24 Ocak 2021 Pazar

MİLLETLERARASI TAHKİMDE HAKEMİN REDDİ

 YAZAR: AVUKAT SİNEM SAÇKAN


ÖZET

Uluslararası tahkim, uluslararası kamu hukuku özelinde devletlerarasındaki uyuşmazlıkların barışçıl ve yargısal çözüm yollarından biridir. Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olan milletlerarası tahkim yargılamasında hakemler, taraflardan bağımsız ve yargılama sürecinde de tarafsız olarak görevlerini ifa etmekle yükümlüdürler. Tarafsızlık ve bağımsızlık yükümlülüklerinin ihlali durumunda hakemin reddi sebebi ortaya çıkmaktadır. Ayrıca hakemin taraflarca kararlaştırılan niteliklere sahip olmaması, tarafların ret sebeplerini kendilerinin belirlemiş olması da hakemin reddi nedenleri arasındadır. Hakemlerin belli bir davaya bakmalarına engel teşkil eden nedenlerin var olması halinde de kendiliğinden çekilmeleri gerekir. Bu kapsamda hakemler tahkim yargılaması sürecinde taraflarla ilgili tarafsızlıkları ve bağımsızlıkları hakkında şüphe oluşturulabilecek hallerin varlığı halinde bunları yargılamanın başında taraflara bildirmekle yükümlüdür.

Esasen devletlerarası tahkime yönelik kurallar incelendiğinde hakemlerin bağımsızlığı, tarafsızlığı ayrıca uluslar arası hukuk kapsamında yeterliliği olan kişilerden olması haricinde ayrıntılı bir düzenleme bulunamamaktadır. Dolayısıyla somut olarak hangi hallerde hakemin reddedilebileceği hususu bu düzenlemelerde yer almamıştır. Bu nedenle hakemin reddine ilişkin bir talebin varlığı halinde her bir olayın özellikleri dikkate alınarak karar verilmesi gerekecektir.

“Milletlerarası Tahkimde Hakemin Reddi” adlı iş bu çalışmamızda öncelikle milletlerarası tahkimde hakemin reddi nedenleri, hakemin reddine ilişkin milletlerarası tahkimde yasal mevzuatı ve ayrıca hakemin reddi usulü ile hakemin reddi konusunda örnek davalar hakkında bilgi verilmiştir.

1.      GİRİŞ

4686 Sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 7/C maddesi hakemlerin hangi şartlarda reddedilebileceğini düzenlemiştir. İş bu yasal düzenlemeye göre hakemin taraflarca kararlaştırılan niteliklere sahip olmaması, tarafların ret sebeplerini kendilerinin belirlemiş olması, hakemlerin bağımsız ve tarafsızlıklarından şüphe duyulacak hallerin varlığı hakemin reddi nedenleri olarak hüküm altına alınmıştır.[1]

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 417. maddesine göre ise ulusal (iç) tahkim kapsamında hakemin reddi halleri detaylıca düzenlenmiştir. Bu maddeye göre kendisine hakemlik teklif edilen kimse, görevi kabul etmeden önce tarafsızlık ve bağımsızlığından şüphe edilmeyi haklı gösteren sebeplerin varlığını bildirmek zorundadır. Tarafların önceden bilgilendirilmemesi durumunda hakem, daha sonra ortaya çıkan durumları gecikmeksizin taraflara bildirmekle yükümlüdür. Hakem, taraflarca kararlaştırılan niteliklere sahip olmadığı, taraflarca kararlaştırılmış olan red sebebinin mevcut bulunduğu ayrıca bağımsızlık ve tarafsızlığından şüphe edilmeyi haklı gösteren durumların varlığı halinde reddedilebilir.[2]

Burada belirtmek gerekir ki, Milletlerarası Tahkim Kanunu ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ilgili hakemin reddi düzenlenmesine bakıldığında hakemin reddi nedenlerinin benzerlik taşıdığını söylemek mümkündür. Ancak çalışmamızın konusu “Milletlerarası Tahkim Hukukunda Hakemin Reddi” olduğundan çalışmamız sadece bu kapsamda sınırlandırılmıştır.

2.      MİLETLERARASI TAHKİM HUKUKUNDA HAKEMİN REDDİ NEDENLERİ

Mahkemelerce çözümlenen uyuşmazlıklarda hakimlerin reddi mümkün olduğu gibi, tahkimde de hakemin reddi bazı özel hallerde mümkündür. Bununla birlikte tahkimin taraf iradelerine dayanan hakemlerin taraflarca seçilmesi yönü ile tahkimin bir yargı faaliyeti olması arasında bir denge kurulması gerekir.[3] 4686 Sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 7/C maddesine bakıldığında hakemlerin hangi durumlarda reddedilebileceği konusunda kanun başlıca üç ret sebebi saymıştır.

Bunlardan ilki, hakemin tarafların kararlaştırmış olduğu niteliklere sahip olmaması halidir. Örneğin, tahkim anlaşmasında uyuşmazlığın hukukçu bir hakem tarafından çözümleneceğinin belirlenmiş olmasına karşın uyuşmazlığı çözecek olan hakemin hukukçu olmaması durumunda hakem reddedilebilecektir.

Benzer şekilde hakemin belirli bir lisanı bilmesinin kıstas olarak getirilmesi ihtimalinde de, hakemin bahsi geçen lisanı bilmemesi durumunda yine hakem reddedilebilecektir.

