebep olabilir. Meslek amaçlı bakacaklarsa da ne yazık ki öneremiyorum, nacizane düşüncem… 

TÜRKİYE’DE AVUKAT OLMANIN AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI SİZCE NELERDİR?

Öncelikle, Türkiye’de avukatlıkta staj süresinin kısa olması bir avantaj olarak görülebilir. Fakat stajyerin sigortalı olmaması büyük bir sorundur. Avukat olmanın avantajı arasında serbest bir meslek olması da sayılabilir. Bununla birlikte vergi açılışı yapmak isteyen bir avukat ne yazık ki uzun süre işsiz kalabilmektedir, yahut vergi kaçırarak iş yapmaktadır. Avantaj olarak, alacağı işi kendi belirleyebilir, dezavantaj fazla önyargılı müvekkillere denk gelinebilir.  

İDEAL MÜVEKKİL-AVUKAT İLİŞKİSİ SİZCE NASIL OLMALIDIR?

İdeal müvekkil avukat ilişkisini tanımlayabilmek için öncelikle bu konuda daha disiplinli ülkelerde nasıl hareket ediliyor buna bakmak lazım bence… Müvekkilin saate aldırış etmeden avukatı aramaması veya mesaj kanallarından rahatsız etmemesi öncelikli olmalıdır. Avukat ise müvekkilinden bilgiyi esirgememeli, iletişim becerilerini geliştirmeye açık olmalıdır. Ayrıca gerçekten durumu kötü olanları istisna tutuyorum, bir avukata asgari ücretin altında iş bakması hatır işi dahi olsa müvekkilce teklif edilmemelidir, avukat da hatır işi dahi olsa -gerçekten durumu kötü olanları istisna- asgari ücretin altında iş almamalıdır. 

AVUKATLIK MESLEĞİ İLE İLGİLİ EN TEMEL SORUN SİZCE NEDİR? BU SORUNUN GİDERİLMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER NELERDİR?

En temel sorun deyince birçok sorundan bahsedebiliriz aslında… Nacizane aklıma gelen avukatların meslek hayatına girince günümüzde bazı konularda robotlaşması(klavye avukatlığına dönme),müvekkillerin ve tarafların ithamına maruz kalması, meslek etiğine uymayan hal ve hareketlere temayüllerin artması gösterilebilir. Stajyer avukatların sorunları daha derindir, öz sorun oradan başlamaktadır. Oradaki güvencesizlik sorunu aşılırsa mesleki hayat da kolaylaşır düşüncesinde olmakla beraber stajyerliğin üniversitede zorunlu tutularak birçok hukuk bürosu ile öğrencilerin öğrenci iken tanışıp çalışmasını destekleyici üniversite öğretim programları olmalıdır(mühendislik fakültelerinde olduğu gibi). Nitekim mesleki hayatta da avukatlara ücretsiz zorunlu yenileme eğitimleri açılabilir. Böylece avukatlar kendilerini geliştirmeye daha yatkın olup daha mutlu mesleklerini icra edebilirler

ARABULUCULUK SİSTEMİ HAKKINDAKİ OLUMLU/OLUMSUZ DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR? MEVCUT SİSTEMİ DOĞRU BULUYOR MUSUNUZ?

Arabuluculuk bence, esasında güzel bir müessese. Avukatlık mesleğini öldürdüğü düşüncesine karşıyım açıkçası. Böylece yargıdaki iş yükü azalıp adalet daha erken tecelli edebilir. Mevcut sistemin makul olduğunu düşünüyorum.

AVUKAT OLARAK KENDİNİZE ÖRNEK ALDIĞINIZ BİRİLERİ VAR MI?

Kendime örnek aldığım öncelikle babam ve sonra kuzenlerim diyebilirim, tabi iyi yönlerini :) Bununla beraber kıdemce altta olan kardeşlerimin ve başarılı arkadaşlarımın da iyi yönlerini örnek almaya çalışırım, biri de siz olmak üzere Sinem Hanım

 

Bu röportajı benimle yaptığınız için ben de teşekkür ederim, umarım az da olsa aydınlatmışımdır…

 

Katılımınız ve katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz

 

ARABULUCU AVUKAT ÖMER FARUK AKYAVAŞ İLE AVUKATLIK VE ARABULUCULUK ÜZERİNE


KENDİNİZDEN KISACA BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ? 

Ben Ömer Faruk AKYAVAŞ. 1991 yılı İstanbul doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine 2009 yılında girdim ve buradan 2013 yılında mezun oldum. Evliyim ve bir çocuk babasıyım. Üniversite yıllarından başında başlayarak hukuk bürolarında aktif olarak çalıştım. 2019 yılının başında serbest avukatlık yapmaya başladım. Aynı zamanda 2020 yılının başından beri Adalet Bakanlığı Arabulucular Siciline kayıtlı arabulucuyum. 

 HUKUK FAKÜLTESİNİ OKUMAYA NASIL KARAR VERDİNİZ? 

Son soruyu da bu soruyla beraber cevaplamış olayım. Hukuk Fakültesine girmemde etkili olan kişi Aziz Ragıp AKYAVAŞ’tır. Onun hayatını daha çok kendi kitaplarından okudum. Kendisi kurtuluş savaşı gazisi, İstanbul Hukuk mezunu, ceza hakimi ve sadrazam yaveri büyük amcalarımdan. Küçük yaşımda Aziz Ragıp AKYAVAŞ’ın el yazılı notlarını, yazı takımlarını görünce çok etkilenmiştim. Bu nedenle de hukuk okumaya karar verdim. Özellikle İstanbul’un tarihiyle ilgilenenlere, Aziz Ragıp AKYAVAŞ’ın Diyanet Vakfından çıkan kitaplarını okumalarını tavsiye ederim. 

HUKUK FAKÜLTESİNİ OKUMAK İSTEYENLERE TAVSİYENİZ NELERDİR? 

Ben üniversiteye girmeden önce doktorluk, mühendislik, mimarlık, avukatlık çok revaçtaydı. Daha genel bir ifadeyle bu bölümleri okuyanların gelecek kaygısının olmayacağı söylenirdi. Ama işler geçen bu 10-15 yılda çok değişti. Devir şirketleşen, yüzlerce avukatın yer aldığı, uzmanlık alanına göre ayrılmış departmanların yer aldığı hukuk bürolarının devri. Butik büroların, mahalle esnaflarının avm’ler karşındaki hali misali, yok olmaya yüz tuttuğu sisteme doğru ister istemez ilerliyoruz. Avukat olmak için hukuk fakültesini gireceklerin başta bu hususu göz önünde bulundurmaları gerekiyor. Diğer yandan hukuk fakültesini bitirip hakim/savcı olmak isteyenlerin önünde “mülakat” adı altındaki garabet hakkında açıkça bilgi sahibi olmaları gerekiyor. Yeterli araştırma yapmaksızın, hakim/savcılık hayalleriyle fakülteyi bitirenlerin bir çoğu, “mülakat”tan elendiğinde hayal kırıklığı yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor. 

TÜRKİYE’DE AVUKAT OLMANIN AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI SİZCE NELERDİR?

Türkiye’de barolara kayıtlı yüz binlerce avukatız. Ben henüz mezun olmadan önce fütursuzca açılan hukuk fakültelerinin gelecekte sebep olacağı sorunlar hakkında konuşuluyordu. Şimdi bu sorunları yaşamaya başladık. Neredeyse asgari ücrete, günde 12, 13 saate yakın çalıştırılan meslektaşlarımız var. Sayımızın artması haliyle rekabeti de kızıştırdı. Son zamanlarda çoğumuzun malumu reklam yasağı uygulaması da hak getire. Baroların siyasileştiği, reklam yasağının önemsenmediği, mesleğin itibarsızlaştırıldığı, avukatlık asgari ücret tarifesinin dikkate alınmadığı ortamda yeni bir avukat olarak ayakta tutunmak iyice zorlaştı. Bu hususta naçizane tavsiyem serbest çalışacak meslektaşlarımın güvendiği, mümkünse üç değilse en az iki arkadaşıyla ortak bir büro açmaları olur. Birlikten kuvvet doğuyor. 

İDEAL MÜVEKKİL-AVUKAT İLİŞKİSİ SİZCE NASIL OLMALIDIR? 

Biz avukatlar müvekkillerine sonucu garanti eden değil, süreci en iyi şekilde yürüteceğini vaadeden kişileriz. Bu nedenle müvekkil avukat ilişkisinde en temel hususun güven tesisidir. Müvekkil avukatına, avukat da müvekkiline güvenmelidir. Avukat müvekkiline karşı şeffaf olmalı; uygun şekilde ve zamanda ona hesap vermelidir. Müvekkilinin hukuki menfaatini öncelemeli ama bunu yaparken insani değerlerinden taviz vermemelidir. Bunların yanında avukat müvekkilinin işlerini şahsileştirmemelidir. Meşhur söz ile bu sorunun cevabını bitireyim. “Milletin derdini tasasını parayla satın alan kişidir avukat.” 

AVUKATLIK MESLEĞİ İLE İLGİLİ EN TEMEL SORUN SİZCE NEDİR? BU SORUNUN GİDERİLMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER NELERDİR? 

Ülkemizde avukatların saygınlığı ve güvenilirliği konusunda önemli problemler var. Bunun bence asıl müsebbibi yine biziz. Hem güvenin hem de saygınlığın toplum nezdinde tesis edilebilmesi için tüm meslektaşlarımızın ve meslektaş adaylarımızın hukuk hayatının en başından beri avukatlık meslek ilkelerini, hukukun temel prensiplerini özümseyerek yol almaları gerekiyor. Meşru olmayan çıkarlarımızı göz ardı etmezsek etkili ilerleme sağlayamayız. 

ARABULUCULUK SİSTEMİ HAKKINDAKİ OLUMLU/OLUMSUZ DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR? MEVCUT SİSTEMİ DOĞRU BULUYOR MUSUNUZ?

 Bu konuda www.akyavas.av.tr internet sitemizde arabuluculuk hakkındaki açıklamalarımdan bir alıntı yapmak istiyorum. “Geleneklerimize hiç de yabancı olmayan arabuluculuk kurumu, adından da anlaşılacağı üzere tarafların profesyonel bir arabulucunun idaresindeki müzakere masasına oturup problemlerini, hukukun emredici kurallarının içerisinde kalarak, kendi istek ve iradeleri doğrultusunda çözmeye çalıştığı alternatif bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaşması durumunda hazırlanan tutanak mahkeme kararı hükmündedir ve tarafları bağlayıcıdır niteliktedir. Süreç sonunda anlaşılamaması, mahkemeye veya diğer yargı yollarına başvurmaya engel değildir. Arabuluculuk süreci içerisinde paylaşılan tüm bilgiler, aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça gizlidir.” Uyuşmazlıkların çözümünde alternatif bir usul olarak hukuk sistemimizde yer alan arabuluculuk kurumunun öneminin her geçen yıl daha da anlaşıldığını düşünüyorum. Dava şartı arabuluculuk konularının artmasının sebebi de arabuluculuk uygulamasının başarısıdır. Avukat meslektaşlarımız hem arabuluculuk sürecinin hem de arabuluculukta taraf vekilliğinin önemini anladıkça sistem kusursuz hale daha da yaklaşacaktır. İlerleyen zamanda arabuluculuk sonrası dava şartı tahkim uygulamasıyla alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin daha da çeşitlenip yaygınlaşacağını düşünüyorum. Konuyu merak edenlere ISTAC (İstanbul Tahkim Merkezi) internet sitesini incelenmesini tavsiye ederim. 

AVUKAT OLARAK KENDİNİZE ÖRNEK ALDIĞINIZ BİRİLERİ VAR MI? 

Aziz Ragıp AKYAVAŞ. 

Röportaj çalışmanız için tebrik eder ve benimle röportaj yapma nezaketini gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim. 

Arb. Av. Ömer Faruk AKYAVAŞ 

Katılımınız ve katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.


21 Ocak 2022 Cuma

AVUKAT BEYZA BİLGİN İLE AVUKATLIK MESLEĞİ ÜZERİNE RÖPORTAJ


                                             

KENDİNİZDEN KISACA BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?

Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 2013 senesinde mezun oldum. Halihazırda Marmara Üniversitesi’nde Mali Hukuk alanında master yapıyorum. İstanbul Bostancı ‘da serbest avukat olarak faaliyet gösteriyorum.

HUKUK FAKÜLTESİNİ OKUMAYA NASIL KARAR VERDİNİZ?

Lise zamanlarında karar verdim. İnsanların haklarını bilmesi çok güzel bir şeyken başka insanların haklarını savunabilmek daha da güzel bir şey. Bu sebeple bu bölümü tercih ettim.

HUKUK FAKÜLTESİNİ OKUMAK İSTEYENLERE TAVSİYENİZ NELERDİR?

Hukuk gerçekten güzel ve zor bir bölüm. Bu sebeple kişi gerçekten hukuk fakültesini tercih etmeyi arzularsa başarılı olabilir. Çünkü hukuk fakültesinde dersleri geçmek için gösterdiğiniz çabayı mezun olduktan sonra iş hayatında daha da fazla bir şekilde göstermeniz gerekiyor. 

TÜRKİYE’DE AVUKAT OLMANIN AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI SİZCE NELERDİR?

Hukuk fakültesinden mezun olunca iş bulma zorluğu var evet bu bir dezavantaj ancak bu bölümden mezun olup başarılı olursan çok iyi bir mevkiye gelme imkanına sahip olabiliyorsun.

İDEAL MÜVEKKİL-AVUKAT İLİŞKİSİ SİZCE NASIL OLMALIDIR?

Güven ilişkisine dayanmalı.

AVUKATLIK MESLEĞİ İLE İLGİLİ EN TEMEL SORUN SİZCE NEDİR? BU SORUNUN GİDERİLMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER NELERDİR?

Çok fazla hukuk mezununun olması. Bunun için daha fazla Hukuk Fakültesi açılmaması gerektiğini düşünüyorum.

ARABULUCULUK SİSTEMİ HAKKINDAKİ OLUMLU/OLUMSUZ DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR? MEVCUT SİSTEMİ DOĞRU BULUYOR MUSUNUZ?

Arabuluculuk sisteminin eleştirilecek ve takdir edilecek yanları var. Öncelikle mevzuat anlamında bu alanda bir açıklık söz konusu. Mevcut sistemi yeterli bulmuyorum.


AVUKAT OLARAK KENDİNİZE ÖRNEK ALDIĞINIZ BİRİLERİ VAR MI?

Tek bir kişiyi değil bir çok meslektaşımı gözlemliyorum. Takdir ettiğim noktaları mutlaka oluyor.


Katılımınız ve katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.