KENDİNİZDEN KISACA BAHSEDEBİLİR MİSİNİZ?
Elbette, benim adım Burak
ÇELİKKOL ve 26 yaşındayım. Lise eğitimimi İstanbul’un Avcılar ilçesinde bulunan
Süleyman Nazif Anadolu Lisesi’nde tamamladım. Sonrasında dönemin Ösym sınavı
olan YGS-LYS sınavlarında elde ettiğim sıralama ile İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesini kazandım ve lisans eğitimimi orada tamamladım.Avukatlık ruhsatımı
2021 yılının Kasım ayında aldım. Ancak eğitim hayatım boyunca hukukla ve
avukatlıkla sürekli iç içe oldum.Aslen Sivas’lı olmakla birlikte doğduğum
günden beri İstanbul’da yaşıyorum. Genç bir avukat olarak bağlı çalışmak yerine
zoru seçerek kendi ofisimi açtım ve ruhsatı aldığım günden beri çalışmalarımı
kendi ofisimde gerçekleştiriyorum.
HUKUK
FAKÜLTESİNİ OKUMAYA NASIL KARAR VERDİNİZ?
Ülkemizin her alanın,
toplumun derinliklerine kadar her yerde uzun yıllardır adaletsizlik kol
gezmektedir. Çocukken yalnızca sokaklarda gördüğümüz adaletsizliği, büyüdükçe her
yerde görmeye başladım. Bu durum istemsiz olarak bende bu alana karşı bir arzu
uyandırdı. Bu nedenle her zaman hukuk okumak istedim ve bu uğurda çalışıp hukuk
fakültesini kazandım.
HUKUK FAKÜLTESİNİ OKUMAK İSTEYENLERE TAVSİYENİZ NELERDİR?
İnsanların hukuk bölümüyle
alakalı en büyük yanılgılarından birisi “o kalın kalın kitapları ezberlemek
zorundasın.” algısıdır. Bir hukukçu hiçbir şeyi ezberlemek zorunda olmamakla
birlikte hukukla alakalı her şeyi bir insanın bilmesi mümkün değildir. Hukukçu
iyi ezber yapan değil, aradığı bilgiyi nerde bulacağını bilen kişidir. Bunlarla
birlikte hukuk fakültesi okumak sabır ve çalışkanlık gerektirir. Okurken azimli
olmalılar ve araştırmaya her zaman açık olmalılar.
TÜRKİYE’DE AVUKAT OLMANIN AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI SİZCE NELERDİR?
Avukat olmanın en büyük
avantajı haklarını biliyor olmak. Bununla beraber toplum nezdinde eski
saygınlığı kalmasa da hala saygın bir meslek olarak görülüyor olmasıdır.
Avukatlığın en büyük dezavantajlığı ise toplumda avukatların taraf olarak
görülmesidir. Avukatlar taraf değil yalnızca vekildir. Boşanma davasında eşin
avukatı onları boşamaz, kendi müvekkilinin hakları ve istekleri doğrultusunda
hareket eder. Veya borçluya hacze giden avukat alacaklı değildir, alacaklının
vekilidir. Birçok zaman taraf olarak görülen avukatlar hak hukuk bilmez kişiler
tarafından şiddet görmektedir. Yeri geldiğinde siyaset adamları bile avukatları
toplum önünde hedef göstermektedir.
İDEAL MÜVEKKİL-AVUKAT İLİŞKİSİ SİZCE NASIL OLMALIDIR?
Avukat ve müvekkil
arasında sağlıklı bir iletişim ortamı kurulması gerekir. Bu ortam ne çok
laubali bir ortam olmalı ne de çok resmi bir ortam. Lüzumu olmadığı süreci
müvekkille her konuda diyaloğa girmemek gerektiği kanaatindeyim. Önemli bir
konu olmadığı sürece mesai saatleri dışında aranmaması gerektiğinin söylenmesi
veya bunun hissettirilmesi gerekir. Bunun sebebi olur olmaz hukuk dışı
konularda bile çok uygunsuz saatlerde avukatların aranabileceği düşüncesinin
oluşturulmaması gerektiğini düşündüğümdendir. Çünkü günümüzde avukatlar bir
robot gibi görülmekte ve sanki müvekkil-avukat değil de patron-işçi ilişkisi
varmış gibi kullanılmaya çalışılmaktadır. Bunun önüne geçilmesi gerek.
AVUKATLIK MESLEĞİ İLE İLGİLİ EN TEMEL SORUN SİZCE NEDİR? BU SORUNUN GİDERİLMESİ İÇİN YAPILMASI GEREKENLER NELERDİR?
Avukatlık mesleğinin en
temel sorunu hukuku bilmeyen avukatları bünyesinde barındırmasıdır. Bunun
temelinde de yetersiz hukuk fakülteleri yatıyor. Günümüzde artık hemen hemen
her üniversitede Hukuk Fakültesi bulunuyor ancak akademik kadrolarına
baktığımızda ya birkaç profesör ya da sözleşmelerle şişirilmiş ancak aslında
derslere bile katılmayan akademisyenler görmekteyiz. Bu durumun zararlarını
günümüzde yeterince görmekle birlikte bu durum gelecekte oluşacak büyük bir
felaketin habercisidir. Bu sorunun giderilebilmesi için üniversitelerde yer
alan Hukuk Fakültelerine akademisyen kotası getirilmesi gerekmektedir. Her ders
grubundan en az bir profesörün kendi branşında eğitim vermesinin sağlanması
gerekmektedir. Aksi takdirde koşulların sağlanmaması durumunda Hukuk Fakültesi
açmaya yeterli olmadığında üniversiteye bu fakülte için izin verilmemesi gerekir.
ARABULUCULUK SİSTEMİ HAKKINDAKİ OLUMLU/OLUMSUZ DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR? MEVCUT SİSTEMİ DOĞRU BULUYOR MUSUNUZ?
Arabuluculuk sistemi
kişilerin, özgür iradeleriyle seçtikleri tarafsız ve uzman bir üçüncü kişinin
hakemliğinde, uyuşmazlığın mahkeme dışı, hızlı ve kesin bir şekilde çözülmesini
amaçlayan bir usul hukuku kurumu olması hasebiyle kişilerin erken haklarının
erken çözüme kavuşmasını sağlamaktadır. Olumsuz yönleri ise “Zorunlu
Arabuluculuk Sistemi” açısında kişilerin özgür iradeleri bir kenara bırakılarak
bu yola başvurmaları zorunlu kılınmıştır. Bu durum iradi olarak başvurmak
istemeyen taraflar açısından hem anayasal hakkın ihlali olarak hem de sürecin
gereksiz uzaması olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak genel itibariyle
baktığımızda arabuluculuk sistemi içerisinde çözüme kavuşan dosya oranı her yıl
ortalama olarak %30 un üzerinde tespit edildiğinden kaynaklı mahkemelerdeki
dava yükünü hafifletmekte olup görülmekte olan davaların da erken sonuca
kavuşmasını sağlamaktadır.
AVUKAT
OLARAK KENDİNİZE ÖRNEK ALDIĞINIZ BİRİLERİ VAR MI?
Elbette var. Stajyerini takip
elemanı olarak değil de kendi meslektaşı olarak gören her avukat örnek alınması
gereken avukattır. Bu düşüncede olmam sebebiyle staj dönemim de bana üstatlık
yapan birçok avukat olmuştur. Hepsinin yeri değeri ayrıdır ancak sürekli olarak
bana duruşmalara katılma, dosyaları inceleme, müvekkil görüşmelerine katılma
fırsatı tanıyan ve stajyerliği, avukatlığı öğretme konusunda her zaman yanımda
olan Sayın Av. Özkan Burak ÖZMEN ve Av. Murat Gökhan ORÇUN benim örnek aldığım
avukatlar arasında başı çekmektedir.
Bu
çalışmaya öncülük eden Sayın meslektaşım Av. Sinem SAÇKAN’a da böyle bir
çalışma yapması ve bana da bu çalışmada yer vermesi hasebiyle teşekkür ederim.
Av.
Burak ÇELİKKOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder