
Günümüzde Avukatlık mesleğinin
icrası günden güne ne yazık ki zorlaşıyor. Tam bu nokta da birçok gerekçe sıralamak
mümkün. Ancak bu yazı da daha çok karşılaştığımız sorunları ele alacağım.
Yaşadığımız en temel problemlerin başında kesinlikle bürokrasi yer alıyor.
Bu konuya somut bir olay üzerinden
temas edelim. Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkiminin, lehimize vermiş olduğu bir
karar süreler yönünden kesinleşmiş olmasına karşın kararı icraya koyabilmek
için mahkemeden kesinleşme şerhi almamız gerekiyor. Bunun içinde mahkeme
kalemine gidiyoruz. Durumu izah ettikten sonra ilgili kalem müdürü sazı eline
alıyor ve başlıyor konuşmaya;
(Bu esnada arka fonda
Demet AKALIN şarkısı çalıyor.)
-
“ Yaaaa, Avukata hanım daha tatilden
yeni çıktık ne bu aceleniz? Önümde bir yığın dosya var bugün mümkün değil
yapamam. Siz bu hafta gelmeyin.”
-
“Önümüzdeki hafta tekrar geleyim o
zaman? “
-
“Sakın Pazartesi hemen geleyim demeyin
garantisini veremem."
-
“Seneye görüşürüz”
Herkes
güler,
-
“ Bu kararın bir an önce kesinleşmesi
gerekiyor, bir çok dosya var diyorsunuz iş yapmıyorsunuz müvekkilime ne bu
aceleniz dememi beklemiyorsunuz heralde!?”
Müdür
ciddileşir,
-“
Avukat hanım, lütfen zorluk çıkarmayın.”
-
“Sadece işinizi yapın kafi pazartesi kararımı bir zahmet kesinleştirin.” diyerek
çıkıyoruz.
Müdürün
yapması gereken iş o kadar basit ki kağıt üzerinde kaşeleyip imzalayacak iş
bitmiş olacak. Fakat kendisi işini yapmak yerine direterek adaletin gecikmesine
sebebiyet veriyor. Bizde doğruları söylediğimiz için zorluk çıkarmış oluyoruz.
Maalesef
uygulamada bu tür sorunları çok yaşıyoruz.
Ve
yine en basitinden icra memuru müzekkere gönderecek vay efendim niye o yazıyı
biz yazmamışız da onu uğraştırıyormuşuz da o yazmak zorunda kalıyormuş. Pardon
ama senin işin ne? Sen benim duruşmama giriyor musun?
Bu
gibi örnekleri arttırmak mümkün…
Tabi
işini çok severek yapanlarda var hak yemeyelim. (çok nadir de olsa…)
Bir
de farklı bir boyuta geçmek gerekirse, yine icra dairesindeyiz. Avukat
cüppesiye çoşkulu bir edayla müdüre karşı sesleniyor;
-
“ Vayyy benim abim beeee! Nasılsın
abicimmmm? Ne var, ne yok?”
Müdür;
-
“ Ooooo paşam dur hemen çay söyleyelim,
oğlum! Hooop! ordan bize iki çay kap getir. ”
Bir
an kendimi kahvehanede zannettim o an…
Sonra
döndüm dedim ki adalet bizim neyimize…