Hakemin reddedilebileceği ikinci durum, tarafların ret nedenlerini belirlemiş olmaları halidir. Taraflar hakemin ret sebeplerini kendileri de belirleyebilirler. Bu durumda tarafların hakemin ret sebebini oluşturan halin gerçekleşmesi karşısında taraflar hakemin reddini isteyebileceklerdir. Örneğin, taraflar hakemin aynı taraflar arasında başlayacak olan başka bir tahkim yargılamasında görev almasının hakemin reddi sebebini oluşturduğunu kararlaştırabilirler. Hakem bu duruma rağmen daha sonra açılan davada hakemlik görevini kabul etmişse taraflar ilk dava da hakemin reddini isteyebilir.

Hakemin reddedilebileceği üçüncü durum ise uyuşmazlığı çözecek olan hakemlerin tarafsız ve bağımsız olmaları gerekliliğidir. Bu nedenledir ki, hakemlerden herhangi birisinin taraflardan biri ile bir irtibatının veya menfaatinin olması, bu durumlarında hakemlerin tarafsızlığı üzerinde olumsuz bir etki yapma olasılığının bulunması hakemin reddi için bir sebep oluşturacaktır. Örneğin, hakemin taraflardan birinin avukatı olması veya danışmanlık yapmış olması hakemin tarafsızlığını etkisiz hale getirecek ve hakemin reddi için bir sebep oluşturacaktır. [4] Aslında bu şekilde düzenleme olmasa dahi genel kural olan dürüstlük kuralları çerçevesinde bu reddin yapılması gerekir. [5]

Hakemin tarafla olan bir ilişkisini açıklamaması tek başına ret sebebi değildir. Önemli olan bu ilişkinin niteliğidir. Bununla birlikte bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeme hakemin reddi talebi olarak değerlendirilirken hakem aleyhine de önemli bir delil teşkil eder. Hakemin bildiriminde tarafla olan bağını açıklaması koşuluyla karşı taraf o hakemin seçilmesine itiraz etmemekte serbesttir. Bağımsızlık tarafların çıkarına hizmet eden bir ilkedir. Bu nedenle taraf bu hakkından vazgeçebilir.[6]

Bazı durumlarda hakemin seçilmesi veya atanması halinde ortaya çıkan birtakım durumların varlığı halinde hakemin göreve devam etmesi mümkün olmayabilir. Hakemin yargıç olarak atanmış olması, hapse girmesi gibi hallerde hakem görevini yapan bu kişinin fiili olarak hakemlik görevini devam ettirmesi mümkün değildir. Belirtmek gerekir ki bazen de hakemin reddine sebep olan hal ve şartların varlığı ileriki aşamalarda öğrenilebilir. Örneğin, hakemin tarafsızlık ve bağımsızlık beyanıyla ilgili durumları beyan etmemesi veya tarafsızlığına engel olan durumun sonradan ortaya çıkması durumda ileriki aşamalarda da ret talebinde bulunulabilir.

Yargıçların, belirli bir davaya bakmalarına engel olabilecek türden durumların oluşması halinde ise kendiliğinden çekilmeleri gerekir. Kural olarak uluslararası yargıçları gerekçesiz azletmek mümkün değildir.

Ancak uluslararası mahkemelerin statüleri, bir yargıcın gerekli koşulları karşılayamadığı durumlarda, azledilebileceklerini düzenlemişlerdir.

Örneğin; UAD üyeleri, öteki üyeler tarafından istenen koşulları artık taşımadıklarına oybirliği ile karar verilmedikçe, görevden alınamazlar. [7]

3.      MİLLETLERARASI TAHKİM HUKUKUNDA HAKEMİN REDDİNİN ADİL YARGILANMA HAKKIYLA İLİŞKİSİ

Adil yargılanma hakkı, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan, 4 Kasım 1950’de imzaya açılarak 1953’te yürürlüğe giren AİHS’in 6. maddesinde düzenlenmiştir. AİHS’in 6. maddesinin 1.fıkrasına göre; “ Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içerisinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar aleni olarak verilir.

Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde ve yahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.”

Adil yargılanma hakkı genel olarak dört unsuru ihtiva etmektedir.  Bu unsurlar kanuni, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, makul süre içinde, aleni surette ve hakkaniyete uygun olarak yargılanmadır. [8]

AİHS’in 6(1) maddesinin tahkim yargılamasında doğrudan uygulanabilir olup olmadığı konusunda doktrinde, mahkeme kararlarında ve AİHM kararlarında iki farklı görüş bulunmaktadır. Birinci görüşe göre, bu madde tahkim yargılamasında doğrudan uygulanmaz.[9] Bunun için üç farklı sebep ileri sürülmektedir. Öncelikle, tarafların tahkim sözleşmesi yapmakla, yani ortaya çıkacak uyuşmazlıkların devlet mahkemelerinde çözülmeyeceğini kararlaştırmakla AİHS’in 6(1) maddesindeki haklarından, dolayısıyla iddia ve savunma haklarından da feragat etmiş olacakları düşünülmektedir. AİHM’in Deweer v. Belçika kararı bu yöndedir.[10] Ayrıca, tahkim yargılamasında karar verecek olan hakem heyetinin AİHS’in 6(1) maddesi anlamında kanunla kurulmuş bir mahkeme olmadığı ifade edilmektedir.

Son olarak, AİHS’in sadece devletleri, dolayısıyla devlet mahkemelerini bağlayacağı, bu nedenle hakemlerin tahkim yargılamasını bu maddeye göre yürütme yükümlülüklerinin olmadığı belirtilmektedir.

İkinci görüşe göre ise, AİHS’in 6(1) maddesi tahkim yargılamasında doğrudan uygulanabilmelidir. [11] Zira tahkim sözleşmesi yapmakla taraflar sadece kanunla kurulmuş bir mahkeme tarafından ve aleni surette yargılanma haklarından feragat ederler. Tahkim sözleşmesi yapılmasıyla bu iki unsurdan feragat edilmesi adil yargılanma hakkının diğer unsurlarından da feragat edildiği anlamına gelmez. Tarafların AİHS’in 6(1) maddesindeki diğer haklarından feragat etmeleri için ayrıca açık veya zımni bir feragat gerekir, tahkim sözleşmesinin yapılması bu haklardan feragat edilmesi için yeterli değildir. AİHM kararlarında da kısmi feragatten bahsedilmektedir. Bu görüşe göre, madde 6(1) ‘de yer alan kanunla kurulmuş bir mahkeme ifadesi de sadece klasik anlamdaki mahkemeleri kasteder şekilde anlaşılmamalıdır. Ayrıca, eğer madde 6(1)’deki haklar bir devletin kamu düzenine ait kabul ediliyorsa ve hakem kararının tenfizi veya iptali davasında devlet mahkemeleri AİHS’i uygulamak zorundaysa hakemlerde uygulamalıdır.

AİHS’in 6(1) maddesinin tahkim yargılamasında doğrudan uygulanabilir olması halinde, devletlerin tahkimi buna uygun olarak organize etme yükümlülüğü doğacaktır ve bu yükümlülüğe uygun hareket etmeyen devlete karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava açılabilecektir. AİHS’in 6(1) maddesinin tahkim yargılamasında doğrudan uygulanabilirliği konusunda AİHM henüz açık bir karar vermemiştir. İsviçre ve Fransa Mahkemeleri de, feragat sebebiyle AİHS’in 6(1) maddesinin tahkimde uygulanamayacağını belirtmekle birlikte hakem heyetinin adil yargılanmanın temel prensiplerine uygun davranması gerektiğini ifade etmiştir.

AİHS’in 6(1) maddesinin hakemlerce doğrudan uygulanması tahkim yargılamasına zarar vermez. Hatta, dünyanın farklı yerlerinde ve farklı kültürlerden gelen hakemler tarafından yürütülen tahkim yargılamalarının iddia ve savunma hakkının gereklilikleri konusunda uyumlaştırılmasını sağlayabilir. [12] Sonuç olarak, hakemin tarafsız ve bağımsız olması tahkim yargılamasının adil bir şekilde yürütülmesinin ve kamu düzeninin ihlal edilmemesinin bir ön koşulu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ezcümle tarafların özel bir yargılama sistemine müracaatları onları temel bir insan hakkı olan adil yargılama hakkından yoksun bırakmaz.

4.      MİLLETLERARASI TAHKİM HUKUKUNDA HAKEMİN REDDİ İLE İLGİLİ YASAL MEVZUAT DÜZENLEMELERİ

MTK’ya göre hakem, “ taraflarca kararlaştırılan niteliklere sahip olmadığı, taraflarca kararlaştırılan tahkim usulünde öngörülen bir ret sebebi mevcut bulunduğu, tarafsızlığından şüphe etmeyi haklı gösteren hal ve şartlar gerçekleştiği takdirde” reddedilebilecektir. (md.7/C).

UNCITRAL Model Kanununda da, aynı sebeplerle hakemlerin reddedilebileceği hususu belirtilmektedir. UNCITRAL Model Kanunun 12. maddesine göre, “ Hal ve şartlar, herhangi bir hakemin yansızlığı veya bağımsızlığı hakkında haklı şüphelerin varlığını ortaya koyarsa, hakem reddedilebilir. Bir taraf, kendisi tarafından atanmış bir hakemi, ancak atamanın yapılmasından sonra farkına vardığı nedenden dolayı reddedebilir. Bir hakemin görevini yerine getiremediği veya görevlerini yerine getirme bakımından hukuken ya da fiilen bir imkansızlığın ortaya çıktığı durumlarda 13. maddede öngörülen hakemin reddine ilişkin usul uygulanır.”

ICC Tahkim Kurallarına göre “bağımsız ve tarafsız” olmadığı gerekçesiyle hakemin reddi istenebilmekte, Divan da bu talebi yerinde görürse reddi istenen hakemi değiştirebilmektedir  ( md.11/1 ve md.12/1).

Aynı şekilde, UNCITRAL kuralları doğrultusunda da, tarafsız ya da bağımsız olmadığı nedeniyle hakeme itiraz edilebilmektedir (md.10 ve md.12).

Ayrıca, Milletlerarası Tahkimde menfaat çatışmasına ilişkin IBA kılavuz ilkeleri IBA Konseyi’nin 23 Ekim 2014 Perşembe günü aldığı kararla kabul edilmiştir. Milletlerarası tahkimde menfaat çatışmasına ilişkin kılavuz ilkeler yayınlandığı 2004 yılından itibaren milletler arası tahkim camiasında büyük kabul görmüştür.

Hakemler, muhtemel görevlendirmeler ve ifşa etme yükümlülükleri hakkında karar verirken kılavuz ilkeleri yaygın biçimde kullanmaktadırlar. Benzer biçimde, taraflar ve taraf temsilcileri, hakemlerin tarafsızlık ve bağımsızlığını değerlendirirken, sıkça kılavuz ilkeleri dikkate almakta; tahkim kurumları ve mahkemeler de hakemin reddi hakkında karar verirken kılavuz ilkelere başvurmaktadır.  Bahsi geçen kılavuza göre bir hakemin bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla alakalı makul şüphelerin sübjektif olarak değil objektif olarak belirlenmesi gerekir. Ancak bu durumda hakemin reddi talebi ciddi olarak değerlendirilir. [13]

Bununla birlikte, 1987 yılında IBA uluslararası hakemler için etik kurallarını yayınlamıştır. Bu kurallar, kılavuz ilkelerden daha fazla konuyu almakta kılavuz ilkelerde yer almayan konularda yürürlükte kalmaktadır.

Gerçektende bugün uluslar arası tahkimde etik kurallara ihtiyaç duyulmasının sebebi, uluslar arası tahkim camiasının gittikçe daha geniş ve farklı yasal sistemlerden, kültürlerden gelen yeni üyelere/uygulamacılara erişebilir hale gelmesi bunun sonucunda mesleki davranış hakkında geleneksel olarak kabul görmüş varsayımların değerini yitirmiş olmasıdır. [14]

Genel itibariyle özetle, uluslar arası tahkimin hakemlerin reddi ile ilgili kabul etmiş olduğu temel prensipler, MTK tarafından da aynen benimsenmiştir.[15]

5.      MİLLETLERARASI TAHKİM HUKUKUNDA HAKEMİN REDDİ USULÜ

4686 Sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 7/D maddesi hakemlerin reddi usulünü düzenlemiştir. İlgili madde gereğince taraflar hakemin reddi usulünü serbestçe kararlaştırabilirler. Ancak genel itibariyle tarafların böyle bir düzenleme yapmadıkları ve hakemlerin reddinin tahkime uygulanan hukukta gösterilen sistem uyarınca yapıldığı görülmektedir.[16]

Kurumsal tahkimde genel olarak kabul edilen usul uyarınca hakemlerin tarafsız ve bağımsız olmadıklarını düşünen taraflar bu durumu beraberinde delillerini de sunarak yazılı şekilde tahkim kurumuna bildireceklerdir.

Tahkim kurumu başvuru üzerine diğer tarafı ve hakemleri bu durumdan haberdar edecektir. Uyuşmazlığın diğer tarafı bu iddiayı kabul etmezse veya hakem istifa etmezse, bu konudaki kararı tahkim kurumu veya onun belirlediği başka bir otorite verecektir.

Hakemi reddetmek isteyen taraf, hakemin veya hakem kurulunun seçiminden ya da hakemin reddi isteminde bulunabileceği bir durumun ortaya çıktığını öğrendiği tarihten itibaren otuz gün içinde ret isteminde bulunabilir ve bu istemini karşı tarafa yazılı olarak bildirir.

Hakem kurulundan bir veya birden çok hakemin reddini isteyen taraf, ret istemini ve gerekçesini hakem kuruluna bildirir. Ret isteminin kabul edilmediğini öğrenen taraf, bu tarihten itibaren karara karşı otuz gün içerisinde asliye hukuk mahkemesine başvurarak bu kararın kaldırılmasını ve hakem veya hakemlerin reddine karar verilmesini isteyebilir.

Seçilen hakemin veya hakem kurulunun tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakemin reddi için ancak asliye hukuk mahkemesine başvurulabilir. Asliye hukuk mahkemesinin vereceği karar kesindir.

Seçilen hakemin veya hakem kurulunun tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakemin reddine asliye hukuk mahkemesince karar verilmesi halinde tahkim sona erer. Ancak tahkim anlaşmasında hakem veya hakemlerin isimleri belirlenmemişse yeniden hakem seçimi yoluna gidilir.[17]

Hakemin görevinden çekilmesi veya diğer tarafın hakemin yetkisinin sona ermesine muvafakat etmesi, hakemin ret sebeplerinin varlığının kabulü anlamına gelmez.

 Hakemlerin reddi talebi üzerine tahkim yargılamasının devam edip etmeyeceği konusu tahkime uygulanacak hukuk veya kurallarda düzenlenmiştir. Bu çerçevede birçok devlet UNCITRAL Model Kanun’un 13/3. maddesini örnek alarak ret prosedürü işlese bile hakemlerin yargılamaya devam edip karar alabileceğini düzenlemiştir.

Milletlerarası tahkim kanunlarının ve tahkim kurallarının birçoğu hakemlerin reddinin talep edilebileceği süreye bir sınırlama getirmiştir. Bu süre genel olarak hakemi reddetmek isteyen tarafın söz konusu ret sebebini öğrendiği tarihten itibaren 15 gün olarak düzenlenmiştir. (UNCITRAL Model Kanunu m. 13/2, Amerikan Tahkim Birliği Kuralları m.8/1). Milletlerarası Tahkim Divanı ise bu süreyi 30 gün olarak belirlemiştir.

Hakemlerin tarafsızlığına ve bağımsızlığına ilişkin düzenlemeler kurum seçiminde tarafların göz önünde bulundurması gereken konulardan birisidir. ICC Tahkim kurallarının hakemin reddini düzenleyen 14. maddesine göre hakemin tarafsız ve bağımsız olmadığını iddia eden tarafın bu iddiasının dayanağı olan hal ve sebepleri içeren yazılı bir beyanla Sekretarya’ya başvurması gerekmektedir.[18] Bu talebin ileri sürülebilmesi için 30 günlük süre sınırlaması getirilmiştir.

Bu süre hakem seçimine ilişkin kararın ilgili tarafa ulaşılmasından itibaren ya da redde neden olan hal ve sebeplerin sonradan öğrenilmesi halinde bunların öğrenildiği tarihten itibaren başlamaktadır.[19] Sekretarya ret talebi konusunda reddedilen hakemin ve diğer taraf ya da tarafların ve hakem heyetinin yazılı görüşlerini aldıktan sonra ICC Divanı bu talebin kabul edilebilirliğini inceler. Kabul edilebilir görmesi durumundaysa esastan inceleyerek kararını taraflara ve hakemlere iletir.[20]

Londra Uluslararası Tahkim Divanı (LCIA) Tahkim Kuralları’nın 10.maddesine göre hakemin tarafsızlığı ve bağımsızlığı konusunda haklı şüphe oluşturan şartların bulunması halinde reddeden tarafın yazılı başvurusu üzerine LCIA Divanı hakemin görevine son verebilir.[21] Hakemi reddetmek isteyen taraf heyetin oluşmasından itibaren 14 gün içinde veya redde neden olan durumun sonradan öğrenilmesi halinde bu durumu öğrenmesinden itibaren 14 gün içinde ret gerekçelerini de içeren dilekçeyi LCIA Divanı’na, diğer tarafa ve hakem heyetine iletmelidir.

Ayrıca LCIA düzenlemesine göre bir taraf kendi seçtiği ya da seçilmesine katkıda bulunduğu hakemi ancak hakemin atanmasından sonra öğrendiği bir sebebe dayanarak reddedebilir.[22] LCIA Divanı diğer tarafa ve reddedilen hakeme ret dilekçesi hakkında görüşlerini iletme imkanı verir.

Divan hakemin reddi talebini değerlendirirken reddeden taraftan, reddedilen hakemden ve heyetin diğer üyelerinden her zaman ek bilgi ve belge isteyebilir.[23]

Dilekçenin verilmesinden itibaren 14 gün içinde taraflar ret konusunda anlaşırlarsa Divan gerekçe göstermeden hakemin görevine son verir.[24] Taraflar bu süre içinde anlaşamazlar ya da hakem bu süre içinde istifa etmezse LCIA Divanı ret hakkında karar verir. Ret talebini kabul etmesi durumunda karar yazılı ve gerekçeli olmalıdır. Kararın bir kopyası taraflara, reddedilen hakeme ve heyetin diğer üyelerine iletilir.[25]

ICSID Tahkim Kuralları m.9’da hakemi reddetmek isteyen tarafın gecikmeksizin ve herhalde tahkim süreci bitmeden ret nedenlerini içeren bir dilekçeyle ICSID Genel Sekreteri’ne başvurması gerektiği belirtilmiştir.[26] Genel Sekreter ret gerekçesini ret talebi hakkında karar verecek olan hakem heyetinin diğer üyelerine, eğer tek hakem ya da heyetin çoğunluğu reddedilmişse ICSID İdari Konseyi’nin başkanına iletir. Tahkim yargılamasının diğer tarafını da ret talebinden haberdar eder.[27] Reddedilen hakem heyete ya da reddedilen hakemin tek hakem olması durumunda İdari Konsey’in başkanına gecikmeksizin kendisine yönelik ret talebi hakkında açıklamalarda bulunur.[28] Heyetin diğer üyeleri ret talebi hakkında reddedilen hakem olmadan gecikmeksizin karar verirler. Ret talebini kabul edip etmemekte uzlaşamazlarsa talep hakkında karar idari Konsey Başkanı tarafından verilir.[29] Hakem heyetinin diğer üyeleri veya İdari Konsey başkanı tarafından ret talebi hakkında karar verilene kadar tahkim yargılamasına ara verilir.[30]

6.      MİLLETLERARASI TAHKİM HUKUKUNDA HAKEMİN REDDİNE İLİŞKİN ÖRNEK YARGI KARARLARI [31]

6.1.  Laker Airways v FLS Aerospace Davası:

1996 tarihli İngiliz Tahkim Kanunu yürürlüğe girdikten sonra 1999 yılında Yüksek Mahkemede görülen ve İngiliz tahkim hukukunun önemli davalarından biri kabul edilen Laker Airways v FLS Aerospace davası, Kanunun 24. maddesine istinaden yapılan hakemin reddi talebine ilişkindir.

Dava konusu olayda, taraflar arasındaki uçak bakım sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlık FLS Aerospace Ltd. tarafından tahkime götürülmüş ve anılan şirket kendi avukatıyla aynı odadan başka bir avukatı hakem olarak atamıştır.

Laker Airways Inc. Kanunun 24. maddesi çerçevesinde bu durumun hakemin tarafsızlığına ilişkin haklı şüpheye yol açtığı iddiasıyla hakemin reddini talep etmiş; ancak mahkeme, hakemin atandığı sırada avukatın o odaya henüz yeni taşındığını, hakemi tanımadığını ve hakemle aynı binayı bile paylaşmadığını göz önüne alarak, söz konusu durumun hakemin tarafsızlığına ilişkin haklı şüpheye yol açmadığına hükmetmiştir. Mahkeme, bu sonuca varırken adaletin sağlanmasına ilişkin genel kuralı tahkim yargılamasında da geçerli kabul ederek Gough davasında uygulanan gerçek tehlike testini benimsemiş ve dolayısıyla hâkimlerle hakemleri aynı tarafsızlık standardına tâbi tutmuştur.

Bu çerçevede, 24. madde kapsamında objektif testin uygulanarak haklı şüphelere yol açan hâl ve şartların varlığının tespit edilmesi gerektiğini, haklı ya da makûl olmayan bir şüphenin kâfi gelmeyeceğini, ancak fiilî önyargının ispatına da lüzum bulunmadığını belirterek hakemlerin reddine ilişkin genel kuralları şu şekilde sıralamıştır : “Öncelikle, fiilî önyargı bir kişinin karar verici konumunda bulunmasını her zaman engelleyecektir. Ancak, toplumun adaletin sağlandığına güvenmesi büyük önem arz ettiğinden önyargı görüntüsü bile aynı sonucu doğuracaktır. Bunun yanında, kimsenin kendi davasına bakamayacağı kuralı hâkimin davanın tarafı olduğu, davaya ilişkin maddî ya da kişisel bir menfaatinin bulunduğu ya da davanın taraflarıyla yakın ilişkisinin kendi davasına baktığı izlenimini yarattığı durumları kapsamaktadır. Bu gibi hâllerde, hâkimin reddi otomatiktir ve önyargı şüphesini ya da ihtimalini araştırmaya gerek yoktur. Son kurala göre ise önyargılı olduğuna ilişkin gerçek bir tehlike varsa hâkim davaya bakamayacaktır.” Mahkeme, mevcut şartlar çerçevesinde hakemin tarafsızlığına ilişkin haklı şüpheye yol açan bir durumun bulunmadığı sonucuna varmış; ancak, hâkimin bu sonuca ulaşırken testi doğru uygulamadığı iddia edilmiştir. Zira davacı taraf Amerikalıdır ve İngiliz uygulamasına aşina değildir.

Buna rağmen mahkeme, olayı makûl bir İngiliz’in bakış açısıyla değerlendirerek, aslında objektif testi sübjektif bir şekilde uygulamıştır. Bununla birlikte, Laker Airways davasında verilen bu kararın üst mahkemeler tarafından da benimsendiği ifade edilmiştir.

6.2.  ASM Shipping Ltd. v TTMI Ltd. Davası :

2006 yılında karara bağlanan ASM Shipping Ltd. v TTMI Ltd. davası, taraflar arasındaki navlun sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlığa ilişkin tahkim yargılaması sırasında heyet başkanı olan hakemin reddi talebini içermektedir. Söz konusu talebin sebebi ise hakemin, ASM’nin en önemli tanığının güvenilirliğinin sorgulandığı başka bir tahkim yargılamasında da görev almasıdır. Bu hususu öğrenen ASM, delil duruşmalarının ikinci gününden sonra heyete başkanlık eden hakemin çekilmesini talep etmiş, hakemin çekilmemesi üzerine de mahkemeye başvurmuştur.

Hâkim Morison, öncelikle ASM’nin gerçeği öğrenmesine rağmen iki gün boyunca duruşmalara devam edip, kendi lehine bir sonuç çıkıp çıkmayacağını beklemesi nedeniyle hakemi reddetme hakkından feragat etmiş sayılacağının düşünülebileceğini belirtmiş; ancak, Porter v Magill davasıyla kabul edilen testi uygulayarak adil ve bilgili bir üçüncü kişinin, olayın şartlarını göz önüne aldığında gerçek bir önyargı ihtimaline ulaşacağını, dolayısıyla hakemin talep edildiği zaman çekilmiş olması gerektiğini ifade ederek ASM’nin başvurusunu kabul etmiştir. Bununla birlikte, ASM’nin diğer hakemlerin de reddi gerektiği yönündeki iddiasına, bu hakemlerin reddedilen hakemin görüşlerinden etkilendiklerine dair herhangi bir kanıt bulunmaması nedeniyle itibar etmemiştir.

6.3.  Milan Presse v Media Sud Communication Davası :

Paris İstinaf Mahkemesi 1999 yılında Milan Presse v Media Sud Communication davasında verdiği kararında, hakemin taraflardan birinin avukatının annesiyle evli olmasının; Marteau v CIGP davasında verdiği kararında ise hakemin çalıştığı muhasebe firmasının, kendini seçen tarafa bağlı bir şirketin hesaplarının denetimini yapmasının hakemin bağımsızlığını etkilediğine hükmederek hakemin reddi talebini kabul etmiştir.

Bağımsızlık esasına dayalı ret sebeplerine ilâve olarak, Temyiz Mahkemesi 1999 yılında baktığı Qatar v Creighton davasında, hakemin düşüncelerinin bağımsız olmamasının da hakemin reddi sonucunu doğuracağına hükmetmiş ve bu şekilde hakemin tarafsızlığı hususu da bir ret sebebi olarak mahkeme içtihatlarında yerini almıştır. Diğer taraftan, çeşitli mahkeme kararlarında, hakemin taraflardan biriyle ticarî bir ilişkisinin bulunmasının tek başına söz konusu hakemin reddi için yeterli sebep teşkil etmeyeceği, bu ilişkinin hakemin tarafsızlığını etkilemesi gerektiği; ayrıca aynı odadaki avukatların da hakem ve taraf danışmanı olarak tahkimde görev alabilecekleri hüküm altına alınmıştır.

Diğer taraftan, yine Paris İstinaf Mahkemesinde 1989 yılında karara bağlanan TAI v SIAPE davasında, bir hakemin atandığı zaman hâkim statüsünde sayılacağı belirtilerek, hakemi reddetmek isteyen tarafın, mevcut koşulların hakeme ilişkin açık bir önyargı riski doğurduğunu göstermesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Aynı test, Paris Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 1993 yılında görülen Dubai v Halcrow davasında da kullanılarak, hakemin Dubai Krallığının hukuk sistemini “kısmen otokratik” şeklinde nitelendirmesinin açık bir önyargı riski oluşturmadığı sonucuna varılmıştır. Ancak, Temyiz Mahkemesi 1999 tarihli Qatar kararında hüküm tesis ederken makûl şüphe testini uygulamış ve bu test güncel kararlarda da esas alınmıştır.

7.      SONUÇ

Tarafların anlaşmalarından ve tahkim prosedürüne uygulanan hukuktan münferit bir şekilde hakemlerin hüküm kurma görevi sebebiyle belirli bazı asgari şartları taşımaları gerekmektedir. Bu kapsamda, adil yargılamanın zorunlu unsurlarından biri olan hüküm kuran makamın tarafsız ve bağımsız olması önem taşımakta bu şartı sağlamayan hakemin ise reddi konusu gündeme gelmektedir.

Hakemlerin tahkim yargılamasında tarafsız ve bağımsız olmaları büyük önem taşımaktadır. Hemen hemen tüm kurumsal tahkim kuralları incelendiğinde hakemlerin tarafsız ve bağımsız olmaları gerektiğine ilişkin yasal düzenlemeler bulunmaktadır. Ezcümle ICC Tahkim kurallarının 14. maddesi hakemlerin “ tarafsız ve bağımsız olmama” durumunu hakemin reddi nedeni olarak değerlendirirken, LCIA Tahkim kurallarının 10. maddesi ise “ hakemin tarafsızlık veya bağımsızlığına ilişkin haklı şüphe” nin olmasını arayan UNCITRAL Tahkim kurallarının 12. maddesi örnek olarak gösterilebilir. Hakemlerin tahkim anlaşmasına aykırı hareket etmesi ile gereken nitelikleri taşımamaları da hakemlerin reddedilme nedenlerinden sayılabilir.

Bu hususta UNCITRAL tahkim kurallarında yer alan ve hakemin reddi talebi hakkında tarafların üzerinde anlaştıkları, tarafların anlaşamamaları durumundaysa Milletlerarası Adalet Divanı Genel Sekreteri tarafından belirlenecek bir otorite tarafından karar verilmesi şeklindeki yasal düzenleme yerindedir.

Tahkim yargılamasında hakemin bağımsızlık ve tarafsızlığına dair bir ret talebinin onaylanabilmesi için gerekli olan şart ve koşullara dair bir ölçüt belirlenmemiştir. Kurumsal tahkim kurallarında haklı şüphe kavramından bahsedilse de bu kavram söz konusu kurallarda tanımlanmamıştır. Ancak haklı şüphe somut, objektif manada konu hakkında bilgi sahibi mantıklı üçüncü kişinin gözünde, hakemin tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaldıracak nitelikte görülen olgulara dayanmaktadır. Yukarda da izah ettiğimiz üzere tahkim yargılamasında hakemin reddi durumu söz konusu olduğunda genellikle IBA Milletlerarası Tahkimde Çıkar Çatışmasına ilişkin rehber kuralları esas alınır. Ancak burada belirtmek gerekir ki, tahkim yargılamasında ilgililer IBA Rehber kuralları ile bağlı değildir. Kurumsal tahkim kurallarının uygulandığı yargılamalarda, hakemin reddine ilişkin talepler ilgili Sekretaryaya sunulur bir karar alındığında bu karar taraflara ve hakeme bildirilir.

Son olarak belirtmek gerekir ki, Milletlerarası Tahkim Kanununda tarafların iradeleri ile ret sebeplerini kararlaştırabilmeleri imkanını sağlayan sınırlayıcı olmayan bir düzenleme getirilmiştir. Dolayısı ile taraf iradelerine öncelik veren tarafların tahkim ile uyuşmazlığın çözülmesinde murat ettikleri amaca uygun bir düzenleme Milletlerarası Tahkim Kanunu ile getirilmiştir.

8.      KAYNAKÇA

Kitaplar:

Akıncı, Z. (2020). Milletlerarası tahkim. İstanbul: Vedat Kitapçılık. 

Erdoğan, F. (2004). Uluslar arası hukuk ve tahkim. Ankara: Seçkin yayıncılık.

Güvenalp, F.N. (2018). Milletlerarası tahkimde iddia ve savunma hakkının ihlali. İstanbul: Oniki levha yayıncılık.

Hunter, J.M.H., Paulsson, J., A code of ethics for arbitrators in international commercial arbitration, Int’l Bus. L., 1985, Vol.13

Namlı, M. (2010). Medeni usul hukuku’nun yasama üstü kaynakları çerçevesinde Fransız ve Türk hukukunda çelişmeli yargılama ilkesi. İstanbul: TÜSIAD.

Nomer, E., Ekşi, N. ve Öztekin Gelgel, G. (2016). Milletlerarası tahkim hukuku. İstanbul: Beta.

Pekcanıtez, H. (2016). Makaleler 1.cilt. İstanbul: Oniki levha yayıncılık.

Makaleler:

Akıntürk, A. (2010). Milletlerarası ticari tahkimde hakem mahkemesinin kuruluşu, bağımsızlığı ve tarafsızlığı. Legal Hukuk Dergisi, Y.8, S.86.

Özdem, B.H., Sert M.Y., (2019). Uluslararası tahkimde çıkar çatışması hakkında Uluslararası Barolar Birliği Kılavuzu’nun incelenmesi. Uluslararası Ticaret ve Tahkim Hukuku Dergisi, 8, s.166.

İnternet Kaynakları:

Karaca, H.A. (2015 ). Milletlerarası tahkimde Hakemin reddi sebebi olarak Hakemin tarafsızlığını ve bağımsızlığını ortadan kaldıran haller. MÜHF- HAD, c.21,S.1, 211. 

Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/271094

Osmanoğlu, B. (2019). Uluslararası ticari tahkimde taraf vekillerine uygulanan etik kurallar ve uygulamada karşılaşılan sorunlar. Public And Private International Law Bulletin, c.39, s.279. Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/744570

Elektronik Ortamda Erişilen Tezler:

Özturanlı, B. (2014). Devletlerarası tahkim, (doktora tezi).

Erişim adresi: https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp

Konuralp, C.S. (2011). Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları: Tahkim. (doktora tezi)

Erişim Adresi: https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp

Kayalı, D. (2015). Milletlerarası Ticari Tahkimde Hakemlerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı. (Doktora Tezi).

Erişim Adresi: https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp

Hukuki Metinler: 

Milletlerarası Tahkim Kanunu. (2001). T.C. Resmi gazete, 24453,  5 Temmuz 2001.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu. (2011). T.C. Resmi gazete, 27836, 4 Şubat 2011.

ICC Tahkim Kuralları, 1 Ocak 2012.

LCIA Tahkim Kuralları, 30 Temmuz 2014.

ICSID Tahkim Kuralları, 27 Haziran 2014.

Mahkeme Kararı:

AİHM Deweer v.Belçika kararı, Başvuru No: 6903/75, T: 27 Şubat 1980.



[1] Milletlerarası Tahkim Kanunu. (2001). T.C. Resmi gazete, 24453,  5 Temmuz 2001.

[2] Hukuk Muhakemeleri Kanunu. (2011). T.C. Resmi gazete, 27836, 4 Şubat 2011.

[3] Akıntürk, A. (2010). Milletlerarası ticari tahkimde hakem mahkemesinin kuruluşu, bağımsızlığı ve tarafsızlığı. Legal Hukuk Dergisi, Y.8, S.86, S.511.

[4] Akıncı, Z. (2020). Milletlerarası tahkim. İstanbul: Vedat Kitapçılık; 223-224.

[5] Nomer,E., Ekşi, N. ve Öztekin Gelgel, G. (2016). Milletlerarası tahkim hukuku. İstanbul: Beta; 26.

[6] Karaca, H.A. (2015 ). Milletlerarası tahkimde Hakemin reddi sebebi olarak Hakemin tarafsızlığını ve bağımsızlığını ortadan kaldıran haller. MÜHF- HAD, c.21,S.1, 211. 

Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/271094

[7] Özturanlı, B. (2014). Devletlerarası tahkim, (doktora tezi).

Erişim adresi: https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp

[8] Pekcanıtez, “Adil Yargılama”, s.39-51; Namlı, Medeni Usul Hukuku’nun Yasama Üstü Kaynakları Çerçevesinde Fransız ve Türk Hukuku’nda Çelişmeli Yargılama İlkesi, s. 64-66.

[9] Bu görüş için bkz. Jarrosson, s.573-607; Matscher, s. 281-292; Brinter/ Von Schlabrendorff, s.108.

[10] AİHM’in Deweer v.Belçika kararı, Başvuru No: 6903/75, T: 27 Şubat 1980.

[11] Bu görüş için bknz. Wedam- Lukic, s.21; Lalive, s.120; Besson, s. 402; Alan Redfern/J.Martin Hunter/Nigel Blackaby/Constantine Partasides, Redfern and Hunter on International Arbitration, 6. Baskı, İngiltere; Oxford University Press, 2015, para. 10.58-10.59; Petrochilos, s. 130, para.4.51; Kurkela/Turunen, s.2.

[12] Güvenalp, F.N. (2018). Milletlerarası tahkimde iddia ve savunma hakkının ihlali. İstanbul: Oniki levha yayıncılık; 10-15.

[13] Özdem, B.H., Sert M.Y., (2019). Uluslararası tahkimde çıkar çatışması hakkında Uluslararası Barolar Birliği Kılavuzu’nun incelenmesi. Uluslararası Ticaret ve Tahkim Hukuku Dergisi, 8, s.166.

[14] Osmanoğlu, B. (2019). Uluslararası ticari tahkimde taraf vekillerine uygulanan etik kurallar ve uygulamada karşılaşılan sorunlar. Public And Private International Law Bulletin, c.39, s.279. (Erişim adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/744570)

[15] Erdoğan, F. (2004). Uluslar arası hukuk ve tahkim. Ankara: Seçkin yayıncılık; 211.

[16] Konuralp, C.S. (2011). Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları: Tahkim. (doktora tezi) (Erişim Adresi: https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp )

[17] Milletlerarası Tahkim Kanunu. (2001). T.C. Resmi gazete, 24453,  5 Temmuz 2001.

[18] ICC Tahkim Kuralları, m.14 (1)

[19] ICC Tahkim Kuralları, m.14(2).

[20] ICC Tahkim Kuralları, m.14(3).

[21] LCIA Tahkim Kuralları, m.10(1).

[22] LCIA Tahkim Kuralları, m.10(3).

[23] LCIA Tahkim Kuralları, m.10(4).

[24] LCIA Tahkim Kuralları, m.10(5).

[25] LCIA Tahkim Kuralları, m.10(6).

[26] ICSID Tahkim Kuralları, m.9(1).

[27] ICSID Tahkim Kuralları, m.9(2).

[28] ICSID Tahkim Kuralları, m.9(3).

[29] ICSID Tahkim Kuralları, m.9(4).

[30] ICSID Tahkim Kuralları, m.9(6).

[31] Kayalı, D. (2015). Milletlerarası Ticari Tahkimde Hakemlerin Bağımsızlığı ve Tarafsızlığı. (Doktora Tezi). Erişim Adresi: https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp