29 Ağustos 2021 Pazar

İLETİŞİM ÜZERİNE

YAZAR: AVUKAT SİNEM SAÇKAN

Güzel bir pazar gününden herkese merhabalar. Ağustos ayını geride bırakmaya sayılı günler kala bilgisayar karşısına geçip ilhamda gelince bir şeyler yazmaya karar verdim. Ekran karşısına geçtiğimde aklımda yazının içeriği konusunda herhangi bir fikir yoktu. Sonrasında birden iletişim konusu belirdi zihnimde ve neden olmasın dedim.

İletişim, aslında hayatımızın her alanında var olan ve yaşantımızın vazgeçilmez bir unsurudur. Kelimelerde ifade edemediğimiz bazı şeyleri davranışlarımızla ifade edebilmek kimi zaman daha etkin olabilmektedir. Bazen sessiz kalmak dahi iletişim konusunda bize bir mesaj iletmektedir. Bu nedenledir ki iletişim sözlü ve sözsüz iletişim olarak ikiye ayrılır.

Bilindiği üzere sözlü iletişim, düşüncelerin dille yani sesli olarak ifade edilmesi anlamına gelmektedir. Ancak işaret etmek gerekir ki, insan iletişiminin önemli bir bölümünü sözsüz iletişim oluşturur. Sözsüz iletişim çoğunlukla farkında olmadan gerçekleşir. Jest ve mimiklerimiz, konuşma şeklimiz, giyim tarzımız, el-kol hareketlerimiz kelimelerle söylemek istediğimiz birçok şeyi kendiliğinden ifade etmektedir.

Tam bu noktada düşündüğümü söylemem gerekirse sözsüz iletişim sözlü iletişimden bana her zaman daha samimi gelmiştir. Çünkü sözlü iletişimde birçok şeyi söyleyebiliriz. Mesela; spora başlayacağım deriz. Bunu dememizin ardından günler, haftalar, aylar geçmiştir ve hala spora başlanmamıştır.

Çevremizde duyduğumuz çok olmuştur klişe gelebilir ama tam yeri olduğundan burada bahsedeceğim; “bana beni sevdiğini söyleme, bana bunu hissettir.” Hepinize bir yerlerden tanıdık geliyordur bu cümle. Ya bir yerden okumuşuzdur ya bizzat bize söylenilmiştir ya da biz kendimiz bunu başkasına demişizdir. İnsan, başka bir birey ile iletişim kurarken her şeyi söyleyebilir. Asıl mesele şu ki, söylediklerimiz yapacaklarımızın teminatı olmalıdır.

Belki de bu yüzden sözsüz iletişim daha samimi daha içten gelir insana. Yüzümüzün aldığı şaşırma ifadesi veya can sıkıcı bir durumla karşılaştığımızda bunun davranışa ve yüze yansıması ne kadar sahte olabilir ki?

Unutmayalım ki, bir davranış resim gibi bin söze bedeldir.

Bunun yanı sıra iletişim engelleri dediğimiz bazı kavramlardan da bahsedebiliriz. Mesela; pasif dinleme, soru sormama, söz kesme, yüksek sesle konuşma, empati kurmama gibi

Bu gibi iletişim engellerini günlük hayatımızda belki de sıklıkla yaşadık ve yaşamaya da devam edeceğiz. Belki de bunun sonradan farkında olmak ya da bu konuda iletişim halinde olduğumuz bir kişiden geri bildirim almak bize daha dikkatli olmamız gerektiği konusunda bir uyarıcı olacaktır.

Kendimden örnek vermem gerekirse, bazen iletişim halinde olduğum kişilerle konuşurken kendimi çok kaptırıp sürekli konuştuğum olmuştur. Bazen de laflarını kestiğim. İletişim halindeyken bu tür olumsuzlukları fark etmesem de birkaç geri bildirim sayesinde daha dikkatli davranmaya başladığımı kendimde gözlemledim diyebilirim.

Bazen de çatışmacı bir tavır sergileyerek yüksek sesle konuşan bireyler görüyorum ki iletişim sürecinde en büyük engeli bu grubun oluşturduğunu düşünüyorum. Bilhassa trafikte en ufak bir hata yaşandığında ses tonunu yükseltme ve hemen çatışmacı bir tutum sergilendiğini gözlemliyorum. Mesela bir gün yayan olarak yürüdüğümde iki aracın birbirine girdiğini ve hatalı olan sürücüye diğer araç sahibinin bağırmaktan öte bir iletişim kuramadığını fark ettim. Bu şekilde süregelen iletişimsizlik gerek moral bozukluğuna gerekse çözümsüzlüğe ve dahası sözlü şiddete yol açmaktadır.

Başka bir örnek vermek gerekirse bir genç elinde kahvesi ile yürürken başka birisi önüne bakmadan yürüdüğünden elinde kahve olan gence çarpmıştı. Kahvesi üzerine dökülen genç adam kahvenin dökülmesinin verdiği bir şaşkınlıkla karşısındakine bakmıştı. Hatalı olan diğer genç hatası yüzünden çok üzüldüğünü ve özür dilediğini dahası isterse kendisine yeni bir t-short alabileceğini söylemişti. Ne yaptı hatasını kabul etti, özür diledi ve çözüm üretmeye başladı. Kahvesi üzerine dökülen genç ise gayet sakin bir tavırla problem değil diyerek gülümseyip yoluna devam etti. Burada aslında bir etki-tepki durumunu görmekteyiz. Tam tersi olduğunu varsaydığımızda çatışmacı bir iletişim tarzı, durumu daha çok zora sokacak belki de olay farklı bir boyuta sirayet edecekti.

Çok sevdiğim bir sözü sizinle paylaşmak isterim; “İnsan, dilinin altında gizlidir. Konuştukça kişiliğini ve kimliğini ele verir.” Buna benzer başka bir söz ise “ Üslubun, kimliğindir.” sözü.

Burada belirtmek gerekir ki kendisini savunamayan ve aslında haksız olan insanların genelde sözlü ve fiziksel şiddete başvurduğunu düşündüm çoğu zaman. Ne olursa olsun sağlıklı bir iletişimin sözlü ve fiziksel şiddetten çok daha etkili sonuçlar verdiğinin bilincinde oldum.

Unutmayalım ki güzelliği bulmak için tüm dünyayı dolaşsak da onu içimizde taşımıyorsak asla bulamayız. Bu kazanım, iletişim içinde oldukça önemli aslında.

Yazmak için seçtiğim konu oldukça kapsamlı olsa da ben içimden geldiği gibi yazmak ve sizlerle de pazar günü bu yazıyı paylaşmak istedim. Umarım okuyucu içinde keyifli bir içerik olmuştur.

Yazıya Mevlana’nın güzel bir sözü ile son vermek istedim. Herkese mutlu pazarlar…

Düşüncen konuşmana

Konuşman hareketine

Hareketin kaderine yansır

Güzel düşün, güzel yaşa!