19 Kasım 2016 Cumartesi

ÇOCUKLAR ÜLKEMİZİN GELECEĞİ/İSTİKBALİDİR;GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM!


AV.SİNEM SAÇKAN

“Vatanı korumak, çocukları korumakla başlar. Çocukları, her türlü ihmal ve istismardan korumalıdır.” Mustafa Kemal ATATÜRK

çocuklar ile ilgili görsel sonucu

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunulan Kanun Tasarısının Geçici 1. Maddesine tartışma konusunu teşkil eden fıkranın eklenmesi arz ve teklif edilmiştir. İş bu fıkra hükmü gereğince;

“ (2) Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın 16/11/2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi durumunda, Ceza Muhakemesi Kanunun 231 inci maddesindeki koşullara bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir. Zamanaşımı süresi içinde evliliğin, failin kusuruyla sona ermesi halinde fail hakkındaki hüküm açıklanır veya cezanın infazına devam olunur. Bu fıkra uyarınca fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi durumunda, suça azmettiren veya işlenişine yardım edenler hakkında kamu davasının düşmesine veya infazın ortadan kaldırılmasına karar verilir.”

Yukarıda anılan fıkra teklifinin gerekçesi ise şu şekildedir: “ Cebir, Tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın işlenen cinsel istismar suçunda, mağdur ile failin evlenmesi durumunda fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine imkan veren düzenleme yapılmaktadır.”

“Hukuk nasıl bitirilir?” sorusunun adeta cevabı niteliğinde olan işbu fıkra hükmünü bir hukukçu olarak yadırgıyor ve asla saygı duymuyorum. Benim bildiğim cezaların caydırıcı olması gerekir, özendirici nitelikte olması değil…

Tasarının gerekçesiz olması bir tarafa Türkiye’nin taraf olduğu kadın ve çocuk haklarına ilişkin uluslar arası sözleşmelere aykırı mahiyetinin de bulunduğu göz ardı edilmemelidir. Uluslar arası hukuk hiçe sayılarak çocuk istismarının insanlık suçu olduğu tüm dünyada kabul görmüşken çocuk istismarını adeta meşrulaştıran bu madde derhal iptal edilmelidir. 18 yaşının altında olan herkes çocuktur. Kaldı ki, yetişkin veya çocuk olması fark etmeksizin her kime karşı bu eylem yapılacak olursa olsun tecavüz bir suçtur. Bu suç hem çocukta hem de yetişkinde sosyolojik, psikolojik, tramvatik ve geri dönüşü olmayan birçok olumsuzluklara yol açmaktadır. Bu sebeple cinsel istismar suçunu işleyen sanığa kanımca en ağır cezanın verilmesi ve mevcut yasalarında buna göre düzenlenmesi gerekmektedir. Cezalar ne kadar caydırıcı olursa suç işleme oranı o derece azalır.

Üzülerek belirtmeliyim ki, Türkiye dünyada çocuk istismarı sıralamasında üçüncü sırada yer almaktadır. Sadece geçtiğimiz yıl Türkiye genelinde 18 bin çocuğun cinsel istismara uğradığı belirtiliyor. Son 10 yılda ise cinsel istismara uğrayan çocuk sayısı ise 250 bin civarındadır. Cinsel istismarı sorgulayan lokal çalışmalara göre üniversiteye giden öğrencilerin %10’u ile %44’ünün çocukken cinsel istismara maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Gelen vakalara göre bunların %60’ı kız %40’ı erkektir.


Çocuklara henüz küçük yaşta ağır bedeller ödetilmemelidir. Cinsel İstismarın rızası olmaz/ olmamalıdır. Onlar, ülkemizin geleceğidir. Geleceğimizi sağlam temeller üzerinde inşa etmemiz gerekir. Ülkemizin huzur, refah ve istikrarı için çocuklarımıza tehlike teşkil edebilecek her türlü eylemin bertaraf edilmesi her Türk vatandaşının borcudur. Geleceğimize lütfen sahip çıkalım. 

19 Ağustos 2016 Cuma

AKAN GÖZYAŞI VE YİTİRİLEN İNSANLIK…


Av. Sinem SAÇKAN


Bu satırları yazarken insanlığımdan büyük utanç duyarak yazıyorum. Vakit ayırıp okuyacağınız bu yazı akademik bir yazı değil bu tür beklentisi olanlar şimdiden okumayı bırakabilirler. İnsanlığın nerden nereye doğru gittiği/yol aldığı noktasında bir takım yaşanılan somut olgulara vurgu yaparak içimi dökme niyetindeyim sadece.

Son zamanlarda adeta dünyayı yaşanamaz hale getirebilmek için elimizden geleni fazlasıyla yapıyoruz. Bir takım ideolojiler uğruna, gözü dönmüş, hırsı vicdanını köreltmiş, yaptığı eylemin sahte yüceliğine kendini inandırmış insanların (!) üzerimizde bırakmış olduğu yük çok ağır…

Bir canlının en temel hakkı yaşama hakkıdır. Bu hakkın üstünde olan başkaca bir hak yoktur. En temel hak dediğimiz yaşama hakkı ulusal ve uluslararası yasalarla güvence altına alınmıştır. O zaman aslolan bireyin can güvenliğini maksimize etmektir. Bu yasaları elbette bizler kendimiz koyuyoruz ve yasalaştırıyoruz. Buraya kadar sorun yok. Ancak kendi koyduğumuz kuralları kendimiz ihlal etmiyor muyuz? Göz göre göre yaşanılan insanlık suçlarına tüm dünya sessiz kalmıyor mu? Haber ajanslarında gözü yaşlı yüzü gözü kan içinde olup kahreden bakışlarıyla akan kanını masumca silmeye çalışan çocuğun görüntüsüyle üzülüp ağlamıyor muyuz? Çok çok acı… Yazarken kelimelerin yetersiz kaldığını düşünsem de tüm samimiyetimle yazıyorum: İnsan olarak çok utandım… Belki de o görüntüleri izleyip elimden bir şey gelmediği için… Defalarca kez izledim o küçük kızın yürek yakan görüntülerini. O görüntüler inanın sadece gördüklerimizden ibaret değildi. İzlediğimiz o görüntüler soykırımın ne kadar acımasız olduğunu da gözler önüne seriyordu.

En zor olanı da yaşanılan bu acı gerçekleri görüp sessiz kalmak ve bir şey yapamamak… Siz, hayat her şeye rağmen güzel ve yaşanmaya değer diye bombalı saldırıya maruz kalan çocuğa bunu anlatsanız ne faydası olur? Ufak yaşta savaşın kanlı yüzüyle tanışmış, psikoljisi yerle yeksan olmuş bu çocuğa dünyaları verseniz karşılık alamazsınız. Fotoğraftaki bakışlar bu tezi ne yazık ki doğrulamaktadır.

Aradan az bir zaman geçer belki her şey unutulur, hafızalardan silinir bu görüntüler. Ama o çocuk yaşanılan bu tramvayı asla unutamaz. Evet, onun için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır ve insanlık içinde…

Bu ayıp, bu utanç hepimizin…

Bizler kendimizi sorgulayıp özeleştirimizi yapmadığımız ve düzelmediğimiz takdirde nice masum küçük çocuklar katledilecek ve bizler yine yaşanılan bu tür acıları izlemekle yetineceğiz.

Tüm bu yaşanılanlardan habersiz olarak şaşkın ve mağrur bakışlarıyla dünyaya küsmüş olan Ümran Dakneş’e tüm insanlık adına özür diliyorum…

Henüz 5 yaşındayken bu utancı ona yaşattığımız için!