29 Ocak 2012 Pazar

Hukuk Eğitimi,Karşılaşılan sorunlar ve Çözüm önerileri...

6 Aralık 2011 Tarihinde Doğuş Üniversitesinde bu başlık altında sunum yapmıştım.Katılımın az oluşu sebebiyle(sınavların yaklaşması, aynı gün sınav olması, ders yapılması gibi nedenlerden ötürü) tartışma tarzında gerçekleşmedi sunum.Çeşitli sebeplerden dolayı katılamayan ve unutmuş olduğundan dolayı gelemeyenleri de hesaba katarak sunumda üzerinde durmuş olduğum hususları sizlerle paylaşmaya karar verdim.Buyurun okuyun;


HUKUK NEDİR?
Her ne kadar eksiksiz bir tanımı yapılamasa da kabul gören tanıma göre hukuk, “Toplumsal ilişkileri düzenleyen ve uyulması devlet tarafından yaptırıma bağlanmış bulunan bir sosyal bilimdir.”
Hukuk, devletin varlığını sürdürebilmesi ve toplumun huzur içinde yaşaması için gerekli olan bir mekanizmadır.
Tanımdan da anlaşılacağı üzere,  hukuk bir ihtiyaçtır ve bu nedenle de hukuk eğitiminin ne şekilde verildiği önemlidir.
HUKUK EĞİTİMİ VE MESLEK OLARAK HUKUKÇULUK
HUKUK EĞİTİMİ:
Uzun süreler İngiltere’de ve Amerika Birleşik Devletleri’nde bir hukuk fakültesine gitmeden avukatlık veya yargıçlık yapmak, sadece bir çıraklık, yani staj devresinin geçirilmesi şartı ile mümkün olabiliyordu. Ancak, sağlam bir hukuk formasyonu bir üniversite tahsili ile gerçekleştirilebilir.
Üniversitelerde hukuk eğitiminin nasıl verildiği ve nasıl olması gerektiği ilerleyen konularda anlatılacaktır.
-MESLEK OLARAK HUKUKÇULUK:
Hukuk eğitiminde 4 yılı başarı ile tamamlamış bulunan öğrenciler seçtikleri alana göre staj yapmaktadırlar.
AVUKATLIK:
Türkiye’de avukatlık yapabilmek için 4 yıllık Hukuk fakültelerinden birini bitirdikten sonra avukatlık mesleğinin yapılacağı ilin Barosuna başvuruda bulunmak gerekir. Söz konusu baroda bir yıl süreli bir avukatlık stajı yapılması zorunludur. Bu sürenin ilk 6 ayında bir avukatın yanında staj tamamlanır. Bu dönemde stajyer avukatlardan Baro tarafından verilen çeşitli meslek içi eğitim programlarına da katılmaları beklenir. Bir yıllık sürenin sonunda, yanında staj yapılan avukat tarafından olumlu rapor verilmesi ile staj sona erer (1136 sayılı Avukatlık Kanunu m.3,15)
ELEŞTİRİ: Ülkemiz, en kolay avukat olunabilen ve mesleğin sürdürülmesinde, objektif olarak niteliğe ve eğitime en az önem verilen bir ülkedir. Hukuk fakültesini bitiren herkes, herhangi bir sınırlama ve sınav olmadan sadece kanunda ki şartlar sağlandığında avukat olabilmekte, staj faaliyeti çok ciddi yürütülememekte, uzmanlık ve meslek içi eğitim söz konusu olamamaktadır.
HÂKİMLİK VE SAVCILIK:
Her yıl atanacak Hâkim ve Savcı adaylarının sayısı, kadro ve ihtiyaç durumuna göre Adalet Bakanlığınca saptanır.(2802 Sayılı Kanun m.9).Hâkim ve Savcı adayı olabilmek için 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunununda öngörülen diğer koşullar yanında yazılı yarışma sınavı ile mülakatta başarılı olmak gerekir. Bu sınavları başaranlar aday olarak atanır ve iki yıllık adaylık süresinde Hakim ve Savcı Eğitim Merkezinde üçer aylık hazırlık eğitimi ve son eğitim aşamalarından geçerler. Bu iki aşama arasında 18 aylık staj dönemi bulunur. Eğitim dönemi sona erince yapılacak yazılı sınavda başarılı olanlar 2802 Sayılı kanuna göre Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından mesleğe kabul edilir ve atanırlar.
NOTERLİK:
Noter olabilmek için ise, Adalet Bakanlığı tarafından verilen 1 yıllık staj süresinin başarıyla tamamlanması zorunludur. (1512 Sayılı Noterlik Kanunu m.14-15)
PROGRAMIN AMACI:
Hukuk programının amacı, toplumda bireylerin birbirleri ile ve devletle veya devletlerin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen yasaların uygulanması sırasında ortaya çıkacak anlaşmazlıkların çözümü konusunda çalışacak hukukçuları yetiştirmek ve bu alanda araştırma yapmaktır.  
HUKUK EĞİTİMİNDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Eğitimde karşılaşılan sorunları sistematiksel açıdan ele almak gerekirse sorunları şu başlıklar altında ele almak mümkündür:
1.Öğrenci
2.Öğretim üyeleri
3.Üniversiteler (devlet üniversiteleri ve vakıf üniversiteleri)
4.Sınavlar
5.Eğitim Süresi
1.ÖĞRENCİ
- Hukuk fakültesine girmek isteyenler hukukun, sorumluluğu çok fazla olan bir meslek alanı olduğunu,” sürekli çalışma, okuma ve araştırma gerektirdiğini öncelikle kabul etmelidirler.” Sabır ve anlayış da bu alanda başarı için gerekli niteliklerdir.
ELEŞTİRİ:  Hukuk eğitimi sadece derslere girip sınavların geçildiği ve bu şekilde mezun olunulan bir program şeklinde düşünülmemelidir. Hukuk eğitimi alan bir öğrencinin bunlarla sınırlı kalmayarak sürekli kendini geliştirmesi ve farklılığını ortaya koyabilmesi gerekir.
HUKUK ÖĞRENCİSİ KENDİSİNİ NASIL GELİŞTİREBİLİR?
A)    Hukuk ile ilgili toplantı, panel, seminer, vs. gibi etkinliklere katılabilirler.(Üniversitemizde birçok hukukla ilgili toplantılar zaten gerçekleştirilmektedir.)
B)     İstanbul Barosunun çıkardığı baro dergilerini adliyelerden ücretsiz temin edebilir ve bu dergilerle hukuku güncel olarak takip edebilirsiniz.( Çeşitli aylık hukuk dergileri de olabilir.)
C)     Tatillerde, hukuk mesleğini yakından tanımak adına bir hukukçunun yanında staj yapabilirler.
D)    Bir konu hakkında yeterli bir bilgiye sahip olduğunuzda o konu hakkında makale yazıp hukuka katkı sağlayabilirsiniz.
ÖNERİ: Üniversitemizde farazi dava yarışmaları düzenlenebilir. Nitekim, bazı üniversitelerde farazi dava yarışmaları düzenlenmektedir.(Örnek: Maltepe Üniversitesi, Fatih Üniversitesi gibi) Bu durumun öğrencileri geliştireceğine şüphe yoktur.
SONUÇ: Hukuk eğitiminde kalitenin sağlanabilmesi aynı zamanda hukuk öğrencisinin kendisini geliştirmesine bağlıdır. Bugün, burada birtakım eleştirilerde bulunabiliyorsak bunun sorumlularından birisi de öğrencidir.
2.ÖĞRETİM ÜYELERİ
Hukuk eğitimde çoğunlukla başvurulan yöntem anlatım tarzındadır. Çok sık karşılaşılan bu uygulama öğrenciyi pasif hale sokmaktadır.
Bu nedenle aktarılan bilgi ne kadar güzel bir biçimde sunulsa da, hukuksal sorunlarla sunulmadığı takdirde, neden ve niçin öğrenildiği anlaşılmadan kalıcı olamamaktadır.
Özellikle devlet üniversitelerinde öğrenci soru sormadan, tartışmadan mezun olabilmektedir. Bunun nedenlerinden biriside,  hukuk fakültelerinde öğrenci sayısının fakültenin hem fiziki hem de öğretim kadrosunun çok üzerinde olmasıdır. (Bu konu ayrıca ele alınacaktır.)
İDEAL ÖĞRETİM ÜYESİ NASIL OLMALI?
A-Her şeyden önce  “tarafsız” olmalıdır. Olaylara objektif bakış açısı ile bakan hukukçuların yetiştirilmesini sağlamalıdır. “Çünkü bir hukukçuyu hukukçu yapan, tarafsızlığıdır.”
B-Eğitimi aktif hale getirerek eğitim kalitesini ve öğrenicinin öğrenme etkinliğini arttırmalıdır.
C-Hukuk öğretimi içerik ve yöntem bakımından tek yönlülükten kurtarılmalı, Avrupa hukukunun temelleri öğrencilere öğretilmelidir.
D-Kendine öz güveni yüksek hukukçular yetiştirmelidir, bu ise öğrencinin derse aktif olarak katılımının sağlanması ile olur.
E-Bir ders kolay da olsa zor da olsa o dersi sevdiren dersin hocasıdır. Bu nedenle öğretim üyesi ders anlatırken öğrencinin derse ilgisini çekebilecek şekilde dersin işlemesine özen göstermelidir.
ÖNERİ: “Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi” Aktif eğitim sistemini uygulamaktadır. Bu sistem sayesinde öğrenciler;
- pasif eğitimin olumsuzluklarından uzaklaştırılmakta,
- özgüveni yüksek hukukçular yetiştirmekte,
- olaylara eleştirel bakış açısıyla bakabilmeyi öğrenebilmekte,
-Kendilerini ifade edebilme, düşünme ve araştırma gibi niteliklere sahip olabilmektedirler.
Bu nedenlerle üniversitemizde aktif eğitim sistemine geçilmesi yönünde çalışmalar yapılabilir.
3.ÜNİVERSİTELER
Devlet ve Vakıf Üniversiteleri bünyesinde faaliyet gösteren kurulup da henüz öğrenci kabul etmeyenlerle birlikte Hukuk Fakültelerinin sayısı 50’yi geçmiş bulunmaktadır.
Hukuk Fakültelerinin artması öğrenci sayısını da arttırmakta ancak öğretim üyesi sayısını arttırmaya yetmemektedir.
Mezunların başarı oranlarının düşük olduğu yargıç sınavları,  hukuk fakültelerimizin ortalamasını ortaya koyuyor, yargıç/savcı eksiğimiz giderilemiyor, avukat sayımız ise hızla artıyor.
Öğretim yılı                        2009-2010                                      2010-2011
Akademik üye                       605                                                      727
Öğretim Görevlisi                 669                                                      701
ÖSYM’den alınan bu tablo, hukuk fakültelerinin kadrolarının çok zayıf olduğunu açıkça gösteriyor. Önlem alınması kaçınılmazdır.
VAKIF ÜNİVERSİTELERİNİN DURUMU: Ülkemizde son yıllarda vakıf üniversitelerinin sayısında önemli sayılabilecek bir artış olmuştur. Bu sevindirici ve desteklenmesi gereken bir şeydir. Ancak, bazı vakıf üniversitelerinin puanı son derece düşüktür. Bu sayede,  puanı hiçbir devlet üniversitesine yetmeyen öğrencilerin hukuk fakültesine girebildikleri görülmektedir. Burada yapılması gereken vakıf üniversiteleri için asgari bir puan belirlenmeli ve bu puanı alamayan öğrenciler hiçbir hukuk fakültesine girememelidirler.
Unutmamak gerekir ki eğitim kalitesinin yükseltilmesi öğrencinin kapasitesiyle doğru orantılıdır. Bir fakültenin hocaları ne kadar kaliteli, sahip olduğu imkânlar ne kadar geniş olursa olsun, öğrenci seviyesi düşükse istenilen başarı elde edilemeyecektir.
ELEŞTİRİ: Vakıf Üniversitelerinde okuyan öğrenciler genellikle bir çok önyargıya maruz bırakılmaktadır. Oysa ki Hukuk Eğitiminin Hangi Üniversite de verildiğinin bir önemi yoktur. Önemli olan hukuk eğitiminde kalitenin sağlanmasıdır. Nitelikli hukukçular yetiştirmektir. Tartışılması gereken Devlet-Vakıf Üniversitesi ayrımı değil verilen eğitimin ne şekilde verildiğidir. Yoksa en kötü Avukat devlet üniversitesinde çıkabileceği gibi en başarılı Avukat Vakıf üniversitesinden de çıkmış olabilir.
Vakıf Üniversitesinde okuyan öğrenciler olarak bizlere düşen görev farklılığımızı ortaya koymak olmalıdır. Haksız eleştirilere karşı verilebilecek en güzel yanıt başarılarımızla gündeme gelmektir. Bu temel nitelik ise bizlerin daha çok çalışması gerektiği gerçeğini ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, vakıf üniversitelerinin varlığı gereklidir, ancak bu üniversitelerin sayısı yeterli/makul bir oranda tutulmalıdır. Bu üniversitelere öğrenci alımı bu kadar kolay olmamalı öğrenci kalitesinden ödün verilmemelidir.


DEVLET ÜNİVERSİTELERİNİN DURUMU: Devlet üniversitelerinde eğitimi kalitesiz kılan nedenlerden birisi de öğrenci sayısının oldukça fazla olmasıdır.
800-900 kişilik sınıflarda verilen bir eğitimde öğrenci ile öğretim üyesi arasında nasıl etkili iletişim kurulacaktır?
Bilgi alış-verişi ne şekilde sağlanacaktır?
Kapasitenin üstünde öğrenci alımı hakim-savcı eksiğimizi giderecek mi?
Öğrencinin aktif derse katılımı sağlanabilecek mi?
Bu soruların öncelikle yanıtlanması gerekir.
Son zamanlarda vakıf üniversitelerinin artış göstermesi ve olanaklarının devlet üniversitelerine nazaran fazla oluşu devlet üniversitelerine olan talebi azaltmıştır. Ancak tüm buna rağmen hukuk fakültelerinde kontenjanlar boş kalmamaktadır. Bunun en temel nedeni, meslek garantisi olan bölüm şeklinde düşünülmesidir.
4.SINAVLAR:
Sınav yapılmasının amacı öğrencinin bilgi ve becerisini ölçmektir. Sınavlar genellikle üç şekilde yapılmaktadır;
*Yazılı
*Sözlü
*Test
Hukuk eğitiminde genellikle tercih edilen usul yazılı sınav usulüdür. Bu usulün tercih edilme nedenleri arasında öğrencinin kopya çekmesinin zorluğu, hazırlama süresinin kısa olması ve öğrenci açısından bakıldığında düzgün ifade kullanımına özen gösterilmesinin sağlanması gibi nedenler yer almaktadır.
Bu usulün bir takım dezavantajları vardır;
*Puanlama güvenirliğinin düşük olması
*Değerlendirme süresinin uzun olması
*Değerlendirmenin objektifliğinin düşük olması
Sözlü sınavlara bakıldığında, eğitimde bu sınav tarzına yer verilmesinin önemi öğrencinin kendisini ifade etme aşamasına katkı sağlayacağına olan etkisidir. Bu nedenle hukuk eğitiminde bu tarz sınava yer verilmesi önemli ve gereklidir.
Test usulünde ise kopya çekilme olasılığı yüksektir. Diğer sınavlara nazaran maliyetlidir. Ancak bunun yanı sıra avantajlı durumları da vardır. Bir kere puanlama güvenilirliği çok yüksektir. uygulama süresi kısadır. Değerlendirme süresi kısadır.
Burada değinilmesi gereken husus, sınavlar ne çok kolay ne de çok zor olmalıdır. Sınavlar genellikle sınıfın yarısının yapabileceği zorlukta olmalıdır.
5.EĞİTİM SÜRESİ:
Hukuk eğitiminde değinilmesi gereken bir başka husus lisans eğitiminin 4 yıllık bir süre içerisinde tamamlanmasıdır.
Yabancı ülkelerde hukuk eğitimi süresi 3 ile 6 yıl arasında değişmektedir. Amerika Birleşik Devletleri gibi hukuk öncesi genel kollej eğitimini kabul etmiş olan ülkelerde hukuk eğitimi genellikle 3 yıl devam etmektedir. Fransa’da 4 yıllık hukuk tahsili esası kabul edilmiştir. İtalya’da hukuk eğitimi 5 yıl sürer. Meksika’da 5 ve 6 yıllık hukuk eğitimi veren hukuk fakülteleri vardır. Fakat hukuk fakültelerinin çoğu 4 yıllıktır.
Günümüzde ki tartışmalara bakıldığında hukuk eğitiminin 5 yıla çıkarılması yönünde görüşlere rastlanır. Ancak bunun aksini savunanlarda mevcuttur.
 Bir görüşe göre lisans eğitiminin 5 yıla çıkarılması yerine ders saatlerinin arttırılması gerektiği öne sürülür. Ancak bu görüş yerinde değildir. Çünkü zaten verilen haftalık ders saatleri yaklaşık olarak 23 ile 25 saat arası değişmektedir. Bu uygulama hayata geçirildiğinde öğrencilerin ders haricinde kalan vakitlerini sadece ders çalışma ve ödevlere ayırması gerekecektir. Ayrıca öğrencilerin çalışma verimi düşecek ve yoğun ders temposu nedeniyle anlatılmaya çalışılan konuları anlamakta güçlük çekeceklerdir.
Bir başka fikre göre, ders saatinin artırılmaya çalışılması yerine ders saatleri azaltılmalı ve eğitim süresi uzatılmalıdır. Böylelikle verilecek eğitimden maksimum fayda sağlanmış olacaktır.
Bizce, Hukuk Fakültelerinde ilk 3 yıl zorunlu dersler okutulmalı devamında ise seçecekleri mesleğe göre eğitim süresi belirlenmelidir. Ancak şüphe yoktur ki, hukuk eğitiminin 4 yıl olması kesinlikle bu bölüm için yetersizdir.


SİZLERİN ELEŞTİRİLERİ
Sorular,
1.Hukuk eğitimindeki sorunlar nedir?
2.Olması gereken nedir?
3.Hukuk Fakültesini isteyerek mi okuyorsunuz?
Yanıtlar:
*Ezberci eğitim sistemine maruz bırakılmamız
*pratik çalışmaların azlığı
*sınavların birçok haftaya yayılması ve sınav haftasının olmaması
*Hukuk metodolojisi dersinin zorunlu olarak okutulmaması
*Sistemin öğrenciyi pasif hale sokması
*Hukuk eğitimiyle alakalı olmasa da yoklama alınması
*Yabancı dil eğitimine önem verilmemesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder