20 Kasım 2011 Pazar

Öneri, Görüşleriniz ve Yorumlarınız İçin...

Değerli Hukukseverler,


Hukukiyorum.blogspot.com'a göstermiş olduğunuz yoğun ilgiden dolayı teşekkür ederim.İlginiz,yorumlarınız ve görüşleriniz bizim için çok değerlidir.Yapmış olduğunuz her türlü yorum değerlendirmeye alınmakta ve sizlerden gelen öneriler doğrultusunda işimizi layıkıyla yapmaya çaba göstermekteyiz.Bundan hareketle, sinemsackan@gmail.com adresine yapacağınız ve yapmış olduğunuz her türlü açıklama değerlendirmeye alınmaktadır.Zamanla, yapılan yorumlar sitede yer almaya başlayacaktır.


Göstermiş olduğunuz ilgiden ötürü tekrar teşekkürlerimi sunar, hukukiyorum.blogspot.com'un beklentilerinizi karşılaması için yorumlarınızı, görüşlerinizi ilgili adrese göndermenizi ümit ederim.Saygı ve Dostlukla;

Sinem Saçkan

8 Kasım 2011 Salı

SÜREYYA AĞAOĞLU (1903-1989)

Türkiye’nin ilk kadın avukatı
1903’te Azerbaycan’da doğan Süreyya Ağaoğlu, hukuk Profesörü Ahmet Ağaoğlu'nun kızıydı. Lise yıllarında sınıfta cumhuriyet rejiminden söz ettiğinde, arkadaşlarının: gavur olarak çağırdığı Süreyya Ağaoğlu, avukat olmayı kafasına koyar. Hukuk fakültesine kaydını yaptırmak istediğinde ise; engellerle karşılaşır. O yıllarda kız öğrenci olmadığından, üniversitenin rektörü olan Haldun Taner'in babası Selahattin Bey'e başvurur.

Dönemin kadınlarının henüz çarşafla dolaştığı bir zamanda başını bile kapatmadan görüşmeye giden Ağaoğlu, Selahattin Bey'e fakülteye girmek istediğini söylediğinde, odanın içinde kahkahalar yankılanır. Ancak; Süreyya Ağaoğlu, bu direnişin ardından kendisi gibi avukat olmak isteyen 3 arkadaşını daha götürünce, Size hemen fakülteyi açalım cevabını alır. O yıllarda öğleden önce erkeklere, öğleden sonra ise; kadınlar ders izleyebiliyor ve oldukça da yorucu olduğundan, fakültenin çabası yalnızca bir dönem sürmüş. İstanbul Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Süreyya Ağaoğlu, avukatlığının yanısıra sıkı bir kadın hakları savunucusu olur.
1948 yılında Berlin, Milletlerarası Hukukçular Komisyonu Üyesi olan Ağaoğlu, Hür Fikirleri Yayma Derneği, Türk-Amerikan Üniversiteler Derneği ve  Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği'nin de kurucusu.
1949 yılında Milletlerarası Barolar Birliği Yönetim Kurulu İdari Heyeti'ne seçilen Ağaoğlu, 1960 ihtilalinin ardından Yassıada Davaları'nda babasının avukatlığını üstlenerek hukuk savaşı verir.
Süreyya Ağaoğlu'nun çocuğu yoktu 1949 yılında Amerika seyahatine gidiyor. Amerika'da sokak çocuklarının özel muhtaçlar yurdunda barındırıldığını görüyor. İstanbul'a geri gelince "Ben de böyle bir barınma yurdu yaptırmalıyım" kararı alıyor. Kendi ifadesiyle "Taksim parkındaki kimsesiz çocuklar" için bu kararı alıyor. Çevresindekilere göre ise kimsesiz çocuklara olan düşkünlüğünün nedeni kendisinin hiç çocuğu olmaması.
Daha sonra halen faaliyetlerine devam eden Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği kuruldu.
Süreyya Ağaoğlu’nun Londra’da Gördüklerim ve Bir Hayat Şöyle geçti adlı kitaplarıyla çeşitli hukuki makaleleri bulunuyor.
29 Aralık 1989'da İstanbul’da öldü. İstanbul’da katıldığı “Kadın Hakları ve Çağdaşlaşma” konulu panelden ayrılırken düşen Ağaoğlu, beyin kanaması geçirdi ve tüm çabalara rağmen kurtarılamadı.

3 Kasım 2011 Perşembe

OLMAZ OLSUN BÖYLE ADALET...

Haber: Cem TURSUN İSTANBUL - DHA

Odatv davası kapsamında Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteci Nedim Şener, Milliyet Gazetesi’nde 2010’da yayımlanan “Siyah çanta odada yoktu" başlıklı haberi ile “soruşturmanın gizliliğini ihlal" ettiği iddiasıyla yargılandığı davanın görülmesine devam edildi. Hakim, duruşmada Şener ile sanık Milliyet gazetesi eski Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hasan Çakkalkurt’un ayrı ayrı 20 bin 5 lira ödenmesi halinde kamu davasının ortadan kaldırılacağını söyledi.

40 BİN 10 LİRA YATIRILIRSA DAVA ORTADAN KALDIRILACAK
Hakim Hasan Gülver sanıklar hakkında Basın Kanunu’nun 19. maddesinin uygulanması ihtimalini göz önüne alarak, yasada öngörülen para cezasının alt sınırı olan 20 bin lira adli para cezası ve 5 liralık davetiye gideri ile birlikte sanıklar için toplam 40 bin 10 liranın 10 gün içinde yatırılması halinde, kamu davasının ortadan kaldırılacağını belirtti. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nden habere konu olan tanık ifadesinin “gizlilik kararıö verilen evraklardan olup olmadığının sorulmasına hükmeden mahkeme, duruşmayı erteledi.

ŞENER’İN 4.5 YILA KADAR HAPSİ İSTENİYOR

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede Şener ve Çakalkurt’un TCK’nın “soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçunu düzenleyen 285. maddesi kapsamında 1 yıl 6 aydan 4.5 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması isteniyor.

Bknz: http://gundem.milliyet.com.tr/hakimden-sener-e-20-bin-lira-onerisi/gundem/gundemdetay/03.11.2011/1458937/default.htm

ANAYASAYI BOŞVERİN TERÖR YASASINA BAKIN...

Mehmet TEZKAN(03.11.2011)
Son KCK operasyonuna dikkatinizi çekerim..
Muhafazakâr yazarlar, liberal yazarlar, solcu yazarlar..
Hiç kimse, Prof. Büşra Ersanlı ile Ragıp Zarakolu’nun tutuklanmasını, hapse atılmasını içine sindiremedi..
Bu işte bi terslik var dediler..
Terörle Mücadele Yasası öyle bi yasa ki, herkes yaşamının bir anında terör örgütü üyesi olabilir..
Durduk yerde..
Savcının, hâkimin insafına kalmış..
Yorumuna diyelim..
Bu iddiayla suçlanan yüzlerce kişiyi geçtim.
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Azız Yıldırım bile terör örgütü üyesi olma iddiasıyla hapiste..
Tamam, şikeye karışmış.. Şike yapmış olabilir..
İyi de bunun silahlı suç örgütü kurmakla, yönetmekle ne ilgisi var?
*
Terör örgütü uzantısı dediler mi küt hapse!
Pankart açan çocukları düşünün..
17 ay pankart açmaktan değil, terör örgütü üyesi olmaktan yattılar.. Örgüt nerede derseniz, bilen yok!
Memlekete bakarsanız her yer terör örgütü!.. Herkes terörist..
Hopa’daki tutuklamaları Ankara’da protesto edenlere bile terörist denildi..
*
Bu durumdan..
Cumhurbaşkanı şikâyetçi..
Meclis Başkanı şikâyetçi..
Başbakan şikâyetçi..
Muhalefet liderleri şikâyetçi..
O zaman anayasadan önce bu işi çözün..
Değiştirecekleri iki madde, iki günde, bilemedin bir haftada bitirilir..
O zaman, Balyozcular, Poyrazcılar, Ergenekoncular, KCK’cılar, Oda TV’ciler, Devrimci Karargâhçılar, adı aklıma gelmeyen örgüt üyeleri de serbest kalır denilecektir..
Kalsınlar..
Yasa anti demokratikse.. Bu insanlar, demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan yasa nedeniyle tutukluysa..
Bunun neresi ileri demokrasi!..

Tecavüze prim
Yargıtay’ın kararı hiç hoş olmadı..
Kendini savunmak için yaptığı açıklama da..
Neymiş! Yargı süreci devam ediyormuş..
13 yaşındaki kıza 32 kişi tecavüz etmiş.. Yargıtay ‘kendi rızasıyla’ oldu gerekçesiyle suçun hafifletilmesine onay vermiş..
Bununla da kalmamış.. Zaman aşımı falan demiş.. Yani sen sağ ben selamet..
Dosya kapandı..
*
Ayıp oldu demeyeceğim, Yargıtay’ın bu kararı hepimize ağır hakaret oldu..
Tecavüze prim oldu.. 
***
Doğru söze ne hacet, üstad  gündemi çok güzel yorumlamış...Bir gün adaletin sağlanacağı inancıyla...
Bknz: http://gundem.milliyet.com.tr/anayasayi-bos-verin-teror-yasasina-bakin/gundem/gundemyazardetay/03.11.2011/1458569/default.htm

1 Kasım 2011 Salı

Avukatlar "Sınav" ve "Nitelikli Staj" İstiyorlar

Erbek, AA muhabirine yaptığı açıklamada, avukatlık mesleğinin geçmişte olduğu gibi, bugün de hem Türkiye'de hem de dünyadaki diğer ülkelerde en saygın ve önemli mesleklerinden birisi olduğunu ifade etti.

Avukatlığın, avukatın şahsı nedeniyle değil, mesleğin özelliği nedeniyle önemli olduğunu vurgulayan Erbek, "Avukatlığı önemli kılan, kutsal 'savunma hakkı'nın kullanılmasıdır" dedi.

Her meslek gibi, avukatlığın da sorunları bulunduğunu kaydeden Erbek,

"Gerekli olan sayının çok üstünde avukat olması nedeniyle, bu sayısal çokluğa göre iş sağlanamıyor. Hukuk eğitimi veren fakültelerdeki eğitimin derinliğinin olmaması, mezun olan kişilerde avukatlık mesleğiyle ilgili güçlü bir algı yaratamıyor ve en önemlisi, avukatlığa kabulde sınav uygulaması yok" diye konuştu.

-Avukatlık Sınavı-

Erbek, 2002 yılında yürürlüğe giren Avukatlık Kanunu'nda sınav zorunluluğunun olduğunu hatırlatarak, "Ancak uygulamaya başlanacağı sırada bu hüküm kaldırdı. Anayasa Mahkemesi kararı iptal etti fakat düzenleme yeniden yapılmadığı için bir boşluk var. Bugün hukuk fakültesini bitiren hemen herkesin cebinde 'avukatlık izin belgesi' var. O istemese bile, kendiliğinden konuyor. Bu böyle olmamalı. Sınav olmalı, hatta sınav yetmez, bir geçiş süreci konulmalı. Örneğin, 2 sene staj olmalı, belli davaları belli kıdeme sahip avukatlar alabilmeli. Böylece hem pratik anlamda mesleki tecrübe, hem de teorik anlamda yeterlilik şartı gözetilmeli" diye konuştu.

Söz konusu zaafın giderilmesi için baroların ciddi şekilde çalışma yaptığını ifade eden Erbek, "Örneğin, 12-13 Kasım tarihlerinde Ankara'da Türkiye Barolar Birliği başkanlığında ve bütün baro başkanlarının katılımıyla, konusu sadece avukatlık sınavı olan bir toplantı yapılacak. Biz acilen avukatlık sınavının hayata geçirilmesini istiyoruz" dedi.

Erbek, avukatlık sınavının uygulamaya konulmasının yanında, avukatlık stajının da daha nitelikli hale getirilmesi gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Bu olmazsa, yargı çöker. Savunmayı temsil eden avukatların zayıf olduğu, yeterince mesleğe hazırlanamadığı bir yargıda, tam anlamıyla adil yargılama gerçekleştirilemez. Adil yargılamanın gerçekleşmediği yerde de toplumsal barış, huzur ve sükun temin edilemez. Savunmayı temsil eden mesleğin güçlendirilmesi adaletin işleyişine büyük katkı yapacaktır. Avukatların mesleğini yaparken donanımlı ve haklarla donatılmış olması, ülkedeki yargı sistemine olan toplumsal güveni güçlendirecektir."

KAYNAK:http://www.hukukihaber.net/mesleki-hukuk/avukatlar-sinav-ve-nitelikli-staj-istiyor-h18263.html