Av.Sinem SAÇKAN

Türk
Borçlar Kanununa göre borcun doğumunun üç kaynağı bulunur. Bunlar sözleşmeden
doğan borç ilişkileri, haksız fiillerden doğan borç ilişkileri ve sebepsiz
zenginleşmeden doğan borç ilişkileridir. Bu yazıda sebepsiz zenginleşmeden
doğan borç ilişkileri incelenecektir.
Sebepsiz
Zenginleşme Kavramı: Sebepsiz
zenginleşme haklı bir sebep olmaksızın bir kimsenin malvarlığının bir
başkasının malvarlığı aleyhine çoğalması anlamını taşır.[1] Ejder
Yılmaz’a göre sebepsiz zenginleşme: “bir kimsenin, haklı bir neden olmaksızın
diğer bir kimse zararına kazanımda
(haksız iktisapta) bulunması[2]
“anlamını taşır.
Kemal
Oğuzman’a göre, sebepsiz zenginleşme yerine haksız iktisap teriminin
kullanılması, sebepsiz zenginleşme kavramının haksız fiil kavramı şeklinde
algılanmasına yol açabileceğinden ötürü isabetli değildir[3].
Haksız fiil, hukuka aykırılık unsurunu taşır. Oysa ki TBK m.77-82 hükümlerinde
düzenlenen borçların doğumu bu şarta tabi değildir. Bu nedenle Kemal
Oğuzman’nın yukarıda ki görüşüne katılmaktayız.
Türk
hukukunda sebepsiz zenginleşme hükümlerinin düzenlenmiş olmasının amacı, hukuki
işlemlerden doğan borçların ve haksız fiil hükümlerinin yetersiz kaldığı
durumlarda fazladan ödeme yapmış olan kişinin mağduriyetinin giderilmesini
sağlamaktır. Böyle bir hukuki durum pek çok olayda karşımıza çıkabilmektedir.
Yanlışlıkla başkasının tarlasını eken çiftçi, kendisine tamir için bırakılmamış
bir arabayı tamir eden usta, sebepsiz olarak bir başkasının borcunu ödeyen kişi[4]
öncelikle özel hüküm mahiyetindeki TBK. m. 526 vd. düzenlenen “( Gerçek)
vekaletsiz iş görme” hükümlerine şartların gerçekleşmesi suretiyle
başvurulabilecek; yapılan giderlerin karşılanmaması durumunda ise sebepsiz
zenginleşme hükümlerine başvurulabilecektir.
Sebepsiz
zenginleşme kurumun denkleştirici adaleti gerçekleştirmek, iadeyi sağlamak,
tamamlamak ve düzeltmek gibi işlevleri de bulunmaktadır.
Sebepsiz
Zenginleşmenin Koşulları: Sebepsiz
zenginleşmenin tanımı dikkate alınırsa, sebepsiz zenginleşmenin unsurlarını
aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:
-
Zenginleşme,
-
Geçerli
bir nedenin bulunmaması,
-
Fakirleşme,
-
Nedensellik
bağı.
TBK
m.77’ye göre “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya
emeğinden zenginleşen bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük,
özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş
bir sebebe dayanması durumunda olur.”
Nedensiz
zenginleşmede davacının geri alma hakkının, buna karşın davalının geri verme borcunun
doğması, bunların mal varlıklarının birbirinin zararına ve yararına olmak üzere
karşılıklı yoksullaşma ve zenginleşmelerine bağlıdır ve bunun doğal sonucu
olarak da, bu geri alma hak ve borcunun doğum anı, nedensiz yoksulaşma ve
zenginleşme olgularının gerçekleştikleri andır.[5]
Örneğin, bir sözleşmeye dayalı
olarak bir miktar para ödenmiş veya bir şey verilmişse, sözleşmenin geçersiz
kılınması durumunda haksız bir kazanç doğacağından geri verilmesi gerekir.
Başka bir misalde, bir kimse bonoda yazılı borcunu alacaklıya vadesinden önce
ödemiş olabilir. Buna rağmen banka kendisine ihtarname göndermiş olabilir.
Borçlu protesto edilmekten kaçınmak için bankaya borcunu ikinci kez ödemiş ise,
fazladan ödenmiş olan bu parayı sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak
alacaklıdan geri isteyebilir.[6]
İcra
dosyasına yapılan ödeme sonucu borçludan fazla tahsil edilen alacağın iadesi
bakımından sebepsiz zenginleşme davası açılabilir. Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin
2006/1964E, 2006/3957K, 10.04.2006 tarihli kararında, icra dosyasında fazladan
tahsilat edilen miktarın iadesine, sebepsiz zenginleşme davasından önce İİK. m.361’de
ele alınan ve icra dairesine başvurmak suretiyle iadenin sağlanabileceğini düzenleyen
prosedürün izlenilmesinin zorunlu olmadığını belirtmektedir. Doğrudan sebepsiz
zenginleşme davasının açılabileceğinin de mümkün olduğu vurgulanmaktadır.[7]
Belirtilmelidir
ki, sebepsiz zenginleşmeden bir borç doğması için ne fakirleşenin ne de
zenginleşenin fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Geçerli bir sebebe
dayanmaksızın zenginleşme şartlarının gerçekleşmesi yeterlidir.
Sebepsiz
zenginleşmenin şartlarının gerçekleşmesi üzerine zenginleşen ile fakirleşen
arasında kanun gereği bir borç ilişkisi
doğar. Bu borcun konusu malvarlığında oluşan fazlalığı iade etmektir. İade
talebi söz konusu borç ilişkisinden doğan nispi bir hakka, bir alacak hakkına
dayandığı için ayni hak sahibinin istihkak iddiasından farklı olarak, sadece
zenginleşene ve onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir.[8]
Misal
olarak, A’ya ait bir menkul malı sebepsiz olarak iktisap eden B, sonradan bu
menkul malı C’ye devrederse C kötüniyetli olsa dahi A bu misalde menkul malın
iadesini C’den talep edemez. Zira bu hak nispi bir hak olduğundan üçüncü
kişilere karşı ileri sürülemez. Ancak bahsi geçen olayda A, haksız fiil
hükümlerine dayanarak C’den tazminat talebinde bulunabilir.
Sebepsiz
zenginleşmeye konu teşkil edebilecek olan değerleri geniş anlamda düşünmek
gerekir. Genel bir ifade ile edim teşkil edebilecek her şey sebepsiz
zenginleşmenin konusunu oluşturabilir. Manevi değer ifade eden bazı şeyler eğer
maddi bir nesneye bağlı değilse
sebepsiz zenginleşmenin konusuna girmez. Ayni hakların sebepsiz iktisabı,
alacak hakları, bir şeyden istifade etmek suretiyle zenginleşme, ekonomik değer
ifade eden bir hizmetten yararlanma, fikri haklardan yararlanma sureti ile de
sebepsiz zenginleşme gerçekleşmiş olabilir.
Bu
zenginleşmede, iktisap edilen şeylerin yanı sıra, bunun sağladığı yararlar,
semereler, iktisapla illiyet bağı içindeki her türlü kazançlar iadeye konu
olabilecektir.
Sebepsiz
zenginleşmenin geçerli olabilmesi için, geçerli bir sebebin bulunmaması
gerektiğinden bahsetmiştik. İfa sonucu zenginleşmelerde kazandırmanın sebepsiz
sayılabilmesi için “geçersiz” veya “gerçekleşmemiş” ya da “sonradan ortadan
kalkan” sebebe dayanan iktisaplar olması gerekir. İfa dışı sebepsiz
zenginleşmeler ise, karşı tarafa kazandırmada bulunulduğu bilinerek ve özel bir
amaç izlenerek yapılan bir kazandırma söz konusu olmadan başkası aleyhine vuku
bulan zenginleşmelerdir. Birinin kendi malı sanarak başkasının malını onarması
bu duruma örnektir[9].
Sebepsiz
zenginleşmenin şartlarından birisi de fakirleşmedir. Fakirleşme miktarı,
sebepsiz zenginleşmede iadeye konu olacaktır. Örneğin A’nın beş bin Türk
lirasını sebepsiz iktisap eden B, bu miktarda zenginleşirken, A aynı miktarda
fakirleşir. Bu durumda A, beş bin Türk lirasını sebepsiz olarak iktisap eden
B’den beş bin Türk lirasının iadesini talep edebilecektir.
Sebepsiz
zenginleşmeye dayanan bir alacak hakkının doğması için, malvarlığı azalan
tarafın fakirleşmesi ile diğer tarafın zenginleşmesi arasında bir nedensellik
bağının mevcut olması gerekmektedir. Örneğin, A’nın bahçesindeki tahılların rüzgâr
çıkması sonucu B’nin bahçesine saçılması sonucunda oluşan zenginlikte bir
nedensellik bağı söz konusudur.
Sebepsiz
Zenginleşmede İade: TBK.
m.79’a göre: “Sebepsiz zenginleşen, zenginleşmenin geri istenmesi sırasında
elinden çıkmış olduğunu ispat ettiği kısmın dışında kalanı geri vermekle
yükümlüdür. Zenginleşen, zenginleşmeyi iyiniyetli olmaksızın elden çıkarmışsa
veya elden çıkarırken ileride geri vermek zorunda kalabileceğini hesaba katması
gerekiyorsa, zenginleşmenin tamamını geri vermekle yükümlüdür.”
Yargıtay
Üçüncü Hukuk Dairesi’nin 2006/6649E, 2006/6836K, 01.6.2006 tarihli kararında;
nedensiz zenginleşme iddiasının yemin dahil her türlü delil ile ispat
edilebileceği belirtilmiştir.[10]
TBK.m.
81’e göre: “Hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla
verilen şey geri istenemez. Ancak, açılan davada hâkim, bu şeyin Devlete mal
edilmesine karar verebilir.” Örnek olarak, para veya bir başka menfaat
karşılığı suç işlemeye, kişilik haklarına tecavüz etmeye, cinsel ilişki
kurmaya, üçüncü kişiye hukuka veya ahlaka aykırı bir yolla zarar vermeye
yönelik sözleşmeler böyledir.
TBK
m.82’e göre sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı zamanaşımı süresine
tabidir. Bu süre hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten
itibaren başlayarak iki yılın ve herhalde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten
başlayarak on yılın geçmesiyle zaman aşımına uğrar.
Zenginleşme,
zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf,
istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcunu ifadan
kaçınabilir.
Zorunlu masraflar, şeyin varlığını ve değerini
korumak için yapılması gerekli olan harcamalardır.[11]
Faydalı masraflar, şeyin değerini ve verimini
arttırmak için yapılan harcamalardır.[12]
Zenginleşen
iyiniyetli ise, yaptığı zorunlu ve yararlı giderleri, geri verme isteminde
bulunandan isteyebilir. Zenginleşen iyiniyetli değilse, zorunlu giderlerinin ve
yararlı giderlerinden sadece geri verme zamanında mevcut olan değer artışının
ödenmesini isteyebilir.
Örnek
olarak; İyiniyetli B, sebepsiz iktisap ettiği A’ya ait bir ton buğdayın fırında
telef olması veya Ü tarafından yakılması üzerine, iade borcundan kurtulacaktır.
Ancak, kendisinden beklenebilecek önlemleri alsaydı bu zararın ortaya
çıkmayacağı söylenebiliyorsa, B bu iadeyi kusuru ile imkansızlaştırdığı için bu
yüzden doğan zararı tazminle sorumlu olmaya devam eder. İade borcunun kapsamını
bu tazminat oluşturur.[13]
Zenginleşen,
iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın, diğer giderlerinin ödenmesini
isteyemez. Ancak, kendisine karşılık önerilmezse, o şey ile birleştirdiği ve
zararsızca ayrılması mümkün bulunan eklemeleri m.80’e göre geri vermeden önce
ayırıp alabilir.
Zorunlu
ve faydalı masraf kapsamının dışında kalan ve zenginleşenin kendi zevkine göre
şeyin güzelleşmesi için bazı eklemelerde bulunmak üzere yapmış olduğu
harcamalara da lüks masraflar denir[14].
Lüks
( Fuzuli ) masrafları ise gerek iyi niyetli gerekse kötü niyetli iade borçlusu
iade alacaklısından isteyemez. Zira lüks masraflar, hiçbir gereği yokken sadece
kişisel zevkler için yapılan masrafları kapsar.
Borçlanmadığı
edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu
sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir.
*Güncel Hukuk Dergisi, Aralık, 2014
[1] Anayurt,
Ömer, Hukuka Giriş ve Hukukun Temel Kavramları, 2.Baskı, Seçkin Yayıncılık,
Ankara, 2001, s.102.
[2] Yılmaz,
Ejder, Hukuk Sözlüğü, 3.Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2005, s.594.
[3] Oğuzman,
Kemal, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8.Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul,
2010, s. 718.
[4] Örnekler
için bknz: Oğuzman, Kemal, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8.Baskı, Vedat
Kitapçılık, İstanbul, 2010, s. 719.
[5] Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi’nin 2006/6649E,
2006/6836K, 01.6.2006 tarihli kararı.
[6]
S.REİSOĞLU, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Beta Yay. İstanbul, 1993, s.207,
dn.8; Ö.ANAYURT, s.111.
[7] Bknz: http://www.ictihatlar.net/sebepsiz-zenginlesme-istirdat-talebi.html
, erişim tarihi: 09.08.2014
[8] Oğuzman,
Kemal, a.g.e., s.723.
[9] Oğuzman,
Kemal, a.g.e., s.732.
[10] Bknz: http://www.ictihatlar.net/sebepsiz-zenginlesme.html,
erişim tarihi: 09.08.2014.
[11]
Akıntürk, Turgut, Borçlar Hukuku, 17. Baskı, Beta Basım, İstanbul, 2011, s.109.
[12]
Akıntürk, Turgut, a.g.e., s.109.
[13] Örnek
için bknz: Oğuzman, Kemal, a.g.e., s.787.
[14]
Akıntürk, Turgut, a.g.e., s.109.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder