28 Aralık 2013 Cumartesi

1963'TEN 2013'E OCAK



"Herkes körlere acır, ya her şeyi görenler? Onlara acıyan yok."


Aile içi ilişkilerin ve çatışmaların göz önüne serildiği oyunlar olarak aile dramları, yazıldıkları döneme ayna tutarlar. Turgut Özakman, 1961'de kaleme aldığı Ocak oyununda 1960'ların Türkiyesi'nde emekçi bir ailenin yaşamından bir kesit sunuyor. Dönemin yaşantısını, hayallerini, umutlarını ve düş kırıklıklarını aile bireylerinin ilişkileri üzerinden anlatıyor. Oyunun sunduğu anlar, durumlar ve duygulanımlar, toplumsal yapının yeniden üretildiği alanlar olarak karşımıza çıkıyor.

Ocak, aile bireylerinin tüm farklılıklarına rağmen bir arada kalmalarının hikayesini anlatıyor. Karşılaştıkları ekonomik güçlükler aile fertleri arasındaki çatışmaları da beraberinde getiriyor. Kendimizi her an bir üçüncü sayfa haberinin içinde bulucakmışız hissi uyandıran olaylar dizisine; aile bireylerinin birbirleriyle çatışan beklentileri ve karakter farklılıkları da eklenince, Ocak sadece yazıldığı yılların içinden seslenmekle kalmıyor, günümüz Türkiye'sinin en önde gelen toplumsal sorunlarına ışık tutar hale geliyor.

Ocak, gerçeğin toprağından ayağımızı kesmeden umutlu olmaya mı davet ediyor bizi?

Tıpkı toplumun da bir arada durabilmenin çağa yakışan yollarını bularak, çalışarak ve beraber nefes alarak ilerleyeceğine duyulan bir inanç gibi...

Tüm bunları düşünebiliyor, hayal edebiliyor olmak umutlu olmak için yeterli değil mi?

İyi ama bireyciliğin yükselişte olduğu ve kapitalizminin etkisinden iyiden iyiye hissedilmeye başlandığı 1960'ların Türkiye'sinde ortak hayaller kurmak ve güçlüklere karşı birlikte direnmek ne kadar mümkün olabilirdi?

Herkesin kendini bu kadar kuvvetli ve bu kadar hatasız gördüğü toplumsal bir iklimde insanların birbirlerini sevmesi ne kadar mümkündür?

Umudunuzu Yitirmeden...

İyi Seyirler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder