KAÇAKÇILIK SUÇLARI
YAZAN: YÜKSEL BAT
ÖZET

Vergi, bir ülkenin en önemli gelir
kaynağıdır. Ülkemizde anayasal çerçevede düzenlenmiştir. Dolayısıyla vergilerin
adil biçimde toplanmasında gerek devletin gerekse kamunun büyük menfaati
vardır.
Verginin eşit biçimde toplanmasının önündeki
en büyük engel, vergi kaçakçılığı suçlarıdır. Bu suçlar 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun (VUK) 359’uncu maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemedeki bentlerin
her biri ayrı suç mu yoksa hareket mi olduğu tartışması son derece önemli bir
tartışmadır. Bize göre bu hareketlerin her biri ayrı suçtur. Ancak, öğretide
aksi görüş yoğunluktadır.
Vergi suçların, içtima, iştirak,
teşebbüs gibi konularda genel olarak Ceza Hukukunun genel hükümlerinden
farklılık göstermez. Ancak VUK m.371, failin yaptığı bir hareket sonucunda
vergi zıyaı da olması halinde ayrıca bu kabahatten de cezalandırılacağını
düzenlemiştir.
Yaptırım bakımından da keza, Ceza
Hukukundan ve Ceza Muhakemesinden Hukukundan ayrılma söz konusu değildir.
Suç ve ceza içeren bir maddenin bir usul
kanununda bulunması isabetsizdir. Bu sebeple bu düzenlemenin değiştirlmesi daha
isabetli olacaktır.
Anahtar
Kelimeler: Vergi,
Kaçakçılık, Suç, Ceza, Hareket.
ABSTRACT
Tax is the most important source of
revenue in the country. At our country, tax legalized constitutional level.
Because of just collecting taxes won country and public.
The biggest difficulty of equal tax
collection is tax evasion crimes. This crimes edited 359th
item of numbered 213 Tax Procedure Code (TPC). Each of the clause in the
regulation debate whether separate criminal act that is an extremely important
debate. For us, each of which is a separate criminal act. However, the
intensity of opinions expressed in the doctrine.
Tax crimes muster, participation does
not differ from the general provisions of the criminal law in general in areas
such as enterprise. TPC 371th item However, in a move to be made by
the offender as a result of the tax loss was also held that the offense will be
punished.
Also in terms of sanctions, leaving the
Criminal Law and the Law of Criminal Procedure it is not in question.
Containing a substance present in a
procedural law crimes and penalties misses. Therefore, this arrangement would
be more accurate to exchangeable.
Key
Words: Tax,
Evasion, Crime, Penalty, Action.
GİRİŞ
GİRİŞ
Vergi suçları, vergi hukuku ve ceza
hukuku disiplinlerinin birlikte bulunduğu suçlardır. Bu suçların sayısı çok
fazla olmamakla birlikte en bilineni, en çok yazı yazılanı ve gerçekten de en
önemlisi diyebileceğimiz suç; vergi kaçakçılığı suçudur. Bu suç, 213 sayılı
Vergi Usul Kanununun (VUK) 359’uncu maddesinde hükme alınmıştır.
Kaçakçılık suçu, her ne kadar yüz
kızartıcı suç olarak addedilmese de[1]
oldukça önemli bir suçtur. Bu suçla ülkenin mali kaynaklarından en önemlisi
olan vergi önemli oranda kayıplara uğramaktadır. Üstelik bu suçu genellikle
terör örgütleri işlemekte geçimlerini de buradan temin etmektedirler. Bu
sebeple bu suçla mücadele edilmesi ekonomik açıdan da ciddi önem arzetmektedir.
VUK m.359’da sonucunda ceza olan bir
hüküm bulunmaktadır. Dolayısıyla bu hüküm maddi hukukla ilgili bir hükümdür.
Mamafih, Vergi Usul Kanununda hükme alınmıştır. Bu son derece isabetsiz
bir düzenlemedir. Zira, Vergi Usul Kanunu, adında da anlaşıldığı gibi, bir usul
kanunudur. Şekli bir kanundur. Maddi hukukla ilişkisi bulunan bir düzenlemenin
şekli bir kanunda olması isabetli değildir. Biz bu hükmün bu sebeple
düzenlenmesini düşünmekteyiz.
Son olarak öğretide VUK m.359’daki
bentlerin hareket mi yoksa ayrı suçlar mı olduğu noktası tartışma konusu
olmuştur. Bu tartışmanın içeriğine yazıda değinilecektir. Ancak bizce buradaki
bentlerin her biri ayrı suçtur. Dolayısıyla VUK m.359’da Kaçakçılık suçları
olarak bahsedilecektir.
KAÇAKÇILIK SUÇLARI
Kaçakçılık suçu, mükellefin vergi
kanunlarını ihlal ederek vergi yükünden kurtulmasıdır[2].
Burada suçun oluşması için vergi kanunlarının ihlal edilmesi önemlidir. Bu
durum vergi kaçakçılığı ile vergiden kaçınma kavramlarını farklılaştırmaktadır.
A.
Suçlar
ile Korunan Hukuksal Değer
Bu konuda görüş birliği sağlanmış
değildir. Bir görüşe göre bu suçlar ile korunan hukuksal değer devletin
ekonomik yararları korunmaktadır[3].
Bir başka görüş amaç ile korunan
hukuksal değerin aynı olduğunu iddia etmektedir[4].
Dolayısıyla bu görüşe göre korunan hukuki menfaat kamu yararıdır.
Başka bir görüşe göre, bu suçta, hazine
ve kamu yararı korunmaktadır[5].
Bize göre bu suçun işlenmesi ile ihlal
edilen, devletin ekonomik çıkarıdır. Ayrıca belge üzerinde yapılan sahtecilik
ile belgeye olan güvenin azalması da söz konusudur. Dolayısıyla bu da korunmaktadır.
B.
Suçların
Konusu
1)
Suçların
Hukuki Konusu
Bu suçların hukuki konusu
korunan hukuksal değerle aynıdır[6].
VUK m.359’da düzenlenen suçlar esasen
tehlike suçudur. Aksi görüşler olmakla birlikte, bir zarar meydana gelmesine
gerek yoktur.
Öğretide Donay’a göre bu suçlar zarar
suçudur[7].
Bizce bu görüş isabetsizdir.
4369 sayılı Kanunla yapılan düzenleme
ile suçun sonucunda vergi kaybına yol açıp açmadığına bakılmaksızın adli yargı
mercilerine intikal edecektir[8].
Bu husus son derece önemlidir. Normalde idare hukukuyla daha sıkı bağlantılı
olan vergi hukuku, işin mahiyeti gereği, vergi suçlarında ceza hukukuyla
bağlantı kurmaktadır. Bu da vergi hukukunun çok yönlülüğünü bir kez daha ortaya
koymaktadır.
Yargıtay da bu suçun sonucunda bir zararın
meydana gelmesine gerek olmadığına hükmetmiştir[9].
Bizce de Yargıtay’ın bu kararı yerindedir. Zira gerçekten de artık
kaçakçılık suçunda hareketin yapılması yeterli olup ayrıca bir zarar meydana
gelmesine gerek yoktur.
Eğer bir zarar meydana gelirse bu kez
VUK m.359/son hükmünde yer aldığı gibi vergi ziyaı oluşacaktır. Bu durumda hem
kaçakçılık için hem de vergi ziyaı için fail cezalandırılacaktır. ‘’Kaçakçılık suçlarını işleyenler hakkında
bu maddede yazılı cezaların uygulanması 344 üncü maddede yazılı vergi ziyaı
cezasının ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmez.’’ Bu halde fikri içtima olması kanunda açıkça
engellenmektedir. Oysa 5236 sayılı Kabahatler Kanununun 15’inci maddesinin
3’üncü fıkrasında ‘Bir fiil hem kabahat hem de suç olarak tanımlanmışsa
sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanır...’ hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla
burada Kabahatler Kanunundan bir sapma söz konusu olmuştur. Özel hüküm söz
konusu olduğundan bu sapma uygulama alanı bulacaktır.
Ancak bu suçun VUK m.359/a-1
hükmündeki suçu zarar suçudur. Gerçekten de burada kanun kayucu bir zararın
meydana gelmesi halinde cezalandırma yoluna gitmiştir. ‘’...vergi
matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka
defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydedenler’’ ifadesi bunu açıkça ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla girişte de ifade ettiğimiz
gibi VUK her ne kadar tek maddede düzenlemiş olsa da biz kaçakçılık suçu değil,
kaçakçılık suçları tabirini kullanacağız. Bu suçların içeriğine konunun
devamında gireceğiz.
2)
Suçların
Maddi Konusu
VUK m.359’da düzenlenen suçlarda, vergi
kaçaklığına konu maddi değer ve vergi kaçakçılığının işlenmesinde kullanılan;
defter, kayıt ve belgeler, suçun maddi konusunu oluştururlar[10].
Belgeden, fatura,müstahsil makbuzu, serbest meslek makbuzu, gider pusulası,
parekende satış vesikaları, sevk irsaliyesi,
taşıma irsaliyesi yolcu listesi, günlük müşteri listeleri anlaşılır.
Bu suçlar seçimlik hareketli suçlardır.
Bu hareketlerden birinin yapılması halinde suç gerçekleşir.
C.
Suçların
Faili
VUK m.359’da düzenlenen suçların özgü
suç olup olmadığı konusu öğretide tartışmalıdır.
Bir görüşe göre bunu tespit için suçun
işleniş biçimleri ele alınmalıdır. Buna göre, VUK m.359/a’da suç olarak kabul
edilen hareketleri kimin yapabileceği hususunda açıklık bulunmadığı için suç
genel nitelikte özgü suçtur. VUK m.359/b’da suç olarak kabul edilen
hareketleri, vergi mükellefi veya sorumlusu kişilerin işleyebileceği gibi başka
kişiler de işleyebilir. Bu sebeple bu suçlar, özgü suç değildir. VUK m.359/c’da
suç olarak kabul edilen hareketleri ikiye ayırmak gerekir. Bunlardan ilki,
Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunanların basabileceği belgeleri, Bakanlık
ile anlaşması olmadığı halde basmak hareketidir. Bu harekete bağlı suçu
yalnızca matbaacılar basabileceği için özgü suçtur. İkincisi ise bu hareketleri
yapan kimselerin basdığı belgeleri bilerek kullananların işlediği suçlardır. Bu
suçlar da özgü suçlar değildir. Hülasa bu hükümdeki suçların tümüyle özgü suç
olduğu veya olmadığı net bir şekilde ifade edilemez[11].
Öğretide bir başka görüş suçların özgü
suç olmadığını ileri sürmektedir[12].
Genel kabul budur.
Bize göre bu suçların özgü suç olduğunu
söylemek doğru değildir. Zira, bu suçu işlemek için mükellef veya sorumlu kişi
olmak zorunlu değildir. Başkaları da yapabilir.
Faille ilgili olarak evrensel bir ilke
olan ‘suçların şahsiliği’ ilkesi burada da kendini göstermektedir. Nitekim VUK
m.333’te fiili işyerinde çalışan bir hizmetlinin işlemesi halinde, bununla
ilgili ceza fiilini işleyene verilecektir[13].
D.
Suçların
Mağduru
Suçun mağduru açısından bir özellik
göstermez. Bu suçun mağduru devlettir[14].
E.
Suçların
Maddi Unsuru
VUK m.359’da bulunan vergi kaçakçılığı
tek suç mudur yahut birden fazla suç mu düzenlenmiştir tartışması öğretide
mevcuttur.
İlk görüş üç bentteki hareketlerin tek
sayılmasını ileri sürmüştür. Öğretide büyük bir çoğunluğun kabul ettiği
görüşe göre; kaçakçılık suçu seçimlik hareketli suçlardandır[15].
Ikinci görüş her bentte farklı suçların
düzenlendiğini kabul etmiştir. Bu görüş failin daha aleyhinedir. Zira bu görüş
kabul edildiğinde aynı bendin farklı zamanlarda ihlali halinde zincirleme suç;
farklı bentlerin farklı zamanlardaki ihlali halinde fikri içtima hali söz
konusu olacaktır. Bu görüşe katılmaktayız[16].
Zira her bend için ayrı hapis cezası öngörülmektedir. Ayrıca bentlerin hukuki
konuları da birbirinden farklıdır. Bu sebeple her bentte ayrı suçlardan
bahsetmek yanlış olmaz.
VUK m.359/a bendindeki hareketleri ise
alt hareket olarak nitelendirmek yanlış değildir. Zira her iki hareket için de
tek ceza öngörülmüştür[17].
Suçların maddi unsuru üç başlık altında
incelenmelidir:
a) Hareket
b) Netice
c) Nedensellik
bağı
1)
Hareket
Bu suçlar sırf
hareket suçudur[18].
Zira bu suçta neticenin gerçekleşmesine gerek yoktur. Yukarıda da bahsedilidiği
gibi öğretide aksi görüşler mevcuttur[19].
VUK m.359/a-1
hükmü seçimlik hareketli bir suçtur. Biz yukarıda üç ayrı suçun var olduğunu
ileri sürmüştük. Bu suçlardaki hareketleri başlıklar altında incelemekte yarar
görüyoruz.
Alman
hukukunda hareketler, Türk hukukunda da olduğu gibi tek tek sayılmıştır. Ancak
Türk hukukunun aksine hareketler esasen iki grupta düzenlenmiş ve farklı
sürelerde cezalandırma yoluna gidilmiştir. Türk hukukunda ise hareketleri dört
başlık altında incelenemek gereklidir[20].
1.
VUK
m.359/a-1’de Düzenlenen Hareketler
a)Defter ve kayıtlarda hesap
ve muhasebe hileleri yapmak,
b)gerçek olmayan veya kayda
konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açmak
c)defterlere kaydı gereken
hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen
veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydetmek,
Bu suçun hareketlerini
oluşturmaktadır. Bu suçlar seçimlik hareketli olup bu hareketlerden birinin
vukuu bulması halinde suç gerçekleşmiş olacaktır. Diğer hareketlerin yapılması
cezanın üst sınırını belirlemek açısından önem taşımaktadır.
a)
Defter ve kayıtlarda
hesap ve muhasebe hileleri yapmak
Burada suç teşkil eden hareket hile
yapmaktır. Bunu yapacak kimseler defter veya kayıt düzenleyen ve bunları
saklama mecburiyetinde olan kimselerdir[21]. Eğer
kanunen tutulması gereken bir defter yoksa bu suç da oluşmamış olacaktır. Yani
bu suçun oluşması için tutulması gereken defterlerin tutulması gereklidir.
Muhasebe
hilesi ile hesap hilesinin birbirinden ayrı hareket olup olmadığı
tartışmalıdır.
Muhasebe hilesinden ne anlaşılması
gerektiği öğretide tartışmalara yol açmıştır.
Bir görüşe göre muhasebe hilesi ile
hesap hilesi farklı kavramlardır[22].
Buna göre bazen önce muhasebe hilesi sonra hesap hilesi gelmektedir. Bazen de
tersi olmaktadır.
Bir diğer görüşe göre muhasebe hilesi
hesap hilesini de içine alan geniş bir kavramdır.[23]
Bizim de katıldığımız görüşe göre, bu
suç ‘torba suç’ özelliği göztermektedir.[24]
Bu suç bu sebeple serbest hareketli suçtur. Zira kanun koyucu hareketin yapılış
şeklini sınırlandırmamıştır.[25]
Hemen şunu söylemek gerekir bu konuda
kanun eleştirilmektedir. Bu durum ‘kıyas yasağı’na aykırılık oluşturduğu ileri
sürülmektedir[26]. Bu
görüş sahiplerine göre, muhasebe hilesi, soyut ve muğlak bir ifadedir, bu
sebeple kanunilik ilkesi ihlal edilmiştir.[27]
Hilenin aldatıcı nitelikte olup olmamasının
suçun oluşumu için bir etkisi yoktur. Öğretide tersi görüş bulunmaktatadır.[28]
b)
Gerçek
Olmayan veya Kayda Konu İşlemlerle İlgisi Bulunmayan Kişiler Adına Hesap Açmak
Bu suç işlenirken esasında yukarıdaki
fiil de yapılmıştır. Gerçekten de gerçek olmayan veya kayda konu işlemle ilgisi
bulunmayan kişiler adına hesap açmak aynı zamanda hesap hilesi yapmak sonucunu
doğurur. Eğer bu düzenleme olmasaydı biz yukarıdaki düzenlemeyle de hüküm
kurabilirdik.[29]
Bu sebeple yukarıda da belirttiğimiz gibi 359/1-a’da var olan suç bir torba
suçtur.
Bu hareket
aynı zamanda belgede sahtecilik suçuna vücut vermektedir. Biz burada belgede
sahtecilik suçunun oluşmasına karşın daha özel düzenleme olan vergi kaçakçılığı
suçundan hüküm kurulmasının doğru olduğunu düşünüyoruz.[30]
Aynı şekilde 359/1-a ile 359/1-b hükümleri aynı anda ihlal edilince, ki bunun
olacağından bahsettik, her ne kadar pratik önemi olmasa da, zira verilecek
cezalar aynıdır, 359/1-b maddesinden hüküm kurulmalı kanaatindeyiz.[31]
c)
Defterlere Kaydı Gereken Hesap ve İşlemleri Vergi Matrahının Azalması Sonucunu Doğuracak Şekilde Tamamen veya Kısmen Başka Defter, Belge veya Diğer Kayıt Ortamlarına Kaydetmek
Bu suç, öğretide çift defter tutmak
olarak da anılmaktadır.[32]
Bu suçun oluşabilmesi için evvela kanun
gereği tutulması gereken bir defter bulunmalıdır. Böyle bir defter yoksa bu
suçun da var olduğunu söyleyemeyiz. Bununla birlikte iki ayrı tasdikli defter
tutulabileceği gibi, asıl deftere kaydı gereken hususlar başka defterlere de
geçirilebilir[33].
Ayrıca bu suçun oluşması için vergi
matrahının azalması sonucu doğmalıdır.[34]
Bu suç yukarıda sayılan iki unsur
birleşirse vukuu bulacak aksi halde bu suç oluşmayacaktır. Diğer bir ifade ile
sırf çift defter tutmak bu suçu oluşturmayacak ayrıca bir zararın meydana
gelmesi gerekecektir.
Vergi matrahının artması halinde bu
suçun oluşup oluşmadığı tartışmalıdır. Öğretide büyük çoğunluk bu durumda da
kaçakçılık suçunun oluşacağını belirtmektedir.[35]
Bu görüşe katılmamaktayız.
ÖZEN’e göre bu suçun oluşması için suç
ile korunan hukuksal değerin ihlal edilmesi gerekir. Yukarıdaki misalde suç ile
korunan hukuksal değer ihlal edilmediği için bu suç olşmamıştır.[36]
Bu görüşe katılmaktayız.
2.
VUK
m.359/a-2’de Düzenlenen Hareketler
a)Defter, kayıt ve belgeleri tahrif etmek,
b) Defter, kayıt ve belgeleri gizlemek,
c) Muhteviyatı itibariyle
yanıltıcı belge düzenlemek,
d) Bu belgeleri kullanmak,
Bu suçun hareketlerini
oluşturmaktadır. Bu suçlar seçimlik hareketli olup bu hareketlerden birinin
vukuu bulması halinde suç gerçekleşmiş olacaktır. Diğer hareketlerin yapılması
cezanın üst sınırını belirlemek açısından önem taşımaktadır.
a)
Defter, Kayıt ve Belgeleri Tahrif Etmek
Bu suçun oluşabilmesi için evvela kanun
gereği tutulan bir defter olmalıdır. Böyle bir defter yoksa bu suçun da var
olduğunu söyleyemeyiz. Kanun gereği tutulan defterin, kaydın yahut belgenin
sahte olması halinde bu suç oluşmaz.[37]
Öğretide tahrifatın aldatıcı özellikte
olması aranmaktadır.[38]
Biz bu görüşe katılmamaktayız. Kanunda böyle bir düzenleme olmadığına göre bunu
aramak beklenemez.
Bu hareketin sonucunda bir zarar
oluşması gerekir görüşü vardır.[39]
Bu görüşe katılmıyoruz. Zira bu suç sırf hareket suçudur, zarara gerek yoktur.
Ayrıca belgenin tahrif edilmesi yeterli görülmelidir. Ayrıca bu belgenin
kullanılmasına gerek yoktur.
Bu belgenin tahrif edilmiş bir belge
olduğunu bilerek kullanan kişi de kaçakçılık suçunu işlemiştir.[40]
Zira bu düzenlemede seçimlik hareketlerden ‘’Bu belgeleri
kullanmak’’ hareketi tahrif edilmiş belgeyi
kullanmak olarak da algılanmalıdır. Burada amaçsal yorum yapmak doğru olur.
Mamafih, Burada kanunun yanlış kaleme
alındığını söylemek gerekecektir. Kanun yukarıdaki yorum zorlamasına mahal
vermeden daha net düzenlenmeliydi.
Bu suçun uygulamasında TCK m.30’daki
hata hükümlerine dikkat edilmelidir.
b)
Defter, Kayıt ve Belgeleri Gizlemek
Gizlemek vergi usul kanuna göre
tutulması zorunlu olan defter, kayıt ve belgeleri yetkili makamları;
incelemek veya görmek için talepte bulunması halinde hukuken geçerli bir
neden olmaksızın bu makamlara söz konusu defter, kayıt ve belgeleri
vermemeyi ifade eder.[41]
Kayıt, defter ve belgelerin tutulmaması
halinde bu suç işlenmez. Ayrıca bu suçun oluşması için bu defterleri istemeye
yetkili kimseler ve bu kimselerin bu belge, defter yahut kayıtları vergi
incelemesi için istemiş olması gereklidir. Aksi taktirde bu suçun oluşmadığını
söyleyebiliriz.
İbrazı zorunlu defter ve kayıtlar
dışındaki defter ve kayıtlar veya belgeler için bu suçun oluşmaması gereklidir.
Aksi taktirde bu durumda kanunilik ilkesi ihlal edilmiş olur.
Bu maddenin Anayasaya aykırılığı ileri
sürülmektedir. Gerçekten de bu konuda AYM’ye iptal davası açılmıştır. Zira
burada anayasal güvencesi bulunan susma hakkının ihlali ileri sürülmüştür.
AYM, 213 sayılı kanunun m.359/a-2’nin
Ay. m.38/5’de yer alan susma hakkını ihlal etmediğine kanaat getirmiştir.
Gerek anayasada gerekse CMK’da susma
hakkı tanınmıştır. Ancak bu hak mutlak değildir. Sanık/ şüpheli etken olarak
katıldığı işlemlerde susma hakkını kullanabilirken edilgen olarak katıldığı
işlerde susma hakkını kullanamaz. Bize göre bu düzenleme anayasaya aykırıdır.
Kişinin susma hakkı esastır. Her ne kadar susma hakkı mutlak değilse de
istisnai olan bu durumu geniş yorumlamak doğru olmaz. Kişinin kendini suçlayıcı
bir işlem yapmaya zorlanması genel hukuk prensiplerinden ‘’nemo tenetur se
ipsum accusare’’ ilkesiyle bağdaşmaz.
Bu suç sırf hareket suçudur. Ayrıca
zararın doğmasına gerek yoktur. Yargıtay da bu görüştedir.[42]
‘’Varlığı
noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme
sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz
edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul
edilir.’’
Yukarıda yer alan hükme göre
varlığı noterce tasdiktenmiş olan veya sair suretle sabit olan belgeler gizleme
olarak kabul edilmiştir.
c)
Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Düzenlemek
Toplumda vergi kaçakçılığının bu hareket
ile işlenmesi halinde Naylon Fatura ifadesi kullanılmaktadır.[43]
Fatura,
Vergi Usul Kanunu’nda yer alan ve vergi düzeni açısından önemli belgelerden
birisidir.[44]
Buna karşın fatura bu belgelerden yalnızca biridir. Ayrıca belgelerle de bu suç
işlenebilir. Bu suçun işlenemesi için VUK’unda yer alan belgelerden biri
olmalıdır.[45]
Bu belge
görüntüde gerçek olmalıdır. Görüntüde gerçek değilse bu suçun işlenmesi mümkün
değildir. Dış görünüşünden muntazam olduğu görünen belgenin içeriği dışıyla
tutmamalıdır.
Bu suçun
oluşması için bu belgeyi düzenlemeye yetkili kimselerin bu belgeyi düzenlemesi
gereklidir
Kısaca; burada
fikri sahtecilik cezalandırılmıştır. Maddi sahtecilik halinde bu hareketten
hüküm kurulmamalıdır.
Bu suç zarar
suçu değildir. Sırf hareket suçudur. Ayrıca zararın meydana gelmesine gerek
yoktur. Yargıtay da bu görüştedir.[46]
Bu huçtan
hüküm kurulurken TCK m.30’da yer alan hata hükümlerine özellikle dikkat etmenin
elzem olduğu kanaatindeyiz.
d)
Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Olarak Düzenlenen
Belgeleri Kullanmak
5728 sayılı kanun ile bu suçta bir
değişiklik yapılmıştı. Bu yapılan değişiklik ile daha önce bulunan ‘bilerek’
kellimesi çıkarılmıştı.[47]
Bu durum öğretide bu hareketin kasten yapılmaması halinde suç oluşup oluşmadığı
hususunu tartışmaya açmıştır.
Diğer bir görüşe göre ise her ne kadar
bu değişiklikler olsa da kanunun amacına bakıldığında bu suçun oluşmaması
gereklidir.[49] Bize
göre de kanunun amacına bakıldığında bu suçun oluşmaması gerekir. Üstelik TCK
m. 21’e göre suçun oluşması kasta bağlıdır. Bir suç taksirle işlenebilecekse
açıkça düzenlenmesi gereklidir. Bu hükümde açıklık söz konusu olmadığına göre
bu suçun sadece kastla işlenmesi gereklidir. Gerçekten de Maliye Bakanlığı’nca
çıkarılan 306 Seri No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğde de bu suçun
manevi unsurunun ancak kast olduğuna işaret etmiştir.[50]
Yargıtay her ne kadar ‘Sahte belge
düzenleme ve kullanma’ suçlarının birbirinden farklı iki eylem ve suç olduğunu
ileri sürse de[51] bu
görüşe katılmak mümkün değildir. Öğretide ÖZEN’e göre, VUK m.359/a-2 ‘de, sahte
belge düzenleme ile kullanma hareketleri, seçimlik hareket olarak
düzenlenmişlerdir.[52]
3.
VUK
m.359/b’de Düzenlenen Hareketler
a)Vergi kanunları uyarınca
tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt
ve belgeleri yok etme,
b) defter sahifelerini yok
ederek yerine başka yapraklar koyma, hiç yaprak koymama,
c) belgelerin asıl veya
suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleme,
d)bu belgeleri kullanma,
Bu suçun hareketlerini
oluşturmaktadır. Bu suçlar seçimlik hareketli olup bu hareketlerden birinin
vukuu bulması halinde suç gerçekleşmiş olacaktır. Diğer hareketlerin yapılması
cezanın üst sınırını belirlemek açısından önem taşımaktadır.
a)
Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve
ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok etmek
Daha önce, vergi kanunlarına göre
tutulması ve muhafazası mecburi olan defter veya vesikaları yok etmek veya
gizlemek aynı derecede kaçakçılık suçu kabul edilmiş ve yok etme veya gizleme
suçunun işleyenler hakkında 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası hükmolunacağı
belirtilmiştir.( VUK’nun 4369 sayılı Kanunla değişmeden önceki 359/1. Maddesi)
Ancak yeni değişiklikle yok etmenin
cezası arttırılmıştır. Öyleyse kanun koyucu bu hareketin daha ağır sonuçları
olduğunu kabul etmiştir.
VUK’unda yok etmenin tanımı
yapılmamıştır. Diğer mevzuatta da bu tabir tanımlanmamıştır. Bu sebeple yok
etmenin tanımı yargıya ve öğretiye bırakılmıştır.
‘’Yok etme, saklama ibraz mecburiyeti
bulunan ve daha önce var olan defter, kayıt ve belgelerin varlığını ortadan
kaldırmak anlamına gelir.’’[53]
Öğretide yok etmeyi bu şekilde tanımlasa da yok etmenin içeriği hususunda
tartışma söz konusudur.
Bir görüşe göre, eğer, defter, kayıt ve
belgelerin varlığı tamamen ortadan kaldırılmayıp okunmaz hale getirilmiş ise de
yok etmeden söz edilmelidir.[54]
Bir başka görüşe göre ise, bu halde
tahrif söz konusu olur.[55]
Biz de bu görüşe katılmaktayız.
Yok etme çok çeşitli şekillerde
yapılabilir. Bu açıdan serbest hareketli bir suçtur. Fakat yok edilen belgenin
vergi kanunlarında düzenlenen belge olması gereklidir. Aksi halde bu suç
oluşmayacaktır. Ancak bu belgeler saklama ve ibraz mecburiyeti olan belgeler
olarak dar anlaşılmamalıdır.[56]
Genel olarak VUK’unda düzenlenen her belge, defter ya da kayıt ve tüm vergi
kanunlarındaki belge bu suçun maddi konusunu oluşturmalıdır.[57]
Elbette bu suç da kasten yalnızca kasten
işlenebilir.Taksirle işlenmesi halinde zarar meydana gelse dahi bu suçun
varlığından bahsedilemez. Keza bu suçun sonucunda zararın oluşmasına da gerek
yoktur.
Belgenin yok edildiği mi gizlendiği mi
hususunda şüphe olursa gizlendiği üzerinden hüküm kurulması yanlış
olmayacaktır.
b)
Defter
Sahifelerini Yok Ederek Yerine Yapraklar Koymak veya Hiç Koymamak
‘’Ciltli defterlerde, defter sayfaları ciltten koparılamaz. Tasdikli
müteharrik yapraklarda bu yaprakların sırası bozulamaz ve bunlar yırtılamaz.’’ VUK m. 218’de
yer alan bu hüküm açıkça defter sahifelerini yok etmeyi yasaklamaıştır.
Öğretide bu
sayfaların yırtılması fakat yok edilmemesi halinde bu suçun işlenmemiş olacağı
ileri sürülmüştür.[58]
Bu görüşe katılmamaktayız. Burada amaçsal yorum yapmak daha yararlı olacaktır.
Nitekim öğretideki bu görüş sahipleri de kanunun yapısını eleştirmekte ve yok
edilmenin değil koparılmanın suç sayılmasını teklif etmektedir.[59]
Bu fiilden
dolayı cezalandırma yapmak için yok edilen defterin vergi kanunlarınca
tutulması zorunlu defterlerden biri olması gereklidir. Aksi halde bu suç
oluşmayacaktır.
Defter
sahifelerini yok ederek yerine yaprak koymak hareketi etken şekilde, hiç
koymamak hareketi edilgen şekilde yapılan hareketlerdir.
Düzenleme her
ne kadar defter sahifeleri dese de tek defter sahifesi yırtılırsa dahi bu suçun
oluştuğunu söylemek yanlış olmaz.
c)
Belgelerin Asıl veya Suretlerini Tamamen veya Kısmen Sahte Olarak Düzenleme
Burada TCK anlamında sahte belge
düzenleme suçu vardır. Bu suç burada düzenlenerek özel norm olmuştur. Bu fiil
yapıldığında belgede sahtecilik değil, fakat kaçakçılık suçundan ceza vermek
uygun olacaktır.
VUK m.359/a-2’de fikri sahtecilik ele
alınmışken burada maddi sahteciliğin var olduğunu söylemek gerekir. Bu iki
sahtecilik arasındaki fark için ‘’sahih olmayan’’ ve ‘’gerçek olmayan’’
ayrımına gitmek gerekir. Bu ölçüt Manzini tarafından ileri sürülmüştür.[60]
Buna göre belge sahih olmadığında maddi sahtecilikten bahsedilmelidir.
Suçun oluşması için belgenin
düzenlenmesi yeterlidir. Ayrıca zararın meydana gelmesine gerek yoktur.[61]
Uygulamada ‘’naylon belge’’ olarak
adlandırılan bu suçta sahte belge düzenleme tam veya kısmi olabilir[62].
d)
Sahte
Olarak Düzenlenmiş Belgeleri Kullanmak
Yukarıda belirlenen hareketin sonucunda
oluşan belgenin kulllanılması halinde bu suç meydana gelmiş olacaktır. Kanunun
lafzına bakıldığında suçun taksirle de oluşması mümkün olmaktadır. Fakat bu
durum kanunun ruhuyla bağdaşmaz. Gerçekten de amaçsal yorum yaparak suçun ancak
kastla işlenmesi gerektiğini düşünüyoruz.[63]
Bu suçun işlenmesi için sahte olarak
düzenlenen belgeyi kullanan kişinin düzenlenme anında VUK m.359/b de düzenlenen
suça iştirak etmesine gerek yoktur. Ancak bu harekete de iştirak ederse iki
ayrı suçtan bahsetmek doğru değildir. Zira 359/b’deki suç seçimlik hareketli
suçtur.[64]
Bu iki hareketin birlikte işlenmesi halinde tek suçtan hüküm verilmeli lakin
ceza üst sınırdan belirlenmesinde esas alınacaktır.
Bu suçun oluşabilmesi için muhattapın
belgenin sahte olduğunu bilmemesi gereklidir.[65]
Aksi halde bu suç oluşmamış olacaktır.
Yukarıda sayılan hareketler kaçakçılık
suçlarının en ağır hareketleridir. Bu hareketlerin sonucunda oluşna suçun
cezası 3 sene ile 5 sene arasında hapis cezası gerektirir.
4.
VUK
m.359/c’de Düzenlenen Hareketler
a)Bu
Kanun hükümlerine göre ancak Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin
basabileceği belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basma,
b)Ve bu hareketleri bilerek bu belgeleri kullanma,
Bu suçun hareketlerini
oluşturmaktadır. Bu suçlar seçimlik hareketli olup bu hareketlerden birinin
vukuu bulması halinde suç gerçekleşmiş olacaktır. Diğer hareketlerin yapılması
cezanın üst sınırını belirlemek açısından önem taşımaktadır.
a)
Bu Kanun hükümlerine
göre ancak Maliye Bakanlığı ile anlaşması bulunan kişilerin basabileceği
belgeleri, Bakanlık ile anlaşması olmadığı halde basma
Bu suçta öncelikle Maliye Bakanlığıyla
anlaşması bulunmadan basılabilecek bir belgeyi basmak halinde bu suç
oluşmayacaktır. Dolayısıyla Maliye Bakanlığı dışında, sözgelimi Başbakanlıktan
izin alınması gerekirken izin alınmadan belge basılması halinde bu suç
oluşmayacaktır.
Bu suç da bir tür sahte belge düzenleme
suçudur. Bu konuda yukarıya atıf yapmakla yetiniyoruz.[66]
b)
Bu hareketleri bilerek bu belgeleri kullanma
Yukarıda belirlenen hareketin sonucunda
oluşan belgenin kulllanılması halinde bu suç meydana gelmiş olacaktır. Suçun
kasten işlenmesi hususunda tartışma yoktur. Fakat burada ‘’bilerek’’
kelimesine yer verildiği halde VUK m. 359/a-2’de bu kelimeye yer verilmemiştir.
Bu noktada tartışmalar vukuu bulmuştur. Bu konuda yukarıya atıf yapmakla[67]
birlikte öğretide ÖZEN’e göre, ‘bilerek’ kelimesi yer aldığı için bu suç ancak
genel kastla işlenebilir. Olası kastla işlenmesi mümkün değildir.[68]
Bu suçlar seçimlik hareketli
olup bu hareketlerden birinin vukuu bulması halinde suç gerçekleşmiş olacaktır.
Diğer hareketlerin yapılması cezanın üst sınırını belirlemek açısından önem
taşımaktadır.[69]
2)
Netice
Bu suçlar genel olarak neticesiz
suçlardır. Mamafih çift defter tutma hareketi ile işlenen suç neticeli suçtur[70].
Zira bu suçun oluşması için vergi matrahının azalması sonucu doğmalıdır[71].
Bunun dışında, bazı hareketle işlenen suçlarda aksi görüşler olsa da, bir
neticenin meydana gelmesine gerek olmaksızın bu suç işlenmiş olur. Bu suçlara,
sırf hareket suçu ya da hareketi neticeye birleşik suç veya şekli suç ismi de
verilebilir.
3)
İlliyet
Bağı
İlliyet bağı neticeli suçlarda önem arz
etmektedir. Yukarıdaki açıklamalar nedeniyle bu suçlarda illiyet bağının bir
önemi yoktur. Yalnızca çift defter tutma hareketinde illiyet bağı önem arz
eder.
F. Suçların Manevi Unsuru
Suçun oluşması kasta bağlıdır. Bu husus
TCK m.21’de açıktır. ‘’Suçun
oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların
bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Kişinin,
suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen,
fiili işlemesi halinde olası kast vardır.’’
Yukarıda bu suçlarının manevi unsurunun
tartışmalı olduğundan yer yer bahsetmiştik. Bu durum birçok suç tipinde önemli
sonuçlara yol açar. Söz gelimi, defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe
hileleri yapmak hareketinde hesap hatası ve hesap hilesinin ayırt
edilmesinde manevi unsur önem arz etmektedir. Zira hesap hatası durumunda kast
yoktur.[72]
Dolayısıyla suç oluşmaz. Keza defter, kayıt ve belgeleri tahrif etmek hareketinin
istenmeden yapılması halinde tahrifat suçu oluşmaz.[73]
Ağırlıklı görüş bu suçların ancak kasten işlenebileceği yönündedir.[74]
Mamafih bir görüş bu suçların hem kast hem taksirle işlenebileceği yönündedir.[75]
Burada kast, genel kasttır. Özel kast aranmamıştır.[76]
Manevi unsur önemlidir. Zira amaç ve
niyet farkıyla suç ortadan kalkar veya oluşur. Danıştay bir kararında, davacıya
kasıt izafe edilemeyeceğini bu sebeple suçun oluşmadığını belirtmiştir.[77]
Asıl tartışma 5728 sayılı kanun
değişikliği ile ortaya çıkmıştır. Bu kanun değişikliği ile ‘bilerek’
ibaresi çıkarılmışsa da Maliye Bakanlığı’nca çıkarılan 306 Seri No.lu Vergi
Usul Kanunu Genel Tebliğde bu tartışmalar sona ermiştir. Bu konuda yukarıya
atıfta yapmakla yetiniyoruz.[78]
G. Ceza Sorumluluğunu Ortadan Kaldıran Nedenler
1)
Hukuka
Uygunluk Nedenleri
VUK m.359/2 : ‘’371
inci maddedeki pişmanlık şartlarına uygun olarak durumu ilgili makamlara
bildirenler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.’’ demektedir.
VUK m.371 ise; ‘’Beyana
dayanan vergilerde vergi ziyaı cezasını gerektiren fiilleri işleyen
mükelleflerle bunların işlenişine iştirak eden diğer kişilerin kanuna aykırı
hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber vermesi hâlinde,
...cezası kesilmez.’’ demektedir.
Bu sebeplerle bir görüş bu
düzenlemenin hukuka uygunluk sebebi olduğunu ileri sürmektedir.[79]
Bu görüşe katılmamaktayız. Bu düzenleme şahsi cezasızlık nedenidir.[80]
Hukuka uygunluk nedenleri
TCK’da şu şekilde düzenlenmiştir:
Burada meşru savunma mümkün gözükmektedir. Sözgelimi, hukuka aykırı olduğu
düşünülen bir incelemede belgeleri ibraz etmemek halinde meşru savunmadan
bahsedilebilir.[84]
Diğer hallerin olmasında teorik bir engel bulunmamakla birlikte pratikte
mümkün gözükmemektedir.
2)
Kusurluluğu
Kaldıran Nedenler
Kusurluluğu ortadan kaldıran haller
TCK’da şu şekilde düzenlenmiştir:
ii) Zorunluluk Hali (TCK m.25; VUK m.13),
iii) Cebir ve şiddet,
korkutma ve tehdit (TCK m.28),
iv) Haksız tahrik (TCK m.29),
v) Yanılma (Hata) (TCK m.30; VUK m.413,369)
vi) Diğer Haller (TCK m.31-34)
Bu hallerin bir kısmı kusuru tamamen kaldırırken (TCK m.24,25,28-30,32,34;
VUK m.13) bir kısmı kusuru tamamen kaldırmamaktadır (TCK m.29,31,33). Tamamının
uygulanması gerek pratikte gerek teoride mümkündür.
H. Suçun Özel Görünüm Biçimleri
1)
İştirak
İştirak, esasen bir kişi tarafından işlenebilecek suçun, birden fazla kimse
tarafından işbirliği içinde işlenmesidir[86]. İştirak için bellişartlar gereklidir[87]. Bu şartların varlığı halinde bu
suçlara iştirak mümkündür.
2)
İçtima
İçtima, Arapça toplanma anlamında kullanılmaktadır[88]. Buradaki
toplanmadan maksat suçların toplanmasıdır. İlk tasarıda yer almasına rağmen cezaların içtimaı son şekline yer
verilmemiştir[89]. Bununla birlikte 5275 sayılı ‘Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı
Hakkında Kanun’da bu düzenlemeye yer verilmiştir. Bu kanunun 107. maddesinin
şartlı salıverilmeye ilişkin olarak toplama sistemine gidilmiştir[90]. Bunun dışında, CGTİHK m.99’da denildiği gibi ‘bir kişi bakımından
hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır.’
5237 sayılı TCK suçların içtimaı başlığı altında bileşik
suç, zincirleme suç ve fikri içtimaı düzenlemiştir[91]. Ayrıca TCK’nun genel hükümlerinde düzenlenmemiş de olsalar gerçek içtima
ve suçların görünüşlü içtimaı da suçların içtimaı başlığı altında ele
alınmalıdır.
Bileşik suçun söz konusu olması teorik olarak bir engel
bulunmasa da pratik açıdan bu suçlarda bileşik suçun söz konusu olması mümkün
görülmemektedir.
Fikri içtima söz konusu olabilir.
Burada şu konu farklılık arz etmektedir. VUK m.371, failin yaptığı bir hareket sonucunda vergi zıyaı da olması
halinde ayrıca bu kabahatten de cezalandırılacağını düzenlemiştir. Bir fiil hem
kabahat hem de suç olarak tanımlanmışsa sadece suçtan dolayı yaptırım
uygulanır, kuralından sapma söz konusudur.
Zincirleme
suç açısından da yazımızda defaatle bahsettiğimiz tartışma önem arz etmektedir.
Eğer ki, VUK m.359’daki bentleri ayrı suç olarak kabul edersek o bentlerin ayrı
zamanlarda işlenmesi durumunda zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır. Aksi
halde tek cezanın üst sınıra yaklaşması söz konusu olacaktır. Hemen şunu
belirtelim; VUK m.359’daki bentleri hareket olarak kabul etsek de, zincirleme
suç hükümlerinin uygulanması mümkün olabilir.
3)
Teşebbüs
Bu suçlar, bilindiği üzere sırf hareket suçlarıdır.
Sırf hareket suçlarına teşebbüs, kural olarak, mümkün değildir. Ancak hareket
kısımlara bölünebiliyorsa bu suçlara da teşebbüs mümkün olabilmektedir.
VUK m.359/a-1, zarar suçudur. Dolayısıyla teşebbüs
mümkündür.
İ.
Yaptırım
Yaptırım, TCK
m.45 sonrasında hükme bağlanmıştır. Bu yaptırımlar, cezalar (TCK m.45-52),
güvenlik tedbirleri (TCK m.53-75) olarak ikiye ayrılmıştır.
Bu suç
sonucunda faile, TCK m.50 kapsamındaki seçenek yaptırımlar uygulanmaz. Ancak
VUK m.360’a göre; ‘’359’uncu maddede yazılı suçların işlenişine iştirak eden
suç ortaklarının bu suçların işlenmesinde menfaatinin bulunmaması halinde, Türk
Ceza Kanununun suça iştirak hükümlerine göre hakkında verilecek cezanın yarısı
indirilir.’’
Dolayısıyla bu
suça iştirak halinde iştirak kurallarına göre yarı ceza verilir. Bu suça
iştirak halinde TCK m.50 uygulanabilir.[92]
Hapis
cezasının ertelenmesi mümkündür.[93]
Hükmün
açıklanmasının geriye bırakılması kararı bu suçta mümkündür. Gerçekten de CMK
m.231’de H.A.G.B uygulanabilmesi için 2 yıla kadar hapis cezası verilmelidir.
Bu halde hapis cezası ertelenebilir. Aksi halde H.A.G.B kararı verilemez.
VUK m.371
burada uygulama alanı bulabilir. Hemen belirtmek gerekirse bu birazdan
işleyeceğimiz Vergi mahremiyeti ihlalinde bu madde uygulama alanı bulamaz. Zira
madde 371’e göre; Haber verme dilekçesinin yetkili memurlar
tarafından mükellef nezdinde her hangi bir vergi incelemesine başlandığı veya
olayın takdir komisyonuna intikal ettirildiği günden evvel (Kaçakçılık suçu teşkil
eden fiillerin işlendiğinin tespitinden önce) verilmiş ve resmi kayıtlara
geçirilmiş olması.
Dolayısıyla bu madde
yalnızca kaçakçılık için uygulama alanı bulabilir. Nitekim yargıtay da
kararlarında bu durumu dile getirmiştir.[94]
Bu düzenlemenin hukuki
niteliği tartışmalıdır.[95]
TCK m.75’te düzenlenen ön
ödeme bu suçta uygulanamaz. Zira ön ödemenin uygulanabilmesi için üst sınırı 3
ay olan veya sadece adli para cezası ile cezalandırılması gereken bir suç
olması gerekir. Bu suçlar da mahiyeti gereği bu düzenlemeye uymamaktadır.
Bu suçlarda şikayet
aranmamaktadır[96]
Mütalaa ise mecburidir. Yapılmaması soruşturma engelleri arasındadır. Yargıtay
da bir kararında bunu dile getirmiştir.[97]
Mütalaa bir çeşit ihbardır.
Bu durum VUK m.327’de özel olarak düzenlenmiştir. Öğretide, cumhuriyet savcısının mütalaa ile bağlı olmadığı
görüşüne kısmen katılamaktayız.[98]
Bu işlemler uzmanlık gerektiren işlemlerdendir. Dolayısıyla mütalaa üzerine
soruşturma aşamasına geçilir ve soruşturma işlemleri yapılır. Ancak cumhuriyet
savcısı mütalaayı beklemeden bir başka bilirkişiden de yararlanabilir. Aksini
düşünmek cumhuriyet savcısının elinin kolunun bağlanması anlamına gelmektedir.
SONUÇ
Vergi kaçakçılığı, vergi suçları
arasında en tehlikeli ve maalesef de en çok işlenen suçlardandır. Bu suçların
önüne geçilmesi için en başta verginin oransal olması gereklidir. Vergi
küçüldükçe, suç azalacak ve ceza da etkili olacaktır[99].
Bu noktada Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’in; ‘Yüksek vergi Türkiye’nin
menfaatinedir.’ cümlesi mali açıdan olmasa bile, hukuki açıdan isabetli bir
cümle değildir[100].
Her ne kadar devlet gelirlerinin içerisinde en önemli yer vergiye aitse de[101]
verginin bu denli yüksek olması isabetli değildir. Bu suçun önüne geçilebilmesi
için evvel vergilerin oransal olarak alınması gereklidir.
Bu suçla ilgili tartışmalar son derece
fazladır. Bu tartışmalara yazımızda muhtevasıyla değindik. Yer yer öğretiden ve
yargı kararlarından alıntılar yaptık.
Bu tartışmalardan en önemlisi,
uygulamayı en fazla etkileyecek olan, VUK m.359’daki bentlerin ayrı hareketler
mi yoksa ayrı suçlar mı olduğudur. Biz sebeplerini yukarıda belirterek bunların
ayrı suçlar olduğunu belirttik. Bunun önemi şudur: Eğer ayrı suçlar kabul
edilirse bu durumda zincirleme suç hükümleri uygulanır aksi halde tek suçun
cezasının belirlenmesinde dikkate alınır.
Gerek yaptırım gerek iştirak bakımından
Ceza Hukukundan bir ayırım söz konusu değildir. İçtima bakımından Kabahatler
Kanununun 15’inci maddesinden bir sapma söz konusudur.
Son olarak Kaçakçılık Suçlarının Vergi Usul Kanununda
değil de bir ceza kanununda yahut maddi hukukla ilişkili bir kanunda
düzenlenmesi daha isabetli olurdu.
Kısaltmalar
Kısaltmalar
a.g.e. : adı geçen eser.
Ay. : Anayasa.
AYM : Anayasa
Mahkemesi.
Bkn. : Bakınız.
C. : Cilt.
CD. : Ceza Dairesi.
CMK : 5271
sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu.
çev. : çeviren.
Dn. : Danıştay.
E. : Esas.
H.A.G.B. : Hükmün Açıklanmasının Geriye
Bırakılması.
K. : Karar.
KDV : Katma
Değer Vergisi.
k.g. : karşı görüş.
m. : madde.
ÖTV : Özel
Tüketim Vergisi.
s. : sayfa.
Sa. : sayı.
VUK : 213
sayılı Vergi Usul Kanunu.
T. : Tarih.
TBB : Türkiye
Barolar Birliği.
TCK. : 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu.
TPC: : Tax
Procedure Code.
Yarg. : Yargıtay.
KAYNAKÇA
ALPARSLAN, N.Gaye; Muhasebe Hileleri- Vergi Suçları ve Bu
Suçlara Bağlı Olarak Kesilen Cezaların ve Sahte Fatura Kullanımı Nedeniyle
Meslek Mensuplarının Durumu, Legal Mali Hukuk Dergisi, Mayıs- 2015, sa. 125, c.
11, s.103-109.
BECARİA, Cesare; Dei delitti e delle pene; MİLANO, 1764, (çev. SELÇUK,
Sami; Suçlar ve Cezalar Hakkında, ANKARA, 2013.)
BİLİCİ, Nurettin; Vergi Hukuku, ANKARA, 2013.
BOZKURT, Enver; Hukukun Temel Kavramları, ANKARA, 2010.
CANDAN, Turgut; Vergi Suçları ve Cezaları, ANKARA, 2010.
DONAY, Süheyl; Ceza Mahkemesinde Yargılanan Vergi
Suçları, İSTANBUL, 2008.
ERDAĞ, Nevzat; Türk Vergi Sistemi, KIRKLARELİ, 2002.
ERMAN, Sahir; Vergi Suçları, İSTANBUL, 1988.
GÜROCAK, İsmail; Bir Kaçakçılık Suçu Olarak Sahte Fatura
Düzenleme ve Kullanma, www.ismailgurocak.av.tr.
HAKERİ, Hakan; Ceza Hukuku Genel Hükümler Temel Bilgiler,
ANKARA, Eylül 2013.
KARAKAŞ DOĞAN, Fatma; Türk Ceza Hukukunda Cezaların
İçtimaı Kurumunun Düzenlenmesi Gerektiği Üzerine, Ankara Barosu Dergisi,
s.86-104.
KIZILOT, Şükrü/KIZILOT, Zuhal; Vergi, Ticaret ve Ceza
Hukuku Yönünden Kaçakçılık Suçları ve Naylon Fatura İhtilafları, ANKARA, 2009.
ÖNCEL, Mualla/ KUMRULU, Ahmet/ ÇAĞAN, Nami; Vergi Hukuku,
Ankara, 1999.
ÖZEN, Mustafa; Ceza Hukukunda Fikri İçtima, TBB Dergisi, Sayı:73, 2007, s.132-145.
ÖZEN, Mustafa; Ceza Hukukunda Fikri İçtima, TBB Dergisi, Sayı:73, 2007, s.132-145.
ÖZEN, Mustafa; Vergi Suçları ve Kabahatleri, ANKARA,
2014.
SOYDAN, Billur Yaltı; Vergi Kaçakçılığı Suçunu Avrupa
Topluluğu bütçesi Aleyhine Kaçakçılık Suçu ile Okumak, Vergi Sorunları Dergisi,
Ekim- 2002, Sa. 169.
ŞENYÜZ, Doğan; Vergi Ceza Hukuku, BURSA, 2013.
TAŞDELEN, Aziz; Vergi Usul Kanunu Yönünden Vergi
Kabahatleri, ANKARA, 2010.
TOROSLU, Nevzat; Ceza Hukuku Özel Kısım, ANKARA, Eylül
2013.
ÜNSAL, Hilmi; Vergi Hukuku Türk Vergi Sistemi, ANKARA,
Mart-2013.
ÜNVER, Yener; Ceza Hukukuyla Korunması Amaçlanan Hukuksal
Değer, ANKARA, 2003.
ÜZELTÜRK, Hakan; GÜNDEM, Legal Mali Hukuk Dergisi, Mayıs-
2015, sa. 125, c. 11, s.19-32.
[1] BECARİA, Cesare; Dei delitti e delle pene; MİLANO, 1764,
(çev. SELÇUK, Sami; Suçlar ve Cezalar Hakkında, ANKARA, 2013, s.172.)
[5] SOYDAN, Billur Yaltı; Vergi Kaçakçılığı Suçunu Avrupa
Topluluğu bütçesi Aleyhine Kaçakçılık Suçu ile Okumak, Vergi Sorunları Dergisi,
Ekim- 2002, Sa. 169, s.51.
[12] KIZILOT, Şükrü/KIZILOT, Zuhal; Vergi, Ticaret ve Ceza
Hukuku Yönünden Kaçakçılık Suçları ve Naylon Fatura İhtilafları, ANKARA, 2009,
s.516.; ÖZEN, s.8.
[14] Büyük hukukçu Cesare BECARİA, kaçakçılığın hükümdara ve
ulusa zarar veren bir suç olduğunu ileri sürmektedir.
[20] Alman hukukunda Vergi Kaçakçılığı suçu Abgebeordnung
m.370’te düzenlenmiştir.Burada hareketler şu şekilde sayılmıştır:
1)
Vergileme
ile ilgili önemli konularda vergi idaresi veya ilgili diğer idarelere yanlış ya
da eksik beyanda bulunmak,
2)
Vergileme
ile ilgili verilmesi zorunlu tutulan bilgileri saklamak,
3)
Kullanılması
zorunlu olan damga pulu veya makinesini kullanmamak
4)
Vergiyi
kasten az göstermek veya haksız vergi avantajları sağlamak,
5)
Kamu
görevlisinin, gücünü ve mevkiini suiistimal etmesi,
6)
Gücünü
veya mevkiini suiistimal etmiş olan kamu görevlisinden yardım almak,
7)
Sahte
veya tahrif edilmiş belgelerle vergiyi az göstermek veya haksız vergi
avantajları sağlamak,
8)
Yukarıdaki
(1). Fıkraya uygun şekilde birden fazla eylemde bulunmak amacıyla oluşturulmuş
bir grubun üyesi olarak, KDV
veya ÖTV’yi olduğundan az göstermek veya KDV veya ÖTV avantajı sağlamak
Yukarıda da bahsedildiği üzere hareketler iki ayrı
başlıkta incelenmiş ve iki ayrı ceza öngörülmüştür.
[26] ALPARSLAN, N.Gaye; Muhasebe Hileleri- Vergi Suçları ve Bu
Suçlara Bağlı Olarak Kesilen Cezaların ve Sahte Fatura Kullanımı Nedeniyle
Meslek Mensuplarının Durumu, Legal Mali Hukuk Dergisi, Mayıs- 2015, sa. 125, c.
11, s.104.
[28] ERMAN, s.58; ‘’Eğer tutulan kayıtlar makul bir şekilde
açıklanabiliyorsa, hile olarak kabul edilemez.’’
[44] GÜROCAK, İsmail; Bir Kaçakçılık
Suçu Olarak Sahte Fatura Düzenleme ve Kullanma, www.ismailgurocak.av.tr.
[46] Yarg. 11. CD. E.2005/2881 K. 2005/12060 T. 23.11.2005;
11. CD. E. 2003/8846 K. 2006/1007 T.20.02.2006.
[50] “sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin
gerek düzenlenmesinin gerekse kullanılmasının kaçakçılık suçunun oluşması
yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Sahte
veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlenmesi, kastın karinesi olup,
bunun ayrıca değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır. Ancak, gerçekte yapılan
bir mal veya hizmet alımı karşılığında mal ve hizmeti sağlayan tarafından kendi
belgesi yerine bir başka mükellefin belgesi verilebilir. Bu gibi durumlarda iş
veya hizmetin mahiyetine göre belgeyi alan tarafın bu belgenin mal ve hizmetin
sağlandığı mükellefe ait olup olmadığını bilemediği durumlar söz konusu
olabilmektedir. Bu gibi durumlarda sahte belgeyi kullanmış olan mükellefin, bu
belgenin satın aldığı mal veya hizmeti sağlayana ait olmadığını bilip bilmemesi
önem taşıyacaktır. Şayet kullanıcının belgenin sahte olduğunu bilmesi
gerekiyorsa, bir başka deyimle, kasıt söz konusu ise burada 359 uncu maddede
belirtilen anlamda bir sahte belge kullanımı Sözkonusu olacaktır. Aksi
taktirde ise suçun manevi unsuru oluşmadığından durum madde kapsamında
değerlendirilemeyecektir.”
[82] ‘Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş,
gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o
anda hal ve koşullarına göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu
ileişlenen ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı
bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayıfaile ceza verilmez.’
Kişinin üzerinde mutlak surette
tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası
çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.’
[85] ‘Yetkili bir merciiden verilip, yerine getirilmesi görev
gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz. Konusu suç teşkil eden
emir yerine getirilirse, emri yerine getiren de emri veren de sorumlu olur.’
[89] KARAKAŞ DOĞAN, Fatma; Türk Ceza Hukukunda Cezaların
İçtimaı Kurumunun Düzenlenmesi Gerektiği Üzerine, Ankara Barosu Dergisi,
2011/3, s.87.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder