21 Ocak 2012 Cumartesi

Asla Unutmayacağız ve Unutturmayacağız!

Milli Eğitim Bakanlığı Orta Öğretim Genel Müdürlüğü, 81 ilin Milli Eğitim Müdürlüklerine gönderdiği genelge ile 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı törenlerinde yürüyüş ve gösterilere yer verilmemesini, kutlamaların okul içinde yapılmasını istedi. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer adına gönderilen yazıda,  kanun ve yönetmelikte, kutlamaların öğrencilerin katılımıyla yapılacağına dair bir hükmün bulunmadığına işaret edilerek;  "Kutlama törenlerinin hazırlık döneminin mevsim olarak soğuk bir zamana denk gelmesi nedeniyle sağlık sorunlarına yol açmasına, çalışma süresinin uzun olması nedeniyle öğrencilerin derslere ilgisinin azalmasına, motivasyonlarının düşmesine, gönüllü olmayan öğrenci velilerinin okullarla olan ilişkilerinin bozulmasına sebep olduğu yönünde duyumlar alınmaktadır." denildi.

Bilindiği gibi 652 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 3797 Sayılı Milli Eğitim Bakanlığı”nın Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun”un Milli Eğitim Bakanlığı”nın görevlerini düzenleyen 2. Maddesinde değişiklik yapılarak; “Atatürk İnkılap ve İlkelerine, Türk Milletinin milli, ahlaki, manevi, tarihi ve kültürel değerlerini benimseyen,koruyan ve geliştiren,demokratik,laik sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti”ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş vatandaş yetiştirme ve programları buna göre yürütme ve takip yükümlülüğü” kaldırılmıştı. Yeni düzenleme ile de öğrencilerin; ”… küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatarak…” geleceğe hazırlanmasının amaçlandığı belirtilmişti.

Türk milli Eğitiminin Temel Amaçlarında yeni kuşakların Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda çağdaş, demokratik, laik bir anlayışla yetiştirilmesi öngörülürken, ülkenin eğitim politikasında kökten bir değişikliğe gidilerek bu temel anlayıştan vazgeçildiği görülmektedir.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerinin Van depremi bahanesiyle ertelenmesi, Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya ilk geliş tarihi olan 27 Aralık 1919’un yıl dönümlerinde yapılması gelenekselleşmiş törenlerin Ankara Valiliğince trafik yoğunluğu nedeniyle kısıtlanması göz önüne alındığında yaşananların tesadüf ve iyi niyetle izahı zorlaşmaktadır.

19 Mayıs 1919 emperyalizme karşı Milli Mücadelenin; 23 Nisan 1920 Milli Mücadele’yi yürütecek yasama organının, 29 Ekim 1923 zaferden sonra tercih edilen demokratik rejimin başlangıç tarihleri olması açısından simgesel önem taşımaktadır.

Milli Eğitimin temel amaçlarında ve törenlere ilişkin düzenlemelerdeki değişiklikler Türkiye Cumhuriyeti”nin kuruluş felsefesi ve kurucu değerleriyle, geçerliliğini bu gün de sürdürmesi gereken temel demokratik yönelimleri ile kesin bir hesaplaşma içine girildiği kuşkusunu doğurmaktadır.

Siyasi iktidar temsilcilerinin beyanları, Atatürk”le ilgili değerlendirmeleri, milletimizin ortak değerleri olan ulusal günleri küçümseyici, değersizleştirici yaklaşımları bu türden kuşkuları artırmakta ve haklı kılmaktadır.   
Kimi ABD ve AB yetkililerinin Türkiye’nin devlet politikasında ve toplumsal yaşam biçiminde Atatürk’ü ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini terk etme zamanın geldiğine ilişkin tavsiyeleri kamuoyunun belleğinden silinmemiştir. Son dönemde yaşananlar ve bu doğrultudaki dönüşümler dıştan gelen tavsiyelerin önemsendiğini göstermektedir.

Gelecek kuşakların Mustafa Kemal Atatürk”ü milli kurtuluşun önderi, geçmiş ve geleceğin birleştirici değeri olarak görmemesi, laik, demokratik, çağdaş rejimin felsefi kaynağı kabul etmemesi için Türk Milli Eğitiminin temel yönelimleri, eğitim programları temelden değiştirilmektedir.

Emperyalizmin paylaşım, bölüşüm aşamasına getirdikleri bir coğrafyayı vatanlaştıran, sürüleştirmek istedikleri bir topluluğu uluslaştıran kurtuluş önderini hala affetmediği anlaşılmaktadır. Milli Kurtuluş Savaşı’nın ve ardından gelen Cumhuriyet’in değerlerini içine sindirememiş, kabullenememiş bir anlayışın da içerde rövanş psikolojisiyle davrandığı görülmektedir.

Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen Atatürk’ün en büyük eserim dediği ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar kuruluş felsefesi doğrultusunda yaşayacağından kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Türk ulusunun Cumhuriyet’in kazanımlarını koruma kararlılığı ve bilinci bu türden tasfiyeci anlayışları da etkisiz kılacaktır.

İstanbul Barosu Türk ulusunun topyekûn savaşımıyla kurulan Cumhuriyet”in, laikliğin, demokrasinin ve çağdaş değerlerin savunucusu olmaya devam edeceğini, her 19 Mayısı 1919 heyecanıyla kutlayacağını kamuoyuna saygıyla duyurur.

                İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder