ÖZEL
RÖPORTAJ: AVUKATLIK MESLEĞİNİN GELECEĞİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
HAZIRLAYAN: AV.SİNEM SAÇKAN
HAZIRLAYAN: AV.SİNEM SAÇKAN
Sitemizde “Hukuk
Fakültesini Okumak İsteyenler İçin Yazılmış Bir Yazı” başlıklı yazı
yayınlamıştık. Kendimce Avukatlık mesleğinde daha genel bir ifade ile hukuk
alanında yaşanılan bir takım sıkıntılardan söz etmiştim. Sitemizin en çok
okunan ve en çok yorum getiren yazısı bu yazı oldu. Yorumların birçoğu hukuk
fakültesini tercih etmek isteyen hukukçu adaylarının aklındaki soru
işaretlerini gidermediğini göstermekte. Objektifliği sağlamak açısından “hukuki
yorum” sitesi olarak bu soru işaretlerini gidermek adına çeşitli hukukçuların
katılımı ile birlikte özel bir röportaj hazırladık. Bu keyifli röportajın
hazırlanmasında emeği geçen, “ Av. Barış Demirel, Av. Sinan Demirkol, Av.
Sabahattin Kerem Minarlı, Av. Zakir Set, Av. Sinem Ezgi Büyükyıldız, Stj. Av. Melike Cantürk,
Stj. Av. Selin Hayırlıgil, Stj. Av. Gülen Bayrak, Stj. Av. İskender Çatalbaş’a”
hukuki yorum sitesi olarak katılımları için teşekkür ederiz. İyi okumalar…
1)-
Hukuk Fakültelerinde verilen eğitim sizce yeterli mi? Bu konuda ne
yapılabilinir?
Avukat Barış Demirel:
Hukuk fakültelerinde verilen eğitim kanaatime göre, 1-2
üniversite haricinde kesinlikle yeterli değildir. Hukuk eğitiminin ABD
örneğinde olduğu gibi lisans sonrası 2. Üniversite gibi planlanması, okul
aşamasında mutlaka pratiğe yönelik uzun süreli çalışmalar yapılması ve iyi bir
yabancı dil eğitimi verilmesi acil ve öncelikle yapılması gerekenler arasında
sayılabilir.
Avukat Sinan Demirkol: Üniversite
eğitimin ilköğretim ve lise öğreniminden farklı olması beklenir. Öğrencinin ileride yapacağı mesleğin ilk
adımlarının atıldığı bu eğitimin hakkıyla verildiğini düşünmüyorum. En büyük
sorun ders işleyiş şeklinden kaynaklanmaktadır. Öğrenciler, üniversite
eğitiminin bir bilim yuvası olduğunu, araştırmalarla kendisinin bu yuvaya dâhil
olabileceğini her daim göz ardı etmektedirler. Lise ve öncesindeki dönemde
öğretmen anlatır, öğrenci hocanın söylediklerine ve o dersin kitabının
anlattıklarına çalışır ve bu şekilde başarıya ulaşır. Kendi araştırmasına
dayanarak bilgi edinme çoğu öğrencinin aklına gelmediği gibi, zor bir süreç
olması sebebiyle destek görmediğinden diğer öğrencilerde bu yola başvurmaktan
kaçınırlar. Bu sistem hem devlet hem özel üniversitelerde devam etmektedir. Hâlbuki
üniversite öğrencisinin ders kitabı ve bir tek öğretmeni olmamalıdır. Daha
önceki eğitim öğretim alışkanlığından uzaklaşmak için üniversite öğrencileri bocalama
süreci geçirir. Çünkü eğitim aynı metotla devam etmekteyse de okullardaki sınav
kâğıtları ile Üniversitelerdeki sınav kâğıtları aynı değildir, değişim şarttır.
Bazıları bu değişimi geç kabullenir bazıları değişimin gerektiğini fark eder
fakat sistemi oturtamaz kimisi tembellikten vazgeçmemeye ant içer. Bir şekilde
araştırma yaparak başarı elde edebileceğini eninde sonunda anlar. Ama
üniversite yaşamının çoğunu buna harcadığından elde ettiği bilgiler az ve eksik
olur ve bilime katkı sağlaması gerektiğini genellikle unutur. Öğretim üyeleri
de bu geleneği değiştirmek niyetinde değillerdir. Öğrencilerin, o konuda
yazılan kitapların bir çoğunu okudukları bir sınıfta eminim ki birçok deneyimli
öğretim üyesi bulunmak istemeyecektir. Öğretim üyeleri, asıl görevlerinin
talebelerini en iyi şekilde yetiştirmek olduğunu genelde unutmakta, kendi
akademik gelişimine, idare ile ilgili sorunlara, siyasi hayatına belki de
paraya daha çok önem vermektedir. Bu
zorlu süreci kabul etmeyen öğrenciler ve öğretim üyeleri maalesef üniversite
eğitimini başarısız kılmaktadır. İlkokuldan itibaren öğrencilere doğru bilgiye
ulaşma hususunda yardımcı olunmalı, desteklenmeli, öğretmenler de ders kitabını
okuyup onu sözlü olarak seslendirmekten vazgeçmeli, birlikte bilginin gelişeceğine
inanmalıdırlar. Üniversite eğitiminden önce bu şartlar sağlanırsa, üniversitede
aktif rol alan öğrenciler kendisini öğrencileri yetiştirmeye adamış öğretim
üyelerini karşılarında bulması halinde eksikliklerini giderecek, araştırmadan
ziyade üretime, sonuca odaklanacak ve gerçek bir üniversite eğitimi oluşacaktır.
Avukat Sabahattin Kerem Minarlı: Hukuk Fakültelerindeki eğitim aslında ülkemizde diğer
alanlardaki eğitimle paralellik göstermektedir. Özellikle devlet
üniversitelerindeki kontenjanların bu denli fazla oluşu Hukuk eğitimini tam
anlamıyla uzaktan eğitime döndürmüş vaziyettedir. Hukuk eğitimi açısından
devlet üniversitelerinde vaziyet buyken vakıf üniversitelerinde de ne yazık ki
çok olumlu bir atmosfer yok. Sahip oldukları imkanları son derece iyi kullanan
vakıf üniversitelerinde ise temel hukuk eğitimi alanında bazı zafiyetlerin
olduğunu düşünmekteyim. Tabi, tüm bu yorumlarımı belli başlı üniversiteleri
ayrı tutarak söylediğimi belirtmek isterim. Hukuk Fakültelerindeki eğitim
kalitesini arttırmanın yolunun, öğrencilere tam anlamıyla hukukçu olduklarını
hissettirmekten ve bunun ne kadar önemli bir görev olduğu bilincini aşılamak
yolundan geçtiğini düşünmekteyim. Yani, sadece sınavlardan başarılı not alıp
bir üst sınıfa geçeyim mantığının ne yazık ki günü kurtarma çabasından başka
bir şey olmadığı gerçeğinin anlaşılması gerekir diye düşünmekteyim. Unutmamak
gerekir ki ders notları fotokopiyle yetişmiş bir hukukçu nesli daha gelmekte...
Avukat
Zakir Set: Yeterli
değil, teorik ve lüzumsuz doktriner bilgiler verilmesi azaltılıp, pratik hayata
ilişkin daha çok bilgi verilmesi kanaatindeyim.
Avukat Sinem Ezgi
Büyükyıldız: Hukuk fakültelerinde verilen eğitim oldukça yetersizdir. Hukuk
eğitiminin süresi kısa olmaktadır. Eğitim süresi içerisinde staj yapılabilir
kanısındayım.
Stajyer Avukat Melike Cantürk: Hukuk fakültelerinde verilen eğitim yeterli değildir.
çevremizde hep hukuk okumanın ezber işi olduğu söylenir. Bugün hukuk
fakültelerinde hala ezberci eğitim modeli uygulanmaktadır. Oysa ki pratikte
yorumlama yeteneği de çok fazla gerekmektedir. Bu konuda eğitim sırasında
uygulama yöntemlerinde daha çok yer verilmesi ve usule ilişkin eğitimin
arttırılması gerekmektedir.
Stajyer
Avukat Selin Hayırlıgil:
Hukuk eğitiminde teoriden farklı olarak her dönem en az bir
ay uygulamayı görmek gerektiğini düşünmekteyim. Aynı zamanda sistemin
nasıl olduğunu öğrenebilmek adına üniversitenin belirleyeceği bir avukatın
yanında staj yapmak yararlı olur kanısındayım. Bu sayede teoriyi pratikle pekiştirip
daha kalıcı bir eğitim modeli sağlamış oluruz.
Stajyer Avukat Gülen Bayrak: Hukuk fakültelerinde
verilen eğitimin yapmış olduğum stajla pek de uyum sağladığı kanaatinde
değilim. Çünkü okul hep teori üzerine kurulmuşken staj da uygulama bocalamaya
sebebiyet verebiliyor. Eğitimde biraz daha uygulama ağırlıklı çalışılması
taraftarıyım.
Stajyer Avukat
İskender Çatalbaş: Öncelikle herkesin bildiği bir gerçektir ki,
ülkemizde hukuk fakültelerinin son yıllarda bu kadar artması eğitim kalitesini
olumsuz yönde etkilemektedir. Şahsım adına konuşmam gerekirse ben hukuk
fakültesine başladığımda İstanbul ve Marmara Üniversitelerinin Hukuk
Fakülteleri kontenjanı 400 kişilikti. Birkaç sene içerisinde bu sayı üç katına
çıktı. Birbiri ardına açılan ve artık sayılarını takip dahi edemediğimiz, iyice
bir piyasa sektörüne dönmekte olan özel üniversitelerin artması ise, bu üniversitelerde
bulunan hukuk fakültelerinde verilmekte olan eğitimin kalitesini sorgulatır
hale getirdi. Nitekim çoğu meslektaşımızın Türkiye’de hukuk ve avukatlık ile
ilgili başlıca problemlerden birisi de artan fakülte sayısı ile birlikte
kalitesiz bir eğitim ile yetersiz akademik kadroların elinden geçen mesleki
yeterlilikten yoksun yeni hukukçuların yetişmesidir. Bu sorunun temelinde,
kanaatimce bu kadar hukuk mezununu yerleştirecek yeterli istihdam
gereksiniminin sağlanamaması yatmaktadır. Açıkçası mezun olan hukukçulara
herhangi bir mesleki alternatif ve istihdam yaratılmadan ve bu mesleki
alternatiflere gereken teşvik sağlanmadan bu kadar fakültenin açılmasını ben
ülkemizin basiretsiz, çözümden ziyade sorun üreten eğitim anlayışının bir
sonucu olarak görüyorum. Hukuk
fakültelerinde eğitimin düzeltilebilmesi adına hukuk fakültelerine, yeterli
eğitimi sağlayamayan fakültelerin kapatılmasını veya akademik kadrosunun
yetişebileceği kapasitenin üzerinde kontenjana sahip fakültelerde kontenjanın
kaldırılmasını gerektirecek katı yeterlilik ölçütleri getirilmesi gerektiğini
düşünmekteyim. Yetkin uzmanlık gerektiren bir mesleğin eğitim yeri olarak hukuk
fakültesi açmak yahut radikal bir kararla mevcut fakültelerin (gerek devlet
eliyle, gerek özel vakıf üniversiteleri eliyle) kontenjanını arttırmak bu kadar
kolay olmamalı. Ciddi, tutarlı, objektif ölçütler çerçevesinde kaliteli
eğitimin sağlanabileceği, nitelikli yargı insanlarının yetiştirilebileceği
yüksek kıstasları sağlamaya üniversitelerin zorlanması gerektiğini düşünüyorum.
Türkiye’de bu standartların nasıl adilane bir şekilde uygulanabileceği ise bir
hayli şüpheli olup, bu denli tepeden inme başarısız uygulamaların gelenek
haline geldiği, nepotizm cenneti ülkemizde açıkçası bu tip kıstasların objektif
bir biçimde yürürlüğe konup uygulanabileceğini düşünmemekteyim.
2)- Sizce staj eğitimi amacına uygun işliyor mu?
Avukat Barış Demirel: Staj
eğitiminin amacı; hukuk eğitimi sırasında alınan teorik eğitim ile pratiğin
birleştirilmesi olmalıdır. Ancak fiiliyatta çok az stajyer avukat bu amaç
doğrultusunda stajını tamamlayabiliyor. Bunun en temel gerekçesi ise ekonomik
koşullardır.
Avukat Sinan Demirkol: 6
Ay adliye stajı, 6 ay avukat yanında olmak üzere 1 yıl süren avukatlık stajının
stajyer avukatlara istenen katkıyı sağlamadığı herkesçe kabul edilen bir şey.
Şuana kadar kimsenin staj eğitimin faydalı olduğunu söylediğini duymadım. (
stajyer avukatlar, avukatlar, hâkimler, öğretim üyeleri vs.) Eminim ki
meclisteki hukukçu milletvekilleri, Adalet Bakanı, Türkiye Barolar Birliği
Başkanı ve üyeleri de bunun faydalı işlediğini düşünmüyorlardır. Hatta stajyer
avukatlar için bir külfet olduğunu düşünen hukukçular dahi bulunmaktadır. Kanuni düzenleme ve uygulama arasında birçok
farklılık bulunduğundan sorunlara değinemiyorum. Stajyerlere devlet ve baro
tarafından gerçekten iyi bir ücret ödense, adliyelerde her gün hâkimin yanında
olan ve ona yardımcı olan gerekli araştırmaları yapan, avukatlara davaya
hazırlık boyutunda yardımcı olan ve aynı dönemde her daim baronun düzenlediği
seminer, panel ve bazen de derslere katılma zorunluluğu getirilse iyi bir staj
eğitimi gerçekleşebileceğini düşünüyorum.
Avukat Sabahattin Kerem Minarlı: Staj eğitiminin amacına uygun işlediğini düşünenin
olduğunu pek sanmıyorum. Zira ülkemiz gerçekliğinden son derece uzak staj
düzenlemesinin işlevselliği bulunmamakta. En iyi ihtimalle, okulunu hiç
uzatmadan bitirmiş bir öğrenciden ilham alalım, 22-23 yaşındasınız, hukuk
fakültesinden mezun olmuşsunuz heveslisiniz, azimlisiniz, stajınızı
başlatıyorsunuz, ancak bir de görüyorsunuz ki staj süresince ücretsiz
çalışacaksınız... Ve daha da ilginci ekonomik istikbali için başka bir işte
çalışmanız da yasaklanmış durumda... Farz edelim ki bu genç arkadaşımızın her
ay vermiş olduğu bir kira gideri var ya da bakmakla yükümlü olduğu bir ailesi...
Mesleki yeterliliğini bir kenara bırakıp ihtiyaç piramidinin en altındaki
zaruri ihtiyaçları giderme hususunda dahi yetersiz olan staj sürecindeki
eğitiminde bu bağlamda ne denli işlevsel olabileceği hususu tartışmaya açık. Tabi
tabloyu bu kadar karamsar göstermek de çok doğru değil. Staj eğitimi hususu
özelinde düşünecek olursak eğitime gelen son derece kıymetli ve önemli
hukukçularla tanışma fırsatı bulmak ve tecrübelerinden dersler çıkarabilme
imkanı açısından ve kendi döneminiz avukatlarını tanıma açısından son derece
yararlı olduğunu söylemem gerekir. Staj eğitimi, staj sürecinin geneli ile
kıyaslandığında aslında amacına uygun yürüyen nadir konulardan biri kanaatimce.
Avukat Sinem Ezgi
Büyükyıldız: Staj eğitiminde verilen
eğitim yetersizdir. Staj eğitiminin daha çok pratik uygulamaya dayandırılması
gerekmektedir.
Stajyer
Avukat Melike Cantürk: Staj eğitimi
kesinlikle amacına uygun değildir. Adliye stajında hakimlerin iş yoğunluğundan
dolayı stajyer, hiçbir şey öğrenmemektedir. Aynı zamanda bu dönemde hiç bir
geliri olmayan stajyer bu süreci maddi zorluklar içinde geçirmektedir.
Stajyer
Avukat Selin Hayırlıgil:
Bana kalırsa staj eğitiminden verim almak için
avukatken yaşayacağımız sorunlara yönelik bir eğitim görmeliyiz. Avukat yanında
yaptığımız staj evresinde daha çok dilekçe yazıp ve dosya takibi yapılması
gerektiğini düşünmekteyim.
Stajyer Avukat Gülen Bayrak: Şöyle ki, staj
eğitiminin amacına ulaşıp ulaşmadığı hususu staj yapan kişinin göstermiş olduğu
özveriyle doğru orantılıdır bence. Öğretmen ne kadar iyi olursa olsun öğrenci
istemiyorsa, bu durumda ne kadar verim alınır mantığı burada da işliyor bence.
Stajyer Avukat
İskender Çatalbaş: Staj eğitiminin Türkiye’de ciddi anlamda büyük
problemleri vardır. Bu problemlerin en temelinde ne yazık ki, mevzuat ile
uygulama arasında korkunç boyutlardaki farklılıklar yatmaktadır. Herkesin açıkça
bildiği bu farklılıkları uzun uzadıya yazmaya gerek olmadığını düşünüyorum.
Adliye stajı kapsamında sadece kolu uyuşana kadar imza atmayı öğrenen, Hakim,
Savcı ve kalemlerince adliyeye gelme nedenleri sorgulanan, staj boyunca maaş
alma yasağına (Danıştay 8. Dairenin 09.07.2008 gün 2008/1164 E. 2008/4989 K.
sayılı kararı) rağmen sürekli olarak asgari ücret civarında bir ücrete tabi
şekilde SGK’sız ucuz iş gücü mahiyetinde çalıştırılarak hiçbir sosyal hakka
sahip olamadan Suriyeli bir mültecinin bir tık üzerinde hayat şartları ile bir
sene boyunca yaşamak zorunda bırakılan stajyer avukatlardan bütün
meslektaşlarımızın haberdar olduğunu hepimiz biliyoruz. Mevzuattaki
düzenlemelere hâkim felsefeye ve kanaatimce insan haklarına dahi aykırı şekilde
cereyan eden bu uygulamanın düzeltilebilmesinin TBB’nin ve Adalet Bakanlığının
öncelikleri arasında yer alması gerektiğini düşünmekteyim. Stajyer avukatların
ücret almasının staj eğitiminin amaç ve niteliğine aykırı olduğunu iddia
edenlerin; stajyer hâkim ve savcıların geçimlerini sağlayabilecek nitelikte bir
ücret almasını, hâkim ve savcılık stajının amaç ve niteliğiyle nasıl
bağdaştırabildiklerini çok merak ediyorum. Oysaki avukatlık da aynı hâkim veya
savcılık gibi yargının bir kolunu oluşturmaktadır. Adalet, sağlık ve eğitim
gibi temel kamu hizmetlerini icra eden meslek erbapları için geçim derdi geri
planda olmalıdır ki, kendilerini hiçbir baskı altında hissetmeden mesleklerinin
kutsal gerekliliklerine adayabilsinler. Ailesinin desteğini almak zorunda
olmadığı bir dönemde en düşük ihtimalle 22 yaşında bir hukuk mezununun, mesleğe
atılır atılmaz yaşadığı bu adaletsizliklerin hukuk dünyasına adımını daha yeni
atmış bu bireyin adalete olan bakış açısını ne ölçüde olumsuz etkileyeceğini
göz önünde bulundurmak zorundayız. Ya mevzuatı pratik gerçeklere göre yeni
baştan düzenleyerek staj eğitimi süresince genç avukatların çalışma ve sosyal
haklarını garanti altına alacağız; ya da uygulamanın teoriye uygun bir şekilde
gerçekleştirilebilmesi için stajyer avukatlara insanca yaşama fırsatı tanıyarak
güçlü bir denetime tabi staj eğitiminin şartlarını sağlayacağız. Bunları
gerçekleştiremediğimiz takdirde yeni nesil avukatlardan gerçek bir adalete
inanmalarını beklemek hayal olur.
3)- Avukatlık mesleğine geçiş için sınav gerekliliğine
inanıyor musunuz?
Avukat Barış Demirel: Özellikle
son dönemde çok fazla sayıda hukuk fakültesi açılması, bu fakültelerdeki
eğitimin gerçekten yetersiz olması, yeterli öğretim üyesinin bulunmaması,
tabela üniversitelerin varlığı, mezun sayısındaki artış gibi nedenler
avukatlığa geçişte sınavı zorunluluk haline getiriyor. Bu bakımdan mesleğe
girişte sınav ve ayrıca belli dönemler halinde meslek içi eğitimlere katılım
zorunluluğu getirilmesi gerektiği düşüncesindeyim.
Avukat Sinan Demirkol: Kesinlikle,
yurt dışında birçok ülkede mevcut olan avukatlık sınavının Türkiye'de de olması
gerekiyor. Nasıl insanlar arasındaki uyuşmazlığı çözecek olan hâkim sınavla
belirleniyor ise, yurttaşların belki de hayatındaki en önemli sorunu bir
avukata teslim ettiği düşünülürse sınavın getirilmesi şarttır. Sınav neleri
içermeli?, soruları kim belirlemeli?, kaç aşamadan oluşmalı? gibi sorular üzerinde
düşünülmesi gereken konulardır. Bu sınavın aslında tüm avukatlara uygulanması
gerekir fakat kazanılmış hak olduğundan böyle bir yola maalesef ki
başvurulamayacaktır. Hukukun birçok dalı bulunduğundan uzmanlık sınavı
getirilerek bir nebze sorunları halledebileceğimizi düşünüyorum.
Avukat Sabahattin Kerem Minarlı:
Bizde şöyle
bir alışkanlık var; biz bir şeyi bozarız sonra onu tamir etmek, düzeltmek için
çırpınır dururuz. Avukatlık sınav çabaları da tam olarak bundan ibaret bence.
Hukuk Fakültesi kontenjanlarını her yıl arttırırken ya da her yere apartmandan
bozma okullar açıp hukuk fakülteleri kurarken hukukçu sayısının bu denli artacağının
ve durumun buralara kadar geleceğinin öngörülememiş olması tam bir fiyasko!
Mevcut durumda da tam anlamıyla doğru çözüm olmasa da sınavdan başka bir yolun
olmadığı kanaatindeyim. Zira mitoz ya da mayoz bölünmeyle bölünür gibi bu hızla
avukat sayısı artarsa avukatlık hususunda taşeronlaşma gibi mesleğin onuruna
yakışmayacak fiili uygulamaların oluşacağını düşünmekteyim.
Avukat Zakir Set: Hayır, sınav kişinin bu meslekte başarılı olacağı anlamına
gelmez. Bu meslek pratik hayatta tecrübe kazanılarak ve gayret gösterilerek
yapılacak bir meslektir.
Avukat Sinem Ezgi Büyükyıldız: Avukatlık mesleğine geçiş için sınavın gerekliliğine
inanmıyorum.
Stajyer Avukat Melike Cantürk: Öğrencilik hayatımda da şimdiki
durumumda da hiç bir zaman bu sınavın doğruluğuna ve gerekliliğine inanmıyorum.
Çünkü Türkiye -maalesef- liberal ekonomik sistemi benimsemiş bir ülkedir.
Avukatlık mesleği de serbest çalışma şekli olduğuna göre bu meslek "iyi olanın
kazandığı" bir meslektir. Bu nedenle eğitimini tamamlamış bir kişiyi
muhtemelen güvenilirliği düşük bir ezber sınavına tabi tutmaktansa, eğitim
sürecinde hiç bir katkısı olmayan baroların hukuk öğrenimi esnasında gereken
aktiviteleri sağlaması gerekmektedir.
Stajyer
Avukat Selin Hayırlıgil:
Avukat olmak için eğer bu sınav yapılıyorsa şayet Avukat adaylarını
daha başarılı olmaya teşvik edebilir kanısındayım.
Stajyer Avukat Gülen Bayrak: Bu fakülteye başlayan
her öğrenci gibi ben de dört yıllık eğitimin ardından yasal bir yıllık staj
eğitimi ve devamında beklenen avukatlık ruhsatının alınacağını bilerek okula
başladım. Ne olursa olsun üniversiteye girme çabası ve okuldaki sınavlardan
sonra tekrardan bir sınav olacağını bilmek göz korkutuyordu tabi ki de. Okulun son
dönemi kafaya çokça takılan problemdi aslında, -öğrenci psikolojisi işte-
bunlardan biri de bendim. Şuan stajımın 3. ayı dolmak üzere ve şuan sorsalar ( -ki
fikrimizin alınacağı da yok!) bu mesleğe geçiş için sınav gerekli mi, bu staj havasını soluduktan sonra elbette
gerekli derim. En azından bu meslek için bir yeterliliğinin olması gerektiği
inancındayım.
Stajyer Avukat
İskender Çatalbaş: Az önce artan hukuk fakülteleri ile ilgili yaptığım
tespitler doğrultusunda konuşmak gerekirse; evet, avukatlık sınavı
gereklidir. Avukatlık sınavına soğuk
bakanların mevcut durumu savunurken genel olarak dayandıkları en büyük gerekçe
ise ruhsatını alan avukatların kabiliyetleri oranında piyasa tarafından
süzüleceği ve kendisini bir şekilde geliştirmemiş, mesleki yeterlilik
kazanamamış meslektaşlarımızın piyasa şartları tarafından elimine edileceğidir.
Bu savunma kuşkusuz somut gerçeklerden çok uzakta farazi bir değerlendirme
olmakla birlikte meslektaşlarımızı bir kabiliyet sıralaması içerisinde yarış
atı gibi göstermektedir. Nitekim avukatlığı fabrikasyon dilekçe ve
başvurularla, agresif bir tavırla para kazanma sektörüne dönüştüren kurumsal
yapıların içerisinde avukatların yeteneklerini ne kadar gösterebileceği veya
kendilerini ne ölçüde geliştirebilecekleri büyük bir soru işareti olarak yerini
korumaktadır. Gerçekten de büyük bir hevesle mezun olarak mesleğe atılmış
kabiliyetli meslektaşlarımızın, maddi şartlar gereğince bu tür kurumsal
plazalar içerisinde yeteneklerinde veya bilgilerinde gram ilerleme sağlamayacak
işlerde çalışmak zorunda olmalarını sorgulamadıkça, mesleki yeterliliği
kazanamamanın adil bir değerlendirme olduğu söylenebilir mi? Keza çok açıkça
bilinen bir gerçek olmakla birlikte ailesinin desteğiyle okuyan ve okulu
bitirdikten sonra yine ailesinin desteğiyle ofisini açarak, ailesinin geniş
çevresinden müvekkil kazanan bir avukatla; zor şartlar altında büyük bir
şehirde tek başına hukuk okuyup, mezun olduktan sonra sırf maddi gereksinimlerinden
ötürü kurumsal bir avukatlık ofisinde birbirinin aynısı dilekçeleri kopyala
yapıştır yöntemiyle yazmak zorunda kalan bir avukatın mesleki yeterliği adil
bir kıyaslamaya tabi tutulabilir mi?
Avukatlık bir zamanlar aristokrat mesleği olarak görülürdü. Hala aynı
bakış açısıyla yaklaşıyorsak, bilinç olarak pek ileriye gidememişiz demektir.
Hukuk mezunlarının avukatlık dışında meslekleri gereğince çalışabilecekleri
alternatif işlere teşvik edilmesi ve bu işler için gereken istihdamın
arttırılması gerektiğini düşünmekteyim. Benim rehberlik hocam, hukuku seçmem
için beni teşvik etmeye çalışırken, bir hukuk mezununun 26 farklı mesleğe direk
geçiş yapabildiğinden bahsetmişti. Bu yanlış bir değerlendirme değildir. Hukuk
mezunu olarak gerek özel sektörde, gerekse kamuda hukuk alanında çok çeşitli
kademelerde ve alanlarda hukuk mezunlarına istihdam sağlanabileceğini
düşünüyorum. Avukatlık sınavının getirilmesi halinde ise uygulanabilmesi için,
bu uygulamanın yürürlüğe konulmadan evvel yurtdışındaki örneklerine bakılarak
ülkemiz şartlarında nasıl uygulanabileceğinin detaylı şekilde incelenmesi
gerekmektedir. Bu sınavın hangi kurum tarafından yapılması gerektiği ile ilgili
ben de çevremde konuyu tartıştığım kişilerle aynı görüşlere sahibim. Kesinlikle
YÖK veya Adalet Bakanlığı eliyle değil, TBB tarafından yapılmalıdır. Her
baronun kendisine özgü bir sınav yapması eşitliğe aykırı olacağından, avukatlık
yapmaya hak kazanma ülke genelinde aynı şartlar çerçevesinde Türkiye Barolar
Birliği tarafından uygulanmalıdır.
4)- Hukukun sizin hayatınızdaki yeri nedir?
Avukat Barış Demirel: Hukuk
hayatın tam merkezinde yer alır. Zira insan en temel tanımla ‘sosyal bir
hayvandır’. İnsanın; insanlarla, toplumla, devletle, çevreyle ve hatta canlı ve
cansız diğer varlıklarla ilişkisini hukuk kuralları belirlediğine göre
hayatımızda merkezi rol oynadığını kabul etmek gerekir.
Avukat Sinan Demirkol: Hukuk
Fakültesine girdikten hemen sonra etrafımı "amma çok hukukla ilgili
haberler, olaylar oluyor eskiden de böyle miydi" sorusuna boğmuştum. İnsan
bir hususla devamlı ilgilenince dikkat ettiği durumlarda değişiyor. Dolayısıyla
ben ve birçok meslektaşımda olduğu gibi içerisinde hukukla alakalı bir şey
görünmese de bir yerden muhakkak hukuka bağlıyoruz. İçimize işledi.
Avukat Sabahattin Kerem Minarlı:
Hukuk için hayatımın olmazsa olmazı diyebilirim. Daha çocukluk yıllarından
başlamış bir tutku aslında. Tabi o yıllarda toz pembe gelen bir çok şeyin
aslında o kadar da kusursuz olmadığını fark ettiğinizde büyük bir hayal
kırıklığı yaşıyor olsanız da bendeki "hukuk"un yeri hiçbir zaman
değişmedi. Daha önceki cevaplarımda karamsar bir tablo çizmiş olabilirim. Ama
her zorluğa veya her engele rağmen pes etmemek gerektiğini de gayet iyi
biliyorum. Hukuk, adalet, eşitlik herkesin her an ihtiyaç duyduğu yegane olgulardan.
Hava gibi su gibi... Abarttığımı düşünebilirsiniz belki. Ancak derinliğine
düşünüldüğünde bu cümlemdeki haklılık payının anlaşılacağını düşünüyorum. Mesleğin
henüz başlarında olmama ve üstatlardan mesleğin itibarı ve geleceğine dair
karamsar öngörüleri sıkça duymama rağmen her hangi bir pişmanlığım olmadı. Zor
olanı başarmanın verdiği mutluluk daha fazladır. En azından benim için durum
böyle.
Avukat
Zakir Set: Hukuk
çocukluğumdan beri idealimde olan bir alan. Her türlü insan ilişkileri, hukukun
alanına girmektedir. İnsanların hukuki sorunlarını çözmek ve yardımcı olmak
bana mutluluk verir.
Avukat Sinem Ezgi
Büyükyıldız: Bence, hayatın büyük
bölümünü kapsamaktadır.
Stajyer Avukat Melike Cantürk: Hukukun
benim hayatımda yeri mesleğim olmasından ibarettir.
Stajyer
Avukat Selin Hayırlıgil:
Hukuk hayatımızın her anında kendimizi savunmamız için
şarttır. Bu herkesin hayatında yer alan bir gerekliliktir.
Stajyer Avukat Gülen Bayrak: Hukukun hayatımdaki
yeri, mesleğim diyebilirim. Mesleğim derken, sadece mesleğimi ifade etmiyor.
Sanırım birkaç sıfat eklemem gerekebilir. Severek yaptığım bir meslek. Bu
alanda çalışacağım ve şuan bile onun havasına bürünmüş halde hissediyorum.
Stajyer Avukat
İskender Çatalbaş: Bu soruyu dört veya beş sene
önce sorsaydınız, size olumsuz bir yanıt verebilirdim. Hukuka veya adalete
herhangi bir inancım yoktu ve genel kitle için en büyük önceliğin maddi çıkar
olduğunu fark ettikçe hukuktan daha da fazla soğuyordum. Açıkçası bana bu mesleği
ve hukuku sevdiren iki etken vardır. Birincisi yanında staj yaptığım bir
meslektaşım. Bana hukukla uğraşmanın illa adliye duvarları kadar soğuk bir
yaşama sahip olmayı gerektirmediğini, mesleğimden keyif almayı ve hukukla
severek uğraşmayı kendisi öğretti. İşin içerisine girdikçe, sayesinde bu işi
daha çok sevdim. Bana hukuku sevdiren ikinci etmen ise bizzat hukuk mesleği
içerisinde yaşadığım haksızlıklar ve bu sebeple duyduğum öfke oldu. Hukukun
nasıl da herkese lazım olduğunu bu haksızlıklar bizzat başıma geldiğinde
anladım. Duyduğum öfke ise bende, bütün o haksızlıklara sebep olan, kötü giden
bir şeyleri değiştirebilme isteğini kamçıladı. Hukukun bendeki yeri bu sebeple
değişime olan inancımdır. Yaşadığım dünyayı daha adil bir yer yapabilme hususunda
ufak da olsa sağlayabileceğim bir katkıya, düne göre daha az haksızlığın
yaşanacağı bir sabaha uyanabilmeye duyduğum inanç, hukukun hayatımdaki yeridir.
5)- Avukatlık mesleğinin avantajları ve dezavantajları sizce
nelerdir?
Avukat Barış Demirel: Avukatlık mesleği bir
sosyal prestij mesleğidir. Dolayısı ile mesleğe saygınlık kazandıran esasında
bireyin kendisidir. Bu nedenle mesleğin gerektirdiği saygınlığın korunabilmesi
için kişinin azami dikkati ve özeni göstermesi gerekir. Bunun haricinde yine
mesleğin sağladığı hukuki birtakım ayrıcalıklar, kurumların mevzuatlarına hâkimiyet,
sorunları çözebilme yetisi kazanma, hukukun gelişmesine katkıda bulunabilme,
maddi ve manevi tatminin üst düzeyde sağlanabilmesi önemli ayrıcalıklardır.
Mesleğin bir dezavantajı bence bulunmamaktadır. Belki geçmişten kalma bazı ön yargılar
dezavantaj olarak söylenebilir.
Avukat Sinan Demirkol: Bir
insanın hakkını savunmak, onun hayatına belki de yön vermek gerçekten
insanoğlunun duyabileceği en büyük onurdur. İlk zamanlarda çoğu başarılı insan
bu onuru elde etmek için birçok insana yardım etmişlerdir. Bu duygu mesleğin en
iyi yanı. Fakat günümüzde para karşılığından avukatlık yapıldığından ve bizden
önceki avukatlar maalesef ki toplumda " avukatlar yalancı, paragöz ve
belki de sahtekâr" izlenimi
yarattığından bu onuru duyamadığımızı belirtmek isterim. Bu onuru tekrardan
kazanmak için çabalayacağız yahut çoğu insan gibi avukatlığın iyi yanını güzel
para kazanmak olarak belirteceğiz. Avukatlığın dezavantajı olduğunu
düşünmüyorum. Mesleği ifa ederken
karşılaşılabilen zorluklar olabilir lakin bunlar avukatlıktan değil,
insanlardan kaynaklanan sorunlardır.
Avukat Sabahattin Kerem Minarlı: Avukatlık mesleğini bekleyen dezavantajlardan aslında cevaplarımda sıkça
bahsettim. Hukuk eğitimin yetersizliği, avukat sayısındaki önlenemeyen artış,
meslekte taşeronlaşmaya doğru kayış, toplumun avukatlara ve avukatlığa bakışı
ve daha niceleri... Ancak her şeye rağmen avukatlık, yargı mekanizmasının
olmazsa olmaz bir unsuru ve bu nedenle dik duran /durması gereken bir meslek
türü. Sadece ekonomik beklentilerle avukatlık yapmak bu mesleğin ruhu ve
itibarıyla bağdaşmayacaktır. Avukatlar daha önce hep olduğu gibi duruşuyla,
kişiliğiyle de örnek birer insan olmalıdırlar. Bu doğrultuda Avukatlık
mesleğinin taşıdığı önem ve bulunduğu konum hala ve hep, avukatlık mesleğinin
avantajları olarak kalacaktır. Bu etkili ve çözüm odaklı çalışma için teşekkür
ederim.
Avukat Zakir Set: Bir
çok meslek dalında işsizlik var ama Avukat bir çok alanda iş yapar ve geçimini sağlayabilir.
Toplumda ve devlet kurumlarında ayrı bir itibarı vardır. Görevlerini yaparken
Avukata karşı işlenen suçlar, Hakim ve Savcılara karşı işlenen suçlar
kapsamındadır. Ayrıca Avukat kimlikleri resmi hüviyet hükmündedir.
Stajyer Avukat Melike Cantürk: Avukatlık mesleği maddi
olarak ve statü olarak avantajlara sahiptir. Bireysel olarak zorlu bir
eğitimden geçildiği için bir hukuk fakültesi mezunu en azından okulda öğrendiği
ile donanımlıdır. Bu mesleğin muhatabının uyuşmazlık içinde olan insanlar
olması ise avukatlığın dezavantajıdır. Tabi ki en büyük dezavantaj ise bu
mesleğin Türkiye'de yapılmasıdır
.
Stajyer
Avukat Selin Hayırlıgil:
Avukatlığın avantajları bence objektif düşünme kabiliyeti,
çalışma disiplini, zorluklarla mücadele gücü ve bağımsız çalışabilme imkânını
sağlamasıdır. Avukatlığın dezavantajları ise bence yorucu olması ve toplum
tarafından düşünülen olumsuz nitelendirmelerdir. Kurnazlık, dolandırıcılık ve
sert tavırlı insan profili gibi.
Stajyer Avukat Gülen Bayrak: Daha henüz yolun
başındayken mesleğin dezavantajlarından bahsetmek daha doğrusu gördüğüm olumsuz
şeyleri söylemek yanlış olur kanısındayım. Ama her meslek gibi bu mesleğin de
sevilerek yapılması halinde var olan olumsuzluklar görünmez hale
gelebilir.
HAZIRLAYAN: AV. SİNEM SAÇKAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder