31 Aralık 2014 Çarşamba

MUTLU YILLAR!




2014 yılını geride bırakmamıza saatler kaldı...Geçen bu bir yılın ardından neleri geride bıraktık?Siyasi, sosyal, hukuki ve ekonomik anlamda birçok gelişmeler yaşadık. Özellikle hukuki ve siyasi alanda... Kısaca bir hafızamızı tazeleyelim.

Hafızamıza kazınanlar arasında "gezi parkı" olayları ilk sırada yer alır. "Çapulcu" kelimesinin vücut bulduğu gezi parkı olaylarında tek bir amaç hedefleniyordu :" Yeşili sev, doğayı koru!" Ne acıdır ki bu uğurda can verenlerin sayısı oldukça fazla...Evine ekmek almaya giderken yaralanan ve tam 269 gündür yoğun bakımda kalan Berkin Elvan hayatını kaybetti ve cenazesine on binlerce kişi katıldı.

Sosyal medya sitelerinden "twitter" kapatıldı ve sonra tekrar erişilebilir hale geldi. İfade özgürlüğü ve basın hürriyeti konuları gündemden hiç düşmedi.Hep tartışıldı ama sonuç değişmedi.

Kamuoyunda çok tartışılan ve tepki çeken "Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" onaylandı.

13 Mayısta Soma'da maden ocağında çıkan yangında 301 madenci hayatını kaybetti. Olayda ihmal olduğu araştırma komisyonu raporunda ortaya çıktı.İş güvenliği ve maden sektörüne ilişkin konular gündemde uzunca bir süre tartışıldı.

Danıştay'ın 146. kuruluş yıl dönümü töreninde Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun konuşmasına sinirlenen başbakan toplantıyı terk etti.

Anayasa Mahkemesi, Dink ailesinin, Hrant Dink cinayeti ile ilgili yapmış olduğu başvuruda, "Etkili bir soruşturma yapılmadığı" gerekçesi ile "ihlal" kararı verdi.

10 Ağustosta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Başbakan Erdoğan ilk turda 12. Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu ise Başbakan oldu.

HSYK seçimleri sonucu hükümet kurulda hem 15 olan toplantı yeter sayısına , hem de 12 olan karar yeter sayısına ulaştı.

Atatürk Orman Çiftliği'ne inşa edilen "AKSARAY" maliyeti ve imar izni olmadığı gerekçesi ile "kaçak" olduğu iddiası ile eleştirilere hedef oldu.

Rüşvet ve yolsuzuluk iddiaları çerçevesinde 10'dan fazla olaya yayın yasağı getirildi.

14 Aralıkta düzenlenen bir operasyonla Samanyolu Yayın grubu genel müdürü Hidayet Karaca ve Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı'nın da aralarında bulunduğu 27 kişi gözaltına alındı.

Görüldüğü gibi 2014 yılı oldukça hareketli, dinamik ,siyasi ve hukuki alanlarda çalkantılarla geçmiş.

Hukuki yorum sitesi olarak, daha adaletli bir geleceğin başlangıcı olması temennisi ile hepinize sağlık, mutluluk, başarı, huzur ve aydınlık dolu, adalet dolu nice yıllar dileriz.

Saygı ve sevgi ile,

Hukuki Yorum ekibi.


21 Aralık 2014 Pazar

PINAR SELEK DÖRDÜNCÜ KEZ BERAAT ETTİ




İstanbul 15’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde Fransa’da bulunan Pınar Selek ile Abdülmecit Öztürk katılmadı. Selek’i duruşmada babası Alp Selek ile kız kardeşi Seyda Selek’in de arasında bulunduğu 50’ye yakın avukat temsil etti.
Karar mahkemede alkışlarla karşılanırken bazı izleyicilerin gözyaşlarını tutamadığı görüldü. Salonda bulunanlar, Selek’in aynı zamanda avukatlığını yapan babası Alp Selek ile kız kardeşi Seyda Selek’i de sarılarak tebrik ettiler. Kararı sevinçle karşılayan Alp Selek, “Dosyayı inceleyen mahkeme komplo olduğunu tespit etti” dedi.  Kız kardeşi Seyda Selek de “ 16 yıl boyunca haksız, adaletsiz bir süreç yaşandı. En azından 16 yıl sonra adalet değil ama mağduriyetin bitmesi sevindirici” diye konuştu. 
PINAR SELEK KARAR HAKKINDA KONUŞTU
Mısır Çarşısı davasında yerel mahkemenin beraat kararını değerlendiren Pınar Selek, "Bu karar, Türkiye'de hukuk devleti olduğunu göstermiyor" dedi.
"UMARIM SÜREÇ DEVAM ETMEZ"
Pınar Selek, kararın hemen ardından yaptığı açıklamada, "Bu, Türkiye'de hukuk devleti olduğunu göstermiyor tabii. Şu anda gazeteciler ve birçok insan yargılanıyor" dedi. 16 yıllık yargılama sürecinde, hakkındaki beraat kararı üç kez bozulan Selek, "Umarım savcı itiraz etmez ve 16 yıllık (süreç) tekrar devam etmez." şeklinde konuştu.
"NASIL ÇIĞLIK ATTIĞIMI GÖRDÜNÜZ"
Kararın detayları tam olarak belli olunca konuyla ilgili basın toplantısı düzenleyeceğini ifade eden Selek, yaşadığı sevinci ise "Nasıl çığlık attığımı gördünüz" ifadeleriyle anlattı.  / CİHAN
İLK YARGILAMADA CEZA ALMADI ANCAK HÜKÜM DE KURULMADI
Mısır Çarşısı'nda 1998'de meydana gelen 7 kişinin ölümü 127 kişinin de yaralanması ile sonuçlanan patlamaya ilişkin yapılan ve 8 yıl süren ilk yargılamada mahkeme patlamanın bombadan mı yoksa LPG'den mi kaynaklandığının tam olarak tespit edilemediği gerekçesiyle Pınar Selek hakkında ceza verilmemesine karar vermiş ancak beraat ettiği yönündü hüküm kurmadı. Yargıtay 9'uncu Dairesi, hüküm kurulması gerektiğini belirterek yerel mahkemenin kararını bozdu.
İKİNCİ KEZ YAPILAN YARGILAMADA BERAAT ETTİ
Yargıtay'ın bozma kararın ardından ikinci kez yapılan yargılamada kararını açıklayan mahkeme heyeti, Mısır Çarşı'ndaki patlamanın neden kaynakladığını tespitinin mümkün olmadığını ifade ederek patlamayı gerçekleştirdikleri iddia edilen Pınar Selek ile Abdülmecit Öztürk'ün delil yetersizliğinden beraatlerine karar verdi.
AİHM’E BAŞVURDU
Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi yerel mahkemenin beraat kararını bu kez “ceza verilmesi” yönünde bozdu. Kararın bozulması üzerine Selek’in avukatları Mayıs 2010’da “Adil yargılama yapılmadığı”, “İşkenceye maruz kaldırğı”, “Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesi ihlal edildiği” gerekçesi ile AİHM’sine başvurdu. Olumsuz karar çıkması durumunda yeniden yargılanma hakkı da isteyen Selek, manevi tazminat talebinde de bulundu. Selek’inbaşvurusunu kabul eden AİHM’si gelişmelerin de bildirilmesini istedi.
MAHKEME ÜÇÜNCÜ YARGILAMADA BERAAT KARARINDA DİRENDİ
Yargıtay'ın ikinci kez verdiği bozma kararının ardından üçüncü kez yapılan yargılamada mahkeme heyeti oy birliği ile Sosyolog Pınar Selek ile Abdülmecit Öztürk hakkında verdiği beraat kararında direndi.
DİRENME KARARINDAN VAZGEÇTİ
 22 Kasım 2012'de görülen duruşmada ise mahkeme heyeti ani bir kararla Selek ve Öztürk yönünden verdiği beraat kararında direnmekten usule aykırı olduğu gerekçesi ile vazgeçti. Mahkeme heyeti, Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi'nin Selek'in ağırlaştırılmış müebbet hapsine karar verilmesi istemiyle verdiği bozma kararına uyulmasına karar verdi.
BERAAT KARARINA DİRENEN HEYETİN İKİ ÜYESİ YOK
9 Şubat 2011’de Selek ve Öztürk hakkında verilen beraat kararına direnme kararının altında İstanbul 12’inci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu üye hakimler Mehmet Karababa ve Mehmet Erdoğan’ın imzası vardı.
14 YIL SONRA AĞIRLAŞATIRILMIŞ MÜEBBET
Mahkeme Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu’nun heyete başkanlık yaptığı duruşmadaSelek oy çokluğu ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Daha önce deSelek’in beraati yönünde görüş bildiren mahkeme başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu ise yine beraat etmesi yönünde oy kullandı.
Davanın görüldüğü İstanbul 12’inci Ağır Ceza Mahkemesi, 407 sayfalık gerekçeli kararında Mısır Çarşısı’nda meydana gelen patlamanın gaz birikimi sonucu değil, bir bombanın patlaması sonucu olduğunu belirtti. Kararda, “Bir olayda bombaya ait parçaların bulunmaması olayın bomba olamayacağı anlamına gelmeyeceği gibi bunun neden kaynaklanmış olduğuna dair tespitler yukarıda yapılmıştır. Ayrıca bu olayda belli bir patlama çukurunun olmamasının nedeni patlayıcı maddenin zemin üzerinde zemine temas ederek patlamadığından, yerden belli bir yükseklikte dondurma makinesinin üzerinde patlamasından kaynaklanmaktadır” denildi.
SAVCI YİNE AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET İSTEDİ
Yargıtay 9’uncu Ceza dairesi davayı usul yönünden 3’üncü kez bozdu. Bozmanın ardından 4’üncü kez başlayan yargılamada mahkeme Selek hakkındaki yakalama kararını kaldırdı. Davaya ilişkin görüşünü açıklayan duruşma savcısı Yılmaz Kıstı sosyolog Pınar Selek ile Abdülmecit Öztürk’ün devletin birliğini, ve ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik eylemde bulunmak suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasını istedi.

Kaynakhttp://www.hurriyet.com.tr/gundem/27807515.asp
Pınar Selek Hakkında Detaylı Bilgi İçin Bknz: http://tr.wikipedia.org/wiki/P%C4%B1nar_Selek

6 Aralık 2014 Cumartesi

TÜRK BORÇLAR HUKUKUNDA SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME*


Av.Sinem SAÇKAN

Türk Borçlar Kanununa göre borcun doğumunun üç kaynağı bulunur. Bunlar sözleşmeden doğan borç ilişkileri, haksız fiillerden doğan borç ilişkileri ve sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkileridir. Bu yazıda sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkileri incelenecektir.

Sebepsiz Zenginleşme Kavramı: Sebepsiz zenginleşme haklı bir sebep olmaksızın bir kimsenin malvarlığının bir başkasının malvarlığı aleyhine çoğalması anlamını taşır.[1] Ejder Yılmaz’a göre sebepsiz zenginleşme: “bir kimsenin, haklı bir neden olmaksızın diğer bir kimse zararına kazanımda    (haksız iktisapta) bulunması[2] “anlamını taşır.
Kemal Oğuzman’a göre, sebepsiz zenginleşme yerine haksız iktisap teriminin kullanılması, sebepsiz zenginleşme kavramının haksız fiil kavramı şeklinde algılanmasına yol açabileceğinden ötürü isabetli değildir[3]. Haksız fiil, hukuka aykırılık unsurunu taşır. Oysa ki TBK m.77-82 hükümlerinde düzenlenen borçların doğumu bu şarta tabi değildir. Bu nedenle Kemal Oğuzman’nın yukarıda ki görüşüne katılmaktayız.
Türk hukukunda sebepsiz zenginleşme hükümlerinin düzenlenmiş olmasının amacı, hukuki işlemlerden doğan borçların ve haksız fiil hükümlerinin yetersiz kaldığı durumlarda fazladan ödeme yapmış olan kişinin mağduriyetinin giderilmesini sağlamaktır. Böyle bir hukuki durum pek çok olayda karşımıza çıkabilmektedir. Yanlışlıkla başkasının tarlasını eken çiftçi, kendisine tamir için bırakılmamış bir arabayı tamir eden usta, sebepsiz olarak bir başkasının borcunu ödeyen kişi[4] öncelikle özel hüküm mahiyetindeki TBK. m. 526 vd. düzenlenen “( Gerçek) vekaletsiz iş görme” hükümlerine şartların gerçekleşmesi suretiyle başvurulabilecek; yapılan giderlerin karşılanmaması durumunda ise sebepsiz zenginleşme hükümlerine başvurulabilecektir.
Sebepsiz zenginleşme kurumun denkleştirici adaleti gerçekleştirmek, iadeyi sağlamak, tamamlamak ve düzeltmek gibi işlevleri de bulunmaktadır.

Sebepsiz Zenginleşmenin Koşulları: Sebepsiz zenginleşmenin tanımı dikkate alınırsa, sebepsiz zenginleşmenin unsurlarını aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
-          Zenginleşme,
-          Geçerli bir nedenin bulunmaması,
-          Fakirleşme,
-          Nedensellik bağı.
TBK m.77’ye göre “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda olur.”
Nedensiz zenginleşmede davacının geri alma hakkının, buna karşın davalının geri verme borcunun doğması, bunların mal varlıklarının birbirinin zararına ve yararına olmak üzere karşılıklı yoksullaşma ve zenginleşmelerine bağlıdır ve bunun doğal sonucu olarak da, bu geri alma hak ve borcunun doğum anı, nedensiz yoksulaşma ve zenginleşme olgularının gerçekleştikleri andır.[5]
Örneğin, bir sözleşmeye dayalı olarak bir miktar para ödenmiş veya bir şey verilmişse, sözleşmenin geçersiz kılınması durumunda haksız bir kazanç doğacağından geri verilmesi gerekir. Başka bir misalde, bir kimse bonoda yazılı borcunu alacaklıya vadesinden önce ödemiş olabilir. Buna rağmen banka kendisine ihtarname göndermiş olabilir. Borçlu protesto edilmekten kaçınmak için bankaya borcunu ikinci kez ödemiş ise, fazladan ödenmiş olan bu parayı sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak alacaklıdan geri isteyebilir.[6]

İcra dosyasına yapılan ödeme sonucu borçludan fazla tahsil edilen alacağın iadesi bakımından sebepsiz zenginleşme davası açılabilir. Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 2006/1964E, 2006/3957K, 10.04.2006 tarihli kararında, icra dosyasında fazladan tahsilat edilen miktarın iadesine, sebepsiz zenginleşme davasından önce İİK. m.361’de ele alınan ve icra dairesine başvurmak suretiyle iadenin sağlanabileceğini düzenleyen prosedürün izlenilmesinin zorunlu olmadığını belirtmektedir. Doğrudan sebepsiz zenginleşme davasının açılabileceğinin de mümkün olduğu vurgulanmaktadır.[7]
Belirtilmelidir ki, sebepsiz zenginleşmeden bir borç doğması için ne fakirleşenin ne de zenginleşenin fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Geçerli bir sebebe dayanmaksızın zenginleşme şartlarının gerçekleşmesi yeterlidir.
Sebepsiz zenginleşmenin şartlarının gerçekleşmesi üzerine zenginleşen ile fakirleşen arasında kanun gereği bir borç ilişkisi doğar. Bu borcun konusu malvarlığında oluşan fazlalığı iade etmektir. İade talebi söz konusu borç ilişkisinden doğan nispi bir hakka, bir alacak hakkına dayandığı için ayni hak sahibinin istihkak iddiasından farklı olarak, sadece zenginleşene ve onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir.[8]
Misal olarak, A’ya ait bir menkul malı sebepsiz olarak iktisap eden B, sonradan bu menkul malı C’ye devrederse C kötüniyetli olsa dahi A bu misalde menkul malın iadesini C’den talep edemez. Zira bu hak nispi bir hak olduğundan üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez. Ancak bahsi geçen olayda A, haksız fiil hükümlerine dayanarak C’den tazminat talebinde bulunabilir.
Sebepsiz zenginleşmeye konu teşkil edebilecek olan değerleri geniş anlamda düşünmek gerekir. Genel bir ifade ile edim teşkil edebilecek her şey sebepsiz zenginleşmenin konusunu oluşturabilir. Manevi değer ifade eden bazı şeyler eğer maddi bir nesneye bağlı değilse sebepsiz zenginleşmenin konusuna girmez. Ayni hakların sebepsiz iktisabı, alacak hakları, bir şeyden istifade etmek suretiyle zenginleşme, ekonomik değer ifade eden bir hizmetten yararlanma, fikri haklardan yararlanma sureti ile de sebepsiz zenginleşme gerçekleşmiş olabilir.
Bu zenginleşmede, iktisap edilen şeylerin yanı sıra, bunun sağladığı yararlar, semereler, iktisapla illiyet bağı içindeki her türlü kazançlar iadeye konu olabilecektir.
Sebepsiz zenginleşmenin geçerli olabilmesi için, geçerli bir sebebin bulunmaması gerektiğinden bahsetmiştik. İfa sonucu zenginleşmelerde kazandırmanın sebepsiz sayılabilmesi için “geçersiz” veya “gerçekleşmemiş” ya da “sonradan ortadan kalkan” sebebe dayanan iktisaplar olması gerekir. İfa dışı sebepsiz zenginleşmeler ise, karşı tarafa kazandırmada bulunulduğu bilinerek ve özel bir amaç izlenerek yapılan bir kazandırma söz konusu olmadan başkası aleyhine vuku bulan zenginleşmelerdir. Birinin kendi malı sanarak başkasının malını onarması bu duruma örnektir[9].
Sebepsiz zenginleşmenin şartlarından birisi de fakirleşmedir. Fakirleşme miktarı, sebepsiz zenginleşmede iadeye konu olacaktır. Örneğin A’nın beş bin Türk lirasını sebepsiz iktisap eden B, bu miktarda zenginleşirken, A aynı miktarda fakirleşir. Bu durumda A, beş bin Türk lirasını sebepsiz olarak iktisap eden B’den beş bin Türk lirasının iadesini talep edebilecektir.
Sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir alacak hakkının doğması için, malvarlığı azalan tarafın fakirleşmesi ile diğer tarafın zenginleşmesi arasında bir nedensellik bağının mevcut olması gerekmektedir. Örneğin, A’nın bahçesindeki tahılların rüzgâr çıkması sonucu B’nin bahçesine saçılması sonucunda oluşan zenginlikte bir nedensellik bağı söz konusudur.

Sebepsiz Zenginleşmede İade: TBK. m.79’a göre: “Sebepsiz zenginleşen, zenginleşmenin geri istenmesi sırasında elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği kısmın dışında kalanı geri vermekle yükümlüdür. Zenginleşen, zenginleşmeyi iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmışsa veya elden çıkarırken ileride geri vermek zorunda kalabileceğini hesaba katması gerekiyorsa, zenginleşmenin tamamını geri vermekle yükümlüdür.”
Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi’nin 2006/6649E, 2006/6836K, 01.6.2006 tarihli kararında; nedensiz zenginleşme iddiasının yemin dahil her türlü delil ile ispat edilebileceği belirtilmiştir.[10]
TBK.m. 81’e göre: “Hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şey geri istenemez. Ancak, açılan davada hâkim, bu şeyin Devlete mal edilmesine karar verebilir.” Örnek olarak, para veya bir başka menfaat karşılığı suç işlemeye, kişilik haklarına tecavüz etmeye, cinsel ilişki kurmaya, üçüncü kişiye hukuka veya ahlaka aykırı bir yolla zarar vermeye yönelik sözleşmeler böyledir.
TBK m.82’e göre sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı zamanaşımı süresine tabidir. Bu süre hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren başlayarak iki yılın ve herhalde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zaman aşımına uğrar.
Zenginleşme, zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf, istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcunu ifadan kaçınabilir.
Zorunlu masraflar, şeyin varlığını ve değerini korumak için yapılması gerekli olan harcamalardır.[11]
Faydalı masraflar, şeyin değerini ve verimini arttırmak için yapılan harcamalardır.[12]
Zenginleşen iyiniyetli ise, yaptığı zorunlu ve yararlı giderleri, geri verme isteminde bulunandan isteyebilir. Zenginleşen iyiniyetli değilse, zorunlu giderlerinin ve yararlı giderlerinden sadece geri verme zamanında mevcut olan değer artışının ödenmesini isteyebilir.
Örnek olarak; İyiniyetli B, sebepsiz iktisap ettiği A’ya ait bir ton buğdayın fırında telef olması veya Ü tarafından yakılması üzerine, iade borcundan kurtulacaktır. Ancak, kendisinden beklenebilecek önlemleri alsaydı bu zararın ortaya çıkmayacağı söylenebiliyorsa, B bu iadeyi kusuru ile imkansızlaştırdığı için bu yüzden doğan zararı tazminle sorumlu olmaya devam eder. İade borcunun kapsamını bu tazminat oluşturur.[13]
Zenginleşen, iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın, diğer giderlerinin ödenmesini isteyemez. Ancak, kendisine karşılık önerilmezse, o şey ile birleştirdiği ve zararsızca ayrılması mümkün bulunan eklemeleri m.80’e göre geri vermeden önce ayırıp alabilir.
Zorunlu ve faydalı masraf kapsamının dışında kalan ve zenginleşenin kendi zevkine göre şeyin güzelleşmesi için bazı eklemelerde bulunmak üzere yapmış olduğu harcamalara da lüks masraflar denir[14].
Lüks ( Fuzuli ) masrafları ise gerek iyi niyetli gerekse kötü niyetli iade borçlusu iade alacaklısından isteyemez. Zira lüks masraflar, hiçbir gereği yokken sadece kişisel zevkler için yapılan masrafları kapsar.
Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir.














*Güncel Hukuk Dergisi, Aralık, 2014


[1] Anayurt, Ömer, Hukuka Giriş ve Hukukun Temel Kavramları, 2.Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2001, s.102.
[2] Yılmaz, Ejder, Hukuk Sözlüğü, 3.Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2005, s.594.
[3] Oğuzman, Kemal, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8.Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2010, s. 718.
[4] Örnekler için bknz: Oğuzman, Kemal, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8.Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2010, s. 719.
[5] Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi’nin 2006/6649E, 2006/6836K, 01.6.2006 tarihli kararı.
[6] S.REİSOĞLU, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Beta Yay. İstanbul, 1993, s.207, dn.8; Ö.ANAYURT, s.111.
[8] Oğuzman, Kemal, a.g.e., s.723.
[9] Oğuzman, Kemal, a.g.e., s.732.
[10] Bknz: http://www.ictihatlar.net/sebepsiz-zenginlesme.html, erişim tarihi: 09.08.2014.
[11] Akıntürk, Turgut, Borçlar Hukuku, 17. Baskı, Beta Basım, İstanbul, 2011, s.109.
[12] Akıntürk, Turgut, a.g.e., s.109.
[13] Örnek için bknz: Oğuzman, Kemal, a.g.e., s.787.
[14] Akıntürk, Turgut, a.g.e., s.109.