13 Şubat 2014 Perşembe

10 Şubat 2014 Pazartesi

EDİTÖRDEN KİTAP TAVSİYESİ

Madde 34. - "Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."

"Türkiye'de, 2013 yılının Haziran ayına girerken ülkenin siyasal tarihi açısından oldukça önemli olaylar yaşandı. Gezi Parkı'ndaki ağaçların sökülmesi ve park alanına alışveriş merkezi yapılmasına karşı başlatılan bu gösteriler, kolluk güçlerinin orantısız müdahalesiyle daha da büyüdü ve dünya çapında takip edilen ve haftalara yayılan gösteriler dizisine neden oldu. Bu gösteriler sırasında trajik şekilde, biri polis, beşi sivil, altı insanımız yaşamını kaybetti. Çok sayıda kişi yaralandı, gözaltına alındı veya tutuklandı. 

Tüm bu yaşananlar sırasında toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına ilişkin yaygın bir tartışma yeniden başlamış oldu. Bu tartışmalar, gerek kolluk güçlerinin gerekse sivillerin bu anayasal hak konusunda fahiş hatalara düştüğünü gösterdi. Elinizdeki çalışma, anılan olayların yaşandığı tarihlerde, yaşanan trajedilere karşı sorumluluk duygusuyla ve kamuoyundaki toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına ilişkin bilgi edinme talebine mütevazı da olsa yanıt üretebilmek için hazırlandı. Nitekim soru ve cevaplar biçimindeki metot, bu hassasiyet dikkate alınarak tercih edildi. Tüketici bir nitelik taşımasa da bu çalışmanın, gerçekten de insan haklarına inanan hak öznelerine, kolluk güçlerine ve yetkililere yardımcı olacağını umuyorum." 


(Önsöz'den)

4 Şubat 2014 Salı

Genç bir avukatın çektikleri!

08.10.2012 tarihinde yazılmış bir köşe yazısı...Ruhat Mengi yazmış.Yazısının başlığı şu:" Genç bir avukatın çektikleri!"  Tesadüfen çıktı karşıma bu yazı... Buyrun okuyun:


"Eğer ülkenizde insanlar haklarını alamıyor, onların hakkı olan şeylere başkaları hak etmedikleri halde kolayca kavuşabiliyorsa, değerler alt üst oluyor ve nereye baksanız bir yanlışla karşılaşıyorsanız bunun üzüntüsüne dayanmak hiç kolay değil. Öyle mektuplar alıyorum ki okudukça ‘keşke süper güçlerim olsaydı ve herşeyi düzeltebilseydim, o gözyaşlarını silebilseydim’ diye düşünüyorum. Ama yok ne yazık ki..

Son olarak gencecik bir (genç kız) avukattan gelen mektup bana bunları hissettirdi. Mektubu aynen sizinle paylaşmak istiyorum. 

“Merhabalar Ruhat Hanım, Beni hatırlarsınız belki. Kayseri’de hukuk okuyordum. Bir süre yazışmıştık ve siz de benim sıkıntılarıma kulak vermiştiniz. Sayenizde bir takım sıkıntılarımı aşmıştım. Gel zaman git zaman aradan yıllar geçti ve ben size yine yazıyorum. Belki bir gazeteci hassasiyeti ile yol gösterirsiniz çünkü yine son çarelerdeyim. Bu sefer daha ağır bir hayat yüküyle. Hatta okuldan sonraki hayat hikayemi anlatayım size, eğer sıkılmazsanız.

Ben Samsun Barosu’na bağlı avukat (...) Daha 1 yıllık idealist, deyim yerindeyse tazecik bir avukatım. Bir HUKUKÇUYUM. Ama büyük ideallerle tercih etmiş olduğum bu meslekten dolayı şu an oldukça mağdurum.
2 yıl önce hukuk fakültesini bitirip stajyer olarak Samsun’da avukat stajına başladığımda hevesim yüksek, çabam inanılmazdı. Aralıksız bir yıl boyunca hem Adliye’de hem avukat yanında fiilen çalıştım. Stajımın bitmesine yakın, bir düşünce kalbimi ve beynimi delip geçmeye başladı, stajdan sonra ne yapacaktım? 

GEÇİM SIKINTISI
Annem babam emekli devlet memuruydu ve elbette geçim sıkıntımız vardı. Serbest avukat olarak çalışabileceğim bir büro açamayacaktım. Bütün hevesim kırılıyordu (...) Neyse staj döneminde herhangi bir yardım alamadığımızdan ailevi durumumuz iyice sıkıştı. Bu arada bir devlet üniversitesinde tezsiz yüksek lisansa başladım. Yaklaşık 4000’e yakın bir parayı da buraya yatırmak zorunda kaldım, Ailem için önemli olan benim eğitimimdi ama çektikleri kredileri ödeyemeyecek konuma gelmiştik. Stajyer de olsa bir avukattım ama adliye stajıma giderken cebimde sadece yol param oluyordu.

KPSS SINAVI
Bütün bunlara rağmen ümitsiz değildim, boşuna okumamıştım hukuk fakültesini. Talih yüzüme gülecekti. Vee iş buldum bir hukuk bürosunda. Maaşı elbette çok gülünçtü ama aileme destek olmak zorundaydım. Tam 6 yıl boyunca çalıştım. Aralıksız, gece 11’lere kadar (kesinlikle abartmıyorum) kaldığım oluyordu büroda.” ( Daha sonra, zaman içinde bu kadar gönüllü çalışmasının patronu olan meslektaşları tarafından istismar edildiğini, bu nedenle işten ayrılarak son maaşı ile bir KPSS dersanesine yazıldığını anlatıyor.)

HASTA ANNEYİ RAHAT ETTİRMEK..
“Hakim-savcı olamazdım, çünkü güçlü bir dayım yoktu. Yazılı aşamayı geçsem bile mülakatta elenirdim muhtemelen. O nedenle ben de kurum avukatlığına yöneldim. Hem mesleğimi icra edecek, hem de garantili bir kapım olacaktı. Ailem ve özellikle annem rahat edecekti. Çünkü annem 12 yıldır MS hastasıydı ve artık hastalığı çok ilerlemişti. (MS: Merkezi sinir sisteminin çökmesi- tedavisi yok.)
6-7 ayda KPSS’ye hazırlandım ve 86 puan aldım. Havalara uçtum, babam puanımı duyunca ağladı, annem tekrar umutlanmaya başladı. 

ÖLMEK İSTEDİM
Taa ki 3 Ekim’e kadar. Birden bir yönetmelik çıktı Bakanlar Kurulu’ndan ve kamu avukatlığında alenen mülakatın yani torpilin önü açıldı. O an inanın, Allah yukarda ölmek istedim, yerin on kat dibine inip bir daha hiç uyanmamak istedim. Günlerdir ağlıyorum.
Artık ne bir işim var, ne de bir vasfım. Elimde kalan son şeyi de alıyorlar; hukukçuluğumu.. Ben milyonlarca kişi ile yarışarak girmiştim Hukuk Fakültesine, binbir zorlukla okudum. Ruhsatımı (yaklaşık 1500 TL’ye alıyoruz onu da) güç bela aldım, masterımı iteleye iteleye yaptım ama şimdi evde oturuyorum. Artık bir GUGUKÇUYUM.
Ve belki de yarın bütün bunlara daha fazla dayanamayacağım... Çünkü yaşayabileceğim bir hayatım ve tutunabileceğim hiçbir umudum kalmadı... Gözyaşları içinde yazdığım bu satırları yaşayan binlerce mağdur meslektaşım var. İnanın hiçbir şeyi abartmadan bütün çıplaklığı ile yazdım size. Yarınlara acı bir notum olarak kalsın. Saygılar, Eski avukat...”

YAZIK BU GENÇLERE!
Okurken benim de gözlerimden yaşlar süzülüyor, siz de aynı şeyleri hissetmediniz mi? Bu gençlere, emeklerine, kısacık ömürleri boyunca yeşerttikleri ümitlerine-hayallerine yazık değil mi? Onlar bu ülkenin geleceği ama nefes almadan çalışsalar ve 86-96 puanlar alsalar bile hakları olan işe kavuşamıyorlar. Hangi köşeye koşsalar bir başka haksızlık çıkıyor karşılarına... Bakın işte bu genç avukatın son ümidi de bir anda çıkarılan yeni bir kararla elinden alınıvermiş. Biliyorlar hepsi “mülakatlarda neler olduğunu-olacağını”..
Peki neden yapılıyor bu, devlet kurumlarına girecek avukatların da “siyaset etkisinde, parti veya siyasetçi tercihleriyle” yapılması için mi? Öyle olduklarında 85-95 puan alamamış olsalar bile girmek kolaylaşıyorsa başarılı olanlara nasıl bir haksızlıktır bu?

Dürüst toplum, dürüst siyaset, dürüst vs vs. diye nasıl da ümitlenmiştik, yazık ki ne yazık!.. Her aileye en az 3-5 çocuk önereceğimize mevcut çocuklara haklarını verebilseydik keşke!


NOT: İsmini vermediğim (ama çalışkan ve başarılı olduğu aldığı puandan, dürüst olduğu yazdıklarından belli) bu genç avukata iş konusunda yardımcı olacak, emeğinin hakkını verecek bir “hukuk bürosu”, bir “kurum” çıkarsa benimle iletişime geçebilirler, e-posta adresini saklıyorum."

3 Şubat 2014 Pazartesi

Ali İsmail Kokmaz davası gergin başladı!

ESKİŞEHİR’de geçtiğimiz 2 Haziran'da Gezi Parkı protestoları sırasında saldırıya uğrayıp 38 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitiren Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü birinci sınıf öğrencisi 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz'ın ölümüyle ilgili olarak 5'i tutuklu 8 sanık güvenlik gerekçesiyle Kayseri'de yargılanmaya başladı.



Davayla ilgili olarak Kayseri’ye çeşitli illerden 40’a yakın otobüs, midibüs, minibüs ve özel araçlarla 5 bine yakın kişi geldi. Eski adliye binasındaki duruşmaya girmek isteyen 300’e yakın avukatla güvenlik görevlileri arasında zaman zaman tartışma yaşandı. Duruşma öncesi avukatlar yaptıkları ortak açıklamada, "Ali’yi aramızdan aldılar. Adaleti hangi deliğe girerse girsin oradan çıkaracağız’’ dedi. Bu arada tutuklu 5 sanık, jandarma tarafından adliye binasına mahkum girişinden alındı.

Kayseri’nin Ankara ve Adana girişindeki Pastırmacılar Parkı arama noktasında durdurulan, davayı izlemeye gelenler kimlik ve GBT sorguları yapıldıktan sonra kente alındı. Duruşmayı izlemek için gelen milletvekilleri, avukatlar ve sivil toplum örgütü yöneticileri duruşmaya gireceklerin onaylanmış listesine bakılarak tek tek eski adliye binasına alındı. Bu sırada listede ismi olmayan avukat ve sivil toplum örgütü yöneticileriyle, adliye kapısında görevli polisler arasında zaman zaman tartışmalar yaşandı. Ali İsmail Korkmaz’ın babası Şahap, annesi Emel, ağabeyi Gürkan Korkmaz ile kız kardeşleri Melika Çakırkaya ve Aylin Taktuk da adliye binasına kimliklerini göstererek girdi. 


YÜZLERİNİ GİZLEDİLER

Kayseri Kapalı Cezaevi'ne önceki gün duruşmayla ilgili nakledilen tutuklu polis memuru Mevlüt Saldoğan, fırın sahibi İsmail Koyuncu ve akrabaları Ramazan Koyuncu, Muhammet Vatanseven, Ebubekir Harlar cezaevi aracıyla eski adliye binasının mahkum girişine kadar getirildi. Jandarmanın adeta etten duvar ördüğü kapıdan 5 tutuklu, yüzlerini ellerindeki dosyalarla, atkılarla kapatarak duruşma salonuna götürüldü. Tutuksuz yargılanan polis memurları Şaban G. Hüseyin E., Yalçın A. da adliyeye, polis kontrolündeki yan kapıdan girdi.

Eskişehir 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, 20 Kasım 2013 tarihinde yapılacak ilk duruşma öncesinde Valiliğe ve Cumhuriyet Başsavcılığına birer yazı göndererek duruşmanın Eskişehir'de yapılmasının güvenlik açısından herhangi bir sakıncasının olup olmadığını sordu. Cumhuriyet Başsavcılığı ile Valilik duruşmanın güvenlik açısından başka ilde yapılması yönünde görüş bildirdi.Bunun üzerine Kayseri 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmesine karar verilen davanın ilk duruşması bu sabah Kayseri’de , yeni adliye binasındaki salonların küçük olması nedeniyle, Valiliğin hemen yanı başındaki eski adliye binasında başladı.

300 AVUKAT ADINA AÇIKLAMA

Etrafı demir barikatlarla çevrilen ve arama noktalarından girilen adliye binası önünde, Eskişehir Barosu başta olmak üzere 300 avukat adına bir basın açıklaması yapıldı. Avukat Ali Özgür tarafından okunan bildiride şöyle denildi:

"Eskişehir’de 2 Haziran Gezi parkı protestoları sırasında uradığı saldırı sonucunda ağır yaralanan ve 38 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitiren üniversite örgencisi Ali İsmail Korkmaz’ın davası, Eskişehir’den kaçırılarak, Kayseri’ye getirildi. Ali İsmail, dosyasının güvenlik nedeniyle Eskişehir’den Kayseri’ye taşıyan Yargıtay 5'inci Hukuk Dairesi, 1993 yılında da Lice’de katledilen Tuggeneral Bahtiyar Aydın dosyasını güvenlik gerekçesiyle Eskişehir’e nakletmişti. Ali İsmail Korkmaz davasının güvenli bir şehir olduğu yıllardır bu tür davalarda uygulanan nakil kararları ile tescil edilmiş olan Eskişehir’den güvenlik gerekçesiyle kaçırılmış olması ve doysa Kayseri’ye nakledilmişken, 24 tanığın Eskişehir’de yapılacak duruşmada dinlenmesine karar verilmiş olması, naklin aslında hukuki bir sebebe dayanmadığının en açık göstergesidir. Güvensiz denilen Eskişehir’de 6 Ocak tarihinde yapılan ve hiçbir güvenlik sorunu yaşamayan talimat duruşmasına 100’dan fazla avukatla katılan bizler, Kayseri duruşmasına bu kez 300 avukatla katılıyoruz. Yolları kesseniz de Ali İsmail’in ailesi, milletvekilleri, uluslararası heyetler, sendika, parti ve demokratik kitle örgütü temsilcileriyle Kayseri’deyiz. Siz haksızlığı büyüttükçe, biz bu davanın daha kalabalık takipçisi olacağız. Ali’yi aramızdan aldılar ama adaleti hangi delikte saklanırsa saklansın çıkaracağız.’’

Öte yandan, davayı izlemek üzere CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, İlhan Cihaner, Şevki Kulkuloğlu, Süheyl Batum, Nurettin Demir M. Ali Edipoğlu, Melda Onur, Mahmut Tanal, Musa Çam, M. Ali Edipoğlu, Refik Eryılmaz, HDP milletvekili Levent Tüzel, MHP milletvekili Mümin İnan, Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan da Kayseri eski adliye binasına geldi. Adliye binası çevresinde 2 TOMA, 1 polis helikopteri ve çeşitli illerden gelen bin 900 polis devriye görevi yaptı. Bu arada çevredeki gençler, "Ali İsmail ölümsüzdür. Katiller hesap verecek’’ sloganları attı.


Oktay ENSARİ- Demet ÖZTÜRK- Mükremin ÖKSÜZGİL-Tahsin GÜNER-Kürşat TERCANLI / KAYSERİ (DHA)