28 Ocak 2014 Salı

UĞUR MUMCU ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU

Çağdaş Gazeteciler Derneği İçbatı Anadolu Şubesi’nin 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı suikast sonucu yaşamını yitiren gazeteci Uğur Mumcu anısına verdiği ödüller 25 Ocak 2014 günü Eskişehir’de yapılan törenle sahiplerini buldu.


Geçirdiği ameliyat nedeniyle törene katılamayan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’na verilen “yılın hukuk savaşçıları” ödülünü Başkan Yardımcısı Av. Berra Besler aldı. Feyzioğlu’nun ÇGD’ye ve törene katılanlara gönderdiği mesajı Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen okudu. 

Feyzioğlu mesajında şunları söyledi:

Sevgili dostlar, 

Kaleme karşı silah, kitaba karşı bomba kullanan demokrasi ve özgürlük düşmanlarının usta gazeteci, yurtsever yazar Uğur Mumcu’yu aramızdan çekip almasının üzerinden 21 yıl geçti. 

21 yıldır adalet arıyoruz ve 21 yıldır aradığımız adaleti bulamadık. Adaletin önüne set çekenler, bizlere yeni kayıplar, katlanarak büyüyen acılar yaşattılar. 21 yıl sonra gördüğümüz ise ne yazık ki düşüncesini açıklayan gazeteciler için açılmış binlerce dava, sonu ne zaman geleceği bilinmeyen ucu açık soruşturmalarla zindanlara atılan onlarca gazeteciden başka bir şey değildir. Sivil toplumun, üniversitelerin, basının susturulduğu bir Türkiye’dir.
Fakat dostlarım, canımızın yanması bizi mücadelemizden ve yolumuzdan döndüremez. Demokrasi ve adalet yolunda, halkı için can veren Uğur Mumcu’nun bedenini ortadan kaldıranlar, onun toplumu aydınlatan meşalesini söndüremediler, söndüremeyecekler. Tam tersine, Uğur Mumcu’nun yaktığı ışık her geçen gün büyümektedir. 

Uğur Mumcu’nun meşalesini taşıyan değerli meslektaşlarına, Çağdaş Gazeteciler Derneği İçbatı Anadolu Şubesi’e bu çok özel günde, bir demokrasi aşığının adına vermiş olduğu “hukuk savaşçıları” ödülü, mücadeleme yeni bir güç, yeni bir heyecan katacaktır. Hepinize çok teşekkür ediyorum. 
Artık bu ülkede hiçbirimiz yalnız değiliz. Demokratik bir hukuk devleti için, adil bir ülke için el ele vererek çoğalıyoruz. Hiç kuşkum yok; bu ağır hava dağılacak, bu ışık bu karanlığı yenecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyor, adaleti birlikte inşa edeceğimiz güzel günlere doğru birlikte yürümeye söz veriyorum.

Kaynak: http://www.barobirlik.org.tr/Detay22684.tbb

DUYURU: ULUSAL YARGI SEMPOZYUMU

20 Ocak 2014 Pazartesi

TEMSİLİ YARGILAMANIN ARDINDAN


Türkan Saylan Kültür Merkezinde başlayan, bugün itibari ile temsili yargılamanın ardından sona eren staj eğitim merkezine veda ettik. Her stajyer avukatın geçmesi zorunlu bulunan bu süreç bizler için kimi zaman oldukça meziyetli kimi zaman  eğlenceli kimi zaman da bir stres haline dönüşebildi. Bu süreçte Staj Eğitim Merkezinde birbirinden iyi, samimi, güler yüzlü ve güzide kişilerle tanışma fırsatım oldu. Bu köşeden hepinize sevgilerimi gönderiyorum. Başarılarımızın daim olması ve her zaman adil kalmak dileğiyle,

Sinem Saçkan

9 Ocak 2014 Perşembe

HÜRRİYETE DOĞRU


Gün doğmadan, 
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola. 
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında, 
İçinde bir iş görmenin saadeti, 
Gideceksin 
Gideceksin ırıpların çalkantısında. 
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı; 
Sevineceksin. 
Ağları silkeledikce 
Deniz gelecek eline pul pul; 
Ruhları sustuğu vakit martıların, 
Kayalıklardaki mezarlarında, 
Birden 
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda. 
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin; 
Bayramlar seyranlar mı dersin, 
Şenlikler cümbüşler mi? 
Gelin alayları, teller, duvaklar,  
Donanmalar mı? 
Heeey 
Ne duruyorsun be, at kendini denize: 
Geride bekliyenin varmış, aldırma; 
Görmüyor musun, Her yanda hürriyet; 
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol; 
Git gidebildiğin yere...  
               
ORHAN VELİ KANIK

TBB BAŞKANI SİLİVRİ CEZAEVİ ÇIKIŞINDA GAZETECİLERE AÇIKLAMA YAPTI

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu Silivri Cezaevi’nde Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Orgeneral Bilgin Balanlı, Gazeteci Tuncay Özkan ve İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile yaptığı görüşmenin ardından bir açıklama yaparak, gazetecilerin sorularını cevapladı.

Feyzioğlu’nun açıklaması şöyle:
kaynak: Barobirlik
Arkadaşlar bildiğiniz gibi yolsuzluk soruşturması yürümekte. Bu yolsuzluk soruşturmasının kuşkusuz en sıkı şekilde takip edilmesi ve gittiği yere kadar götürülmesi lazım. Bu çerçevede Türkiye Barolar Birliği olarak hatırlatmak gerekirse, biz Adli Kolluk Yönetmeliği’nin üzerinde yapılan değişikliğin iptali için dava açmış ve yürütmeyi durdurma kararı ile önemli bir aşama kaydetmiştik. Soruşturmanın önlenmesi algısı yaratacak her türlü girişimden de titizlikle kaçınılması gerektiğini ısrarla ifade ediyoruz.

Fakat bu konuyu şu anda mücadelesini verdiğimiz diğer konuyla, hukuk devleti ve demokrasinin yeniden inşasında hayati önem veridiğimiz ve şu anki görüşmemizin temelini teşkil eden konuyla karıştırmamak gerektiğini düşünüyorum.

Yolsuzluk soruşturmasının yürümesini takip etmek ayrı bir konudur ve elbette edilecektir. Öte yandan bu ülkenin Başbakanı, İçişleri Bakanı ve danışmanları, en yetkili ağızlar, yargının içerisinde bir paralel devlet oluşumu var demişse ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne Ergenekon ve Balyoz davalarıyla kumpas kuruldu diye yine en yetkili ağızdan cümleler sarfedilmişse, bizim bunu duymazdan gelmemiz, görmezden gelmemiz mümkün değildir.

BİZİM YAKLAŞIMIMIZ HERHANGİ BİR DAVAYLA SINIRLI DEĞİLDİR

Bunu görme, duyma diyenlere bir çift sözüm var. Kendinizi bir gün bir odaya kilitleyin ve bakın ne hissediyorsunuz. Bir gün, bir saat kendinizi bir odaya kilitleyin ve bakalım neler düşünüyorsunuz. Dolayısıyla bizim yaklaşımımız herhangi bir davayla, herhangi bir kişiyle sınırlı bir yaklaşım değildir. Türkiye Barolar Birliği’nin görevi hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını korumaktır. Bu çerçevede, elimizde cayır cayır yanan sorun şudur: Temmuz 2012’de özel görevli mahkemelerin kaldırılmasına karar verilirken, aynı anda dünya hukuk tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir büyük yanlışlık yapıldı ve bu mahkemelerin ellerindeki işleri bitirinceye kadar çalışmalarına karar verildi. Fevkalade yanlış oldu. Bahsettiğimiz değişiklik, geçici 2. madde değişikliğidir. Bu geçici 2. madde ile bugün Türkiye’de hukuk trajedisi yaşanmaktadır. İşte biz geçici 2. madde olmasaydı noktasından yola çıkarak bir yasama çözümü ve ardından da yargının kendi onurunu temizleyeceği bir formül ileri sürüyoruz.

Bu formülü birkaç cümleyle izah edeyim.

Bir, geçici 2. maddenin kaldırılması suretiyle özel görevli mahkemeler tamamen kapatılacaktır.

İki, şu an özel görevli mahkemelerce verilmiş ve Yargıtay’da görülmekte olan, henüz kesinleşmemiş davaların bir kanun hükmüyle bozulması ve yeniden yargılanması bu şekilde sağlanacaktır.

Üç, yine Temmuz 2012’den sonra verilmiş ve kesinleşmiş olan davlalarda da, bu hükümlerin TBMM tarafından anti demokratik olduğu sabit görülmüş mahkemeler tarafından verildiği için yeniden yargılanmanın yolu açılmaktadır.

ÇİFT BAŞLI YARGIYI SONA ERDİRMEK ZORUNDAYIZ

Bugün gazetelerde bir başka çözümden söz ediliyor. Sayın Kanadoğlu “310’uncu madde varken niçin böyle dolambaçlı yollara gidiliyor” diyor. İyi niyetinden şüphem yok. Ama biraz önce İlker Başbuğ ile görüştüm, Bilgin Balanlı ile görüştüm, Doğu Perinçek’le görüştüm, Tuncay Özkan’la görüştüm. Söyledikleri şu: Bu formülün yani “310. madde çerçevesinde Yargıtay Başsavcısı itiraz etsin, Yargıtay yeniden baksın, bozarsa da yine özel görevli mahkemelere gitsin” formülünü, “Bizi cellatımızın insafına mı terk etmek istiyorlar” diye cevapladılar.

Biz gerçekçiyiz, ayaklarımız yere basıyor. Dünyayı gerçeği gören gözlüklere görmekten başka çare yoktur. Özel görevli mahkemeleri kapatmadığımız, Türkiye’de çift başlı yargıyı sonlandırmadığımız ve Yargıtay’a ve mahkemelere “bu davalara yeniden bakacaksın” şeklinde mutlak bir kanun hükmüyle yasama emri getirmediğimiz, yasa tarafından bunların yeniden görülmelerini zorunlu kılmadığmız takdirde, çözüm olmayacaktır; mahkumiyet kararlarının üzerine birer çivi daha çakılmış olacaktır. O sebeple biz çift başlı yargıyı sona erdirmek zorundayız.

ÖZEL GÖREVLİ MAHKEMELER VE TERÖRLE MÜCADELE MAHKEMELERİNİ KALDIRMALIYIZ

Soruların içinde, “Peki tahliyeler ne olacak” şeklinde haklı bir kaygı ve talep var. Önümüzde bir af görülmemekte. Bir kere suçsuz oluduğunu haykıran insanlar, af değil, adil yargılanma ve adil yargılama sonucunda beraat istemektedir. Öte yandan siyasal iktidar defalarca bir affın söz konusu olmayacağını ifade etmiş durumda. Üç seçime girdiğimiz bir yılda affı beklemek de öyle sanıyorum ki siyaseten gerçekçi değil. Zaten bekleyen de yok. Af bir seçenek olmaktan çıktığında, geriye bu işi yargı yoluyla temizlemekten başka bir çözüm kalmıyor. Peki hangi yargı. Yine Türkiye’deki yargı, başka bir yere gitmiyoruz.

En yetkili ağızlardan “paralel devlet yapılanması vardır” diye hedef gösterilmiş olan ve bizim de yıllardır ama yıllardır bu devletin içinde çift başlı bir ceza yargısı olmamalıdır diye kaldırılmasını talep ettiğimiz özel görevli mahkemeleri ve yanı sıra terörle mücadele mahkemelerini kaldırmaktan başka çaremiz yoktur.

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ TÜM TÜRKİYE İÇİN İSTİYORUZ

Bu Ergenekon, Balyoz, Şike veya bir başka ismi olan bir davaya münhasır, onunla sınırlı değildir. Bu Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan tüm insanlar, tüm yurttaşlarımız içindir. Hukukun üstünlüğünü belli kişiler için değil tüm Türkiye için, tüm yurttaşlar için istiyoruz. Bu noktada da elbette Türkiye Barolar Birliği olarak yargının en üstünde yer alan kişi olarak, elbette Cumhurbaşkanı ile görüşeceğim, elbette Başbakanla da görüşeceğim ve elbette Meclis Başkanıyla ve Mecliste grubu olan siyasi parti genel başkanlarıyla da görüşeceğim.
SORU - CEVAP

- İlker Başbuğ önerinizi nasıl değerlendirdi?

Başbuğ ve konuştuğum diğer dostlar şunu söylüyorlar: Biz bu hükümlerin zaten hukuka aykırı olduğunu, zaten masum olduğumuzu biliyoruz. Millet de biliyor. Ama en yukarıdan, en yetkili ağızlardan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bu anılan davalarla kumpas kurulduğu artık ifade edildiğine göre, hükümlerin şekli meşruiyeti dahi kalmamıştır diyorlar. Gerçekten şu an bu andığımız davalarda, acaba ne oluyor, hakikaten bir yargılama yapılıyor mu diye düşünen yurttaşlarımız dahi, ülkenin en yetkili kişileri bu iddaları dile getirdikten sonra yeniden yargılama yapılabilir yargısına kanaatimce gelmiştir.

Denilebilir ki, “Bugüne kadar niçin söylemediler” Bugüne kadar bunu söylememiş olmalarını zaten biz bugüne kadar hep birlikte eleştirmedik mi? En etkili şekilde bunu dile getirmedik mi? Bugün eğer bunu söylüyorlarsa, “haydi gelin birlikte çözelim” diyoruz biz de.

- Yeniden yargılama olursa, tahliye kararını hangi merci verecek, bu ne kadar sürecek?

Bir kere kanunla bir tutukluluğa son vermek gibi bir açık düzenlemenin yapılması pek mümkün görülmüyor. Dolayısıyla yine yargı kararıyla tahliyeyi sağlamak lazım. Bu nasıl olabilir. Şu şekilde ifade edeyim: Bugün dahi tutuklulukta azami süre uzundur. Yasama organı tutuklulukla azami süreyi örneğin 2 yılla sınırlayan bir düzenleme yaptığı anda, zaten yargının yargının bunu tespit edip tahliye kararı vermesi kaçınılmaz olacak. Bu kesinleşmemiş olanlar için.

Yeniden yargılanmaya başlananlar zaten artık hükümlü sıfatları ortadan kalkıp yargılanan kişilere dönüşecekleri için yine aynı şekilde mahkemelerin derhal tahliye kararı vermesi mümkündür. Bugünkü mevzuatta da zaten buna izin vardır. Yeter ki yeniden yargılamayı biz açabilelim. Bu çerçevede yine haksız tutuklulara sadece bu andığımız davalar sebebiyle Türkiye’de nefes alan, yaşayan bu sorunla içiçe yaşayan herkes için önerimiz şudur; adeta uygulamada zorunlu bir tutuklama olarak anlaşılan, CMK’daki katalog suçların da kaldırılmasını öneriyoruz. Bu katalog suçlar maddesi kaldırıldığında, her somut olayda tutuklamanın şartı var mıdır, yok mudur diye uzun uzun incelenmesi gerekecektir. Yine Türkiye Barolar Birliği’nin en önemli önerilerinden birisi, gerekçesiz tutuklama ve gerekçesiz mahkumiyet kararları sebebiyle AİHM veya Anayasa Mahkemesince verilen tazminat kararlarının, bu keyfiliği yapan hakimlere rücuen tahsili için dönülmesidir. Bu yapılıdğı takdirde göreceksiniz, Türkiye Cumhuriyeti’nde bütün hakimler insan haklarına saygılı davranmak için birbirleriyle yarış edecektir.

- Sizin önerilerinize nasıl yaklaştılar, zamanla, gecikmeyle ilgili çekinceleri var mı?

Önerilere koşulsuz destek aldım. İçeride konuştuğumuz herkes aynı kaygıları dile getirdi. Peki, ne zaman? Ben de şöyle diyorum, 20 seneden önce kuşkusuz, 30 seneden önce. Şu anda müebbete mahkum edimişler var, 25 seneye mahkum edilmişler var. Tabi ki bu çok kısa sürede olacak ama yasamanın önünü açmasıyla, yargının temizlemesi lazım bunu. Eğer çıkarılacak kanun hükmünde tutuklulukta azami süreyi makule indirebilirsek ve gerekçe gösterme zorunluluğunu da tazminatla bekleyebilirsek ve katalog suçları da kaldırabilirsek ki bunların hepsi Türkiye’de yayaşan bütün yurttaşlar içindir, çok hızlı çözülür.

- Kanadoğlu’nun yaptığı CMK 310 madde önerisi için ne diyorsunuz?

CMK 310, Sayın Kanadoğlu hatırlattığı için akla gelen bir madde değildir. O söylemeden önce de kitapta yazıyordu, dolayısıyla Yargıtay Başsavcısının da bundan haberi vardı. Bugüne kadar kullanıldı mı, hayır kullanılmadı. Peki, bugünden sonra - diyelim ki haberleri yoktu, bir anda farkına vardılar- CMK’da bir 310’uncu madde var ve Yargıtay Başsavcısı ilgili daireye gidebilecek. Peki, bu ilgili daire Balyozda onama vermedi mi, evet onama verdi, ne bekliyorsunuz tekrar o zaman? Bundan sonra Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na götüreceksiniz. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun önüne gelmiş olan hüküm, burada, bilinen bütün adil yargılama hakkı ihlal edilerek getirilmiş bir hüküm. Dolayısıyla hazırlanmış pişmiş bir yemek var. Biz yemeği değiştirelim diyoruz. Yemeği tadıp da, beğeniyor musun, beğenmiyor musun diye sormayı emniyetli görmüyoruz.

Yani 310’uncu madde, Yargıtay Başsavcısının işleteceği bir madde. Şu ana kadar işletmedi. İşletse, önce dairesine gidecek, bu daire Balyoz’da onama kararı vermiş olan daire. Baştan sonra haksız bir davada, dijital verilerin sahte olduğu bir davada tutuklama kararı vermiş. Bu daireden, ne değişti de bir bozma bekleyeceksiniz? Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gidecek. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, ya derse ki, eldeki bu veriler ve bu dosya ışığında bir çivi de ben çakıyorum? Dolayısıyla biz en baştan itibaren bu işin adil yargılanmasını istiyoruz. Bu genel olarak yargıya güvensizlik değil. Bu özel görevli mahkeme yargısına güvensizlik. Biz özel görevli mahkemelerden gelmiş hiçbir yemeğin Yargıtay’da tadılmasını istemiyoruz.

- Sizin öneriniz nedir?

Kanun çıkar, bu kanun çıktıktan sonra, isteseler bir hafta on günde çıkar, ardından Yargıtay görev noktasından bir günde bozar, genel mahkemelere gönderir, genel mahkemeler de eline alır, bu kişiler bunca yıldır içeride duruyorlar; bu insanların kaçma tehlikesi, delilleri karartma tehlikesi yok der, aynı gün kararını verir ve tahliye eder isterse.

- Görüşmelerinizde bu formülün işleyeceği inancını dile getirdiler mi?

Bu yeni formülün işleyeceği düşüncesindeler. Peşine düşülmesi, takip edilmesi gerektiğini söylüyorlar. Özel olarak şu mesajı tekrar tekrar verdiler: Evet, yolsuzluk soruşturması sonuna kadar devam etsin ama sakın birileri bizi yolsuzluk soruşturması yapılıyor diye burada unutmaya veya takasa kalkmasın.

- Takvim kısaltılabilir mi?

Genel düzeltmeler yapılabilir: Azami süreyi azaltabilirsiniz. Dolayısıyla yıllarını burada doldurmuş olanlar çıkarlar. Ayrıca katalog suçlar maddesini kaldırdığınız zaman zaten tutuklamaya devam edecek hiçbir sebep de kalmaz.

- Adalet Bakanı ile ne zaman görüşeceksiniz?

Çarşamba günü somut olarak önerimizi götüreceğiz. Artık bunlar çalışma toplantılarına dönüşecek. Zaten ilk çalışma toplantısını Sayın Başbakan, Sayın Adalet Bakanı, ben birlikte yaptık Başbakanlık Çalışma Ofisinde. Ardından Adalet Bakanımızla dönüşte birlikte uçaktaydık, biraz daha yol haritası üzerinde konuştuk. Şu anda Barolar Birliği’nde arkadaşlarımız madde metinlerini somutlaştırıyorlar. Yarın İstanbul Barosu duruşması sebebiyle tekrar Silivride’yim. Öğleden sonra Ankara’da olacağım. Son şekli arkadaşlarımızla konuşacağız, benim elimden çıkacak son şekli, çarşamba öğleden sonra Adalet Bakanı’na ileteceğiz. Onlar kendi bürokratlarıyla çalışacaklar. Ardından da tekrar bir araya geleceğiz. Hızlı bir şekilde yürüyeceğini sanıyorum bu işin.
Meclis Başkanı ile perşembe görüşeceğimizi sanıyorum. Meclis’te grubu olan siyasi parti genel başkanları, yönetimleriyle de sırayla görüşür, bu formülü anlatırız, elbirliğiyle bu işi hep birlikte çözeriz diye düşünüyorum